Dolu geçen bir yaz

Yazıya başlamadan önce son yazıyı yazalı ne kadar olmuş diye baktım. Oldukça zaman geçmiş, bu dönemde pek çok şey olmuş. Her sporda yapılan transferler, liglerin başlangıcı derken dünyanın en büyük spor olayı olan Olimpiyatlar da bir çırpıda geçiverdi. Çift rakam ile biten yılların yazları hep böyle spor dolu geçer zaten. Bence bütün bunların arasında en güzel ve anlamlı olan Olimpiyatlar ise bu aradan sonraki ilkyazının konusu olmayı hak ediyor

Spor
3 Eylül 2008 Çarşamba

ALP ALKAŞ


Her halde Pekin 2008’in en önemli hikayesi Michael Phelps idi. Olimpiyatların ilk haftasını “acaba başarabilecek mi?” diye izledik ve henüz 23 yaşında olan Phelps olimpiyat tarihinin en çok madalya kazanan ismi olurken Mark Spitz’in aynı olimpiyatta yedi altın madalya rekorunu sekize çıkararak unutulmazlar arasına şimdiden adını yazdırdı.

En az Michael Phelps kadar etkileyici bir hikaye’de Jamaikalı Bolt’un 100 ve 200 metre sprint yarışlarını dünya rekoru ile kazanması oldu. Özellikle yüz metrede son on metreyi sağına soluna bakara ve yerinde sekere bitirirken 9.69 gibi inanılmaz bir dereceye ulaşması inanılmazdı. Spor bilim araştırmalarına konu olacak performansını daha da ileriye götürmesi için is çok beklemeyebiliriz.

Bir diğer önemli konu da Olimpiyatlara ev sahipliği yapacaklarını 2001 yılında öğrenen Çinlilerin sistematik bir şekilde çalışarak her branşta başarılı olmaları ve madalya sıralamasını lider tamamlanmaları oldu. Bundan önceki olimpiyatlarda belli branşları domine etmekle yetinen Çinli sporcular, bu sefer beklenmeyen bir şekilde halterden beach volley’e kadar her sporda başarılı performans sergilediler.

Türkiye için ise, hayal kırıklıkları ile dolu bir iki hafta geçti. Yüzümüzü güldüren en önemli sporcumuz olan Elvan’ı ise bağrımıza mı bassak dışlasak mı karar veremediğimizden, kazandığı gümüş madalyalardan sonra bir bayrak uzatamadık. Beraber büyüdüğü arkadaşları şeref turu atarken bayraksız kalan Elvan, teri üstünde kurumasın diye bir süre sonra içeri girmek durumunda kaldı.

Bu arada ilk günler sadece yüzme yayınladıktan sonra, yayın programında bile gözüken müsabakaları (Örnek: Bayanlar basketbol finali) seyretme fırsatı bulamadığımız TRT, yayın sırasında yapılan gaflar ile de bu Olimpiyatlar hakkında aklımızda kalan şeylerden olacak.

Pekin 2008’i diğer Olimpiyatlardan ayıran en güzel şeylerden biri ise açılış ve kapanış törenlerindeki ihtişamdı. Bir arkadaşımın deyişi ile “ normalde görsel efekt kullanılması gereken her yerde daha fazla insan kullandılar”. Sonuç ise tarihin en görkemli açılış ve kapanış töreni oldu. Es geçilmemesi gereken bir diğer konu ise, Çin’in şu anda en tanınmış sporcusu olan Yao Ming’in olimpiyat meşalesini yakma görevini Çin’in 1984 olimpiyatlarında jimnastik dalında altı madalya birden kazanan efsane sporcusu Li Ning’e devretmiş olmasıydı. Geçmişe ve kendinden öncekilere saygının bir sembolü olan Yao Ming’in bu davranışının örnek alınması gerekiyor.

Bundan tam 20 yıl önce “Börek” olarak de bilinen eski mili basketbolcu dedem ile birlikte seyretmeye başladığım Olimpiyatlar tarihinde bir sayfayı daha geride bıraktık. Dört sene sonra bir sonraki sayfaya yazılacakları merakla bekliyoruz. Belki bu sefer 2012 Londra Olimpiyatları’nı yerinde seyretme şansı da bulabiliriz.