Moskova’dan sevgilerle...

Türkiye’de siyasi tansiyon artarken, Dünya’da ekonomik riskler doruk noktadayken sessiz sedasız son derece önemli bir zam önümüzdeki aydan itibaren hayatımızı etkileyecek.

Alber NASİ Köşe Yazısı
25 Haziran 2008 Çarşamba

Gereksiz ve nerdeyse paparazzi programlarını andıran siyasi haberler arasında her nedense önemsiz gibi görünen zam haberi, hiç şüphesiz elektriğe bir kerelik yapılacak % 20’lik zam. Zammın ardından da otomatik fiyatlandırmaya geçilecek. Fiyatlandırmanın talebe göre olacağı ve arzın talepten daha az olduğu göz önüne alınırsa sene sonuna kadar elektrikte % 40’a varan bir zam kaçınılmaz gibi görünüyor.

Konutlardaki kullanıcıları fazla etkilemeyecek gibi görünse de endüstriye, üretime ve dolayısıyla genel ekonomiye ve enflasyona etkileri son derece hızlı bir şekilde hissedilecek. 

Enerji açığı olan Türkiye’de elektriğin reel fiyatlarına gelmesi, biraz da popülist politikalardan olsa gerek biraz zaman aldı. Ancak artan girdi maliyetleriyle elektriğin bu rakamlara gelmesi kaçınılmazdı.

Tabii Türkiye’nin Kyoto Protokolünü imzalamasını istemeyen enerjinin sübvanse edilmesini isteyen dandik ve çağdışı sistemlerle imalat yapan ISO 14000 belgeli ( bu belgelerin bakkallarda satıldığına dair derin şüphelerim var )  sevgili sanayicilerimiz sistemlerini rehabilite etmek yerine  feryadı basacak. Örnek olarak da Çin’i gösterecek. Oysa Çin’in enerji kaynakları açısından Türkiye’den pek de farklı olmadığı ama  adamların enerji konusunda sineğin yağını çıkartırcasına dikkatli davrandığı artık bilinen bir gerçek.   

Enerji zengini ülkelerde ki bunların başında Rusya geliyor gelişen ekonomi ve artan ihtiyaçlara karşın enerji sorunu  son derece mantıklı ve  halkı bu kadar üzemeyecek şekilde çözülüyor. Geçen hafta Moskova’ya yaptığım ziyaret sırasında Rusların yaklaşımı gerçekten beni şaşırttı.

Moskova’da yeni yapılan binalarda bağlanan her kw. başına resmi olarak 1000 usd mertebesinde bir meblağ alınıyor. Ancak özellikle yeni yapılan kulelerde yüksek konfor ve yüksek klima ihtiyacı devletçe tahsis edilen enerjinin yetersiz kalmasına sebep oluyor.

Bu noktada elbette rüşvet mekanizması devreye giriyor. Kw. başına 4000 Euro mertebesinde bir ücretle istenilen elektrik bağlanıyor. 50 – 60 katlı binalarda elektrik bağlama ücreti 50 milyon euro mertebelerinde olabiliyor. Rüşvetin savunulacak bir yanı yok elbette ama adamların aldığı rüşvet bile aslında kamu yararına bir şekilde. Yüksek ücretleri ödemek istemeyen yatırımcılar  ister istemez yüksek performanslı kurulu gücü düşük sistemleri ve çözümleri tercih etmeye zorlanıyor. Enerji verimliliği  baştan sağlanıyor. Her şeyi bildiklerini zanneden yatırımcıların/ sanayicilerin aksine her kw.’ı kurtaracak çözümlere başta şüpheyle baksalar bile dinleyip uyguluyorlar.   

Bu arada Moskova’da komünizmden kalan binaların nerdeyse tamamının yıkılarak veya yıkılmaya zorlanarak yenilerinin yapıldığını belirtmeme gerek yok.  

Hızla değişen Moskova’ya halkı da özellikle kadınları da ayak uydurmuş. Sokaklarda komünizmden kalma tek bir araba bile yok nerdeyse. Yüksek vergilere rağmen sokaklar çok sayıda lüks arabalarla dolu. Kadınlar ise Tanrı vergisi güzelliklerini giydikleriyle perçinliyorlar. Halen zevkleri biraz geri olsa da Türkiye’de en şık yerlerde bile nerdeyse her kadının üzerinde gördüğümüz amele pantolonu kotlara  gece hayatında pek az kadın rağbet ediyor. Bazıları bahanelerle ve şikayetlerle kendini avuturken güzeller daha güzel zenginler daha zengin oluyor...