Bisiklet günlüğü

Rudi DİRİMAN Köşe Yazısı
4 Haziran 2008 Çarşamba

Yazın gelmesiyle beraber, hepimizin yapılacaklar listesinde rejim, spor ve diyet kelimeleri daha fazla geçmeye başladı. Plajlarımızdan sıcak görüntülerin gelmesi ile birlikte tatil için erken rezervasyon yapanlar kendilerine daha fazla aynada bakmaya başladı.

Bütün gün ofiste oturmanın hareket kabiliyetimi sınırlamasından ve klasik şehirli bir insan olarak gündelik yaşamımda yaptığım sporların futboldan öteye gidememesinden dolayı vücüdumdaki yağ oranı gittikce artmakta. Bu yüzdendir ki kendimi sportif bir kişilik saymak için  hafta içi buluşup eski gençler ile futbol oynamaktayım. Fakat karşılaşmalar sırasında farkettiğim iki gerçek benim dilediğim kilolara ulaşabilmem için başka bir spor yapmam gerektiğiydi. Birincisi futbol oynadığım takım arkadaşlarımın oyun stillerinin yavaş yavaş Tuncay’ın çekirge gibi deparları yerine Sergen’in teknik vuruşlarına geçiş yapması ve eskiden kimse kaleye geçmeyi tercih etmezken şimdi hepsi birbirlerinin yerine kaleye geçmek için pozisyon kolluyorlardı “sen çık çık, burası bende” aman ne kadar nazikler!!.

İşte bu ahval ve şerait içinde vücüdumun dört bir yanını sarmış yağlara karşı savaş açtım ve kalori verebileceğim bir faaliyet arayışına geçtim. Açıkçası spor merkezleri ile aram pek iyi değildir. Ne zaman bir kafeste oyuncağının içinde koşturan hamster görsem, hep o spor salonuna yazıldığım günlerim gelir.

Bu nedenlerden dolayı yaza girmeden önceki son dönemde bisiklete binerek vücudumdaki yağ oranını biraz düşürmek için eski alışkanlığıma geri dönerek kendime bir bisiklet kiraladım. Bendeki bisiklet tutkusu beni büyüten Büyükada’dan kaynaklanmaktadır. Ayrıca şunu da yeri gelmişken belirtmeliyim ki;  modaya uyarak hiç “rollerblade”i bisiklete tercih etmedim…

Geçtiğimiz Pazar günü yoğun şehir hayatından kurtulmak ve yaz sezonuna daha zinde girebilmek amacıyla bisiklet kiralayıp, şehirde gezmenin tadına vardım. Trafik ve otopark derdine son. Ayrıca aldığım keyif cumartesi pazarları kovalayan bünyeme kilo vermekten daha  faydalıydı, herkese de tavsiye ederim.Ülkemizde bisiklet şehir hayatına çok yerleşmiş olmasa da, Avrupa’da şehir hayatının bir parçası haline gelmiştir. İstanbul’da ise en ideal parkurlar adalarda bulunmasına rağmen, iş hayatının yoğunluğuyla birlikte bu seçenekte pek mümkün gözükmüyor. Buna ek olarak bisikletle gezilebilecek sahil şeritlerinin artığını sizlere hatırlatmak isterim.Geçtiğimiz yıl Bebek sahili yeniden yapıldı, Fenerbahçe sahilinde ise  özel bisiklet yolu var.

Sizlere son olarak bisiklet tutkumu Büyükada günlerimden bir anı ile anlatmak isterim; 1987 veya 1988 yazıydı, oturduğumuz semtin ismi Güzeller Yokuşu’ydu.  Bu yokuş dik olması ile ünlüydü. Öyle ki devamındaki semtin ismi Tepeköy’dü varın artık siz düşünün.O yıllarda mahallemize gelen ilk 18 vites dağ bisikletine hepimiz hayranlıkla bakıyorduk,  küçük dünyalarımız için inanılmaza yakındı. Bütün sokaktaki çocukların toplanması ve alkışlar ile o dik denilen yokuş bir anda dağ bisikleti ile devrilmişti. Artık o bisikletin sürücüsü süper kahraman Batman’di bisikleti ise batmobildi ve artık o yokuş eskisi kadar dik değildi.