Centilmenlik arenası olimpiyatlar

2004 Atina Olimpiyat oyunlarında İran’ın judodaki altın madalya umudu, dünya şampiyonu Arash Mirismail, İsrail’li bir rakip ile eşleşince yarışmadan çekilmişti. Kendi ifadesine göre bu siyasi bir protestoydu.

Marsel RUSSO Köşe Yazısı
17 Eylül 2008 Çarşamba

2004 Atina Olimpiyat oyunlarında İran’ın judodaki altın madalya umudu, dünya şampiyonu Arash Mirismail, İsrail’li bir rakip ile eşleşince yarışmadan çekilmişti. Kendi ifadesine göre bu siyasi bir protestoydu. Basın, İranlı yetkililerin sporcularını almış olduğu karardan dolayı kutladıklarını bildirmişti. Uluslararası Olimpiyat Komitesi ise olayı yuvarlak beyanlarla geçiştirmiş, siyasetin en çirkin yüzünün, nefretle yoğrulmuş ırkçılık kokan bir şekilde, olimpiyatların verdiği asil mesajı yıpratmasına adeta çanak tutmuştu…

Olaydan 4 yıl sonra benzer bir durum Pekin oyunlarında da yaşandı. İranlı yüzücü Muhammed Alirızai hasta olduğu gerekçesi ile İsrail’li bir rakiple yarışacağı 100 metre kurbağalama yarışından çekildiğini açıklamıştı. Olimpiyat Komitesine göre bu durum kurallara aykırılık göstermiyordu.

Son son, bu kez Paralympic Olimpiyatlarda da aynı olay tekrarlandı. ABD takımı ile çeyrek finalde karşılaşacak İran basketbol takımı son anda maça çıkmayacağını açıkladı. Gösterilen neden, İranlı görevliler tarafından “maç saatinde meydana gelen beklenmeyen değişiklikler” olarak açıklandı. Oysa, oyunların başında organizasyon komitesi, doğu ile batı arasındaki saat farklarından dolayı televizyon yayınlarının aksamaması için müsabakaların başlangıç saatlerinde bazı değişiklikler yapılabileceğini, tüm katılımcılara bildirmişlerdi. Bir adım öte, birçok İranlı maçı izlemek için bilet satın almış, İran televizyonu da canlı yayın için hazırlıklarını tamamlamıştı (Haaretz 13.09.2008)

Bugüne dek olayların ardında başka şeyler aramak ve komplo teorilerine prim vermek gibi bir yaklaşımım olmadı, hatta bunu kafa karıştıran tehlikeli bir oyun olarak nitelendirmişimdir. Ancak İran’ın maçı kazanması durumunda, muhtemel rakiplerinden birinin İsrail olabileceğini okuyunca olayı değerlendirmekte zorlandım. İranlı yetkililer kararın siyasi yanı olmadığını bildirmiş olsalar da, ne kadar inandırıcı olabilirlerdi?

Aslında durum Olimpiyat oyunları ile kısıtlı değil. İsrail basketbol, futbol gibi popüler branşların hemen hepsinde Avrupa listelerinde yarışmakta… Temel neden Asya kıtasının “İsrail düşmanı” ülkelerinin bu konudaki çekinceleri. Bir İsrail futbol takımının, örneğin bir Suudi Arabistan takımı ile eşleştiğini ve maçın Kudüs’te oynandığını düşünmek mümkün mü? Oysa belki de çok hoş olurdu… Tıpkı Türk milli takımının Erivan’da Ermenistan ile oynadığı karşılaşma gibi, böylesi bir maç yeni bir sayfa açabilirdi. Nereden menkul olduğu gitgide belirginliğini yitiren husumeti dindirmenin yollarından biri bu tür paylaşımlar değil midir?

Edebiyat, müzik ve sanatın tüm diğer dalları gibi sporun da toplumsal yaşantıda uzlaştırıcı, yakınlaştırıcı bir etkisi olduğu yadsınamaz. Dünya uluslarını bir araya getiren Olimpiyat oyunları bir yanda abartılı bir show olarak görülse de, insanları aynı potada buluşturan, tatlı bir rekabetin zenginleştirdiği, evrensel mesaja sahip bir olaydır; yerkürenin dört bir yanından gelen sporcuların, centilmence birbirlerine meydan okudukları, aynı zamanda kendilerini sınadıkları bir arenadır… Kazanmaktan ziyade katılımın - sporcunun kendisini, ülkesini temsil etmesinin - bir ayrıcalık, bir onur olarak algılanması gerektiği böylesi bir organizasyona, siyaset kokan yaklaşımları sokmak, insanlar arasında hüküm sürmesi arzulanan samimi duygulara hizmet etmez.

İran özelinde ise durum daha trajik. Her vesile ile İsrail’i haritadan silinmesi gerektiğini beyan eden bir söylem içinde yetişen nesillerin takındıkları bu tutum gelecek adına endişe verici. Tarihin çok da eski olmayan dönemleri benzer fikirlerden etkilenen halk kitlelerinin birbirine reva gördükleri insanlık dışı muameleler açısından hiç de fakir sayılmaz, ne yazık ki!