‘Anti-siyonizm dile getirilemeyenlere kılıf oluyor’

Ekonomik kriz, siyonizm ve ırkçılık antisemitizmle ilişkili konular. Antisemitizmin küresel bir boyut kazandığını dile getiren Prof. Alvin Rosenfeld’e bu konularla ilgili sorular yönelttim

Perspektif
25 Mart 2009 Çarşamba

Indiana Üniversitesi’nden Prof. Alvin Rosenfeld ile söyleşi -2

Dünya zor bir ekonomik kriz yaşıyor. Yahudileri kötü durumdan sorumlu tutmak revaçtaydı. Bugün kriz ve antisemitizmin bir ilişkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Evet. Tarihten bildiğimiz üzere ekonomi aşağı indikçe, antisemitizm yükseliyor. Son dönemde bazı Avrupa ülkelerinde bir anket gerçekleştirildi. Bu anketi düzenleyen ADL’ydi. Bizi şoke eden bulgulara vardık. Avrupalıların %31’i, ekonomik krizden Yahudilerin sorumlu olduğunu düşünüyor. Belli ülkelerde, İspanya gibi, bu oran çok daha yüksekti. Gerçekte, “Yahudiler son ekonomik krizden sorumlu mu?” Hayır! Yahudiler de bu durumdan mağdur ve zarar gördüler, tıpkı diğer insanlar gibi. “Buna biz mi yol açtık?” Elbette ki biz açmadık. Ama Yahudiler, her ekonomik krizde olduğu gibi, itham ediliyorlar. Ortaçağ’da bir salgın ortaya çıktığında, Yahudiler bunun sorumlusu tutulurlardı, “Kara Ölüm”ü getirirlerdi. Bugün ekonomik bir salgın söz konusu. Kimileri Wall Street’ten bazı Yahudi isimlerini alıyor ve, “İşte! Nedeni bu!” diyorlar. Elbette ki neden bu değil. Bildiğiniz gibi Amerika’nın yeni bir başkanı var, Başkan Obama. Kendisi yakında Türkiye’yi ziyaret edecek. Onun bazı finansman danışmanları Yahudi. Başkan Obama’nın ekonomik krizi dindirme konusunda başarılı olacağını ümit ediyoruz. Eğer başarılı olursa, bu finansal danışmanlarının katkılarıyla olacaktır. Yahudiler bu yüzden prim kazanır mı? Hayır, kazanmamalı. Eğer başarısız olursa da, bizler suçlanmamalıyız. Başkan Obama’ya tavsiye verenler, profesyonel ekonomist olduklarından veriyorlar, Yahudi olduklarından değil. Eğer başarılı olursa, harika! Bu Yahudiler sayesinde mi? Hayır; akıllı ekonomistler sayesinde. Eğer çökersek de, Yahudileri suçlamak haksızlık olur, adil olmaz. Ne var ki Yahudileri suçlayanların çıkacağından şüpheleniyorum.

Makalenizde yazdığınız üzere, İsrail’in varlık hakkı eleştiriliyor. Eleştirenlerin dayanak noktası nedir? “Olguları çarpıtmak ve histerik davranmak”tan daha fazlası olmalı?

Eleştirilerin nereden geldiğini dikkatli bir şekilde incelememiz gerekiyor. Belli kesimlerin nedenleri var ve anlayış geliştirmemiz lazım. Bazı kesimlerde ise durum umutsuz. Örneğin “Neo-Nazi” adlı bir grup var Yahudilerin İsrail’den, her yerden gitmesini istiyorlar. Bu insanlara söyleyebileceğiniz bir şey yok. Onların kafasına girip, düşüncelerini anlayamazsınız. Hatta düşündüklerini bile söylemeyiz. Yahudilere karşı derin bir ırkçı tutkuları var. Eğer kaynak bu ise, bu insanlara karşı kendimizi iyi savunabileceğimizden emin olmamız gerekiyor.

Bir diğer kaynak, Militan İslam. Bu gruptaki bireyler politik bir ideolojiyi reddediyorlar. Bu toprakla ilgili değil veya anlaşma olasılığını dahi kabul etmiyorlar. Eğer Hamas’ın tüzüğüne bakacak olursanız, Siyon Önderlerinin Protokolleri’nden alıntılar yaptıklarını görürsünüz. Bu insanları müzakere masasına oturtamaz, anlaşamazsınız.

Kimin “eleştirdiğini” bilmek, bizim için çok önemli. Hatta “eleştiri” bile doğru kelime değil. Eğer mesele 1967’de, İsrail’in sınırlarını genişlettiği dönemle başlıyorsa ve barışla ilgilenen muhataplarınız varsa, farklılıkları anlamak ve anlaşmak üzere, bilgece, iyi bir politik düzeyde, müzakere etmek mümkün olabilir.

Eğer üzerinde durduğumuz 1967 değil de 1948 ve İsrail devletinin kuruluşu ise; İsrail, Güney İslam Toprakları’nı işgal etmiş ve varlığı kabul edilemez görülüyorsa, konuşacak bir şey kalmaz. Bu noktada İsrailliler yapması gerekeni yapacaklar ve kendilerini savunacaklardır.

Eğer İsrail’in politikaları veya İsrail’in belirli bir aktivitesi üzerine meşru farklı düşünceleri olanlar varsa, onlarla masaya oturur ve daha iyi bir gelecek için tartışılır. İşte, umut burada saklı.

Anlayacağınız gibi farklı gruplardan insanlar söz konusu ve kökenleri iyi değerlendirmek gerekiyor.

“Siyonizm” İsrail Devleti’nin kuruluşundaki anahtar kelime. Bugün bu kelime insanlara neyi çağrıştırıyor? Endişe duyulan nedir?

Siyonizm iyi bir şekilde başarılı oldu. Birkaç bin yıllık sürgünden sonra Yahudileri anavatanlarına getirdi, atalarının evinde kendi ulusal politikalarını güçlendirecek yeri sağladı, İbraniceyi yeniden canlandırdı, dünya üzerinden gelen Yahudilere yaşayabilecekleri bir yer açtı ve birçok açıdan takdir edilebilecek bir ülke kuruldu. Bu noktada Siyonizm, görevinin büyük kısmını tamamlamış durumda. Bugün birçok İsrailli diyecektir ki, “Elbette İsrailliyim, bir Yahudiyim.” Şunu demeyeceklerdir, “Ben bir Siyonist’im!” Siyonizm’in kurucu ideolojisiyle özdeşmiş durumda değiller; farklı ideolojileri var. Bugün “Anti-siyonist’im” diyen insanlar, artık var olmayan bir olguya karşılar. Bence neye karşı olduklarını açık söylemeliler; çünkü anti-siyonizm dile getirilemeyenlere kılıf oluyor. Karşı oldukları Siyonizm değil de, Yahudilerin kolektif bir biçimde atalarının topraklarında olmaları ve bunu koruyacak güçlü bir orduya sahip olmaları olabilir. İnsanlar, ölmüş Yahudilere sempati gösterebilirler. Birçok kişi güçlü Yahudilerle nasıl özdeşleşeceğini bilmiyor; bir ülke kuran ve onu koruyan Yahudilerle.

İsrail’i eleştirmek ve antisemitizm arasında ince bir çizgi olmalı. Yahudi devleti ve Yahudi kimliği arasında sıkı bir bağ söz konusu. Antisemit yaklaşımlara karşı cevap verirken, karşılaştığınız zorluklar nelerdir?

Makalemde yazdığım üzere, kendilerini anti-Siyonist olarak tanımlayan Yahudiler beni mutsuz ettiler. Bazıları çok agresif bir biçimde anti-Siyonist. Bunu düşmanlarımıza yardım etmemek için bilinçli bir şekilde söylemiyorlar; ama sonuçta düşmanlarımıza yararlı oluyorlar. Noam Chomsky, Newman Finkelstein, Tony Judt gibi... Bunu iğrenç buluyorum ve sert bir biçimde eleştiriyorum. Bu sayede ünlü olmadım ama sorun değil. Makalem büyük bir tartışma yarattı ve bu iyi sanırım. Bildiğiniz gibi, İngiltere’de, son yıllarda İsrailli akademisyenleri boykot etmek üzere bir girişim söz konusu. Boykotun bazı liderleri Yahudi. İsimlerine makalemde yer verdim. Bazıları çirkin şeyler yazdı. Bu beni meşgul ediyor.

Makalenizde, “Kavgam”ın yeni Türkçe çevirisinin, İstanbul ve Türkiye’deki diğer şehirlerdeki  satışını örnek olarak veriyorsunuz.  2005 yılında 100,000 kadar kopya sattı. Hitler’in ideolojisini, Yahudilere karşı sözlü saldırılarını okumaya insanlar neden meraklı?

Araştırmalarım sırasında Türkiye’de bu kitabı yayınlayan on bir yayınevinin oluşunu keşfettiğimde, şoke oldum. Çok etkilendim bundan. Bu korkunç bir kitap ve sadece bir katilin, sayılamayacak kadar zararlara yol açan bir kitabı olmakla da kalmıyor. Çok kötü yazılmış bir kitap. Türkçe tercümesinin nasıl okunduğunu bilemiyorum. Almancasını ve İngilizce tercümesini okudum. Çok ağır ve okunması rahatsızlık veriyor. 2005’te Türkiye’de bu kitabı satan alan 100,000 kişinin, aslında ne kadarının bu kitabı okuduğunu merak ediyorum. “Kavgam”ı, rafa bir sembol olarak da koymuş olabilirler. Bu kitapla ne yaptıklarını bilmek ilginç, hatta önemli. Bu utanç verici bir kitap, tam bir yüz karası. Neden satın alıyorlar? Cevabını sembolik bir nedenle açıklayabiliyorum. Neyi sembolize ediyor? 3. Reich’de vücut bulan, Yahudilere karşı ölüm arzusunu sembolize ettiğini düşünüyorum. Bugün, “Kavgam”ı satın alan insanlar, ölüm isteğini paylaşıyorlar. Bu korkunç bir soru gerçekten. Korkarım ki cevabım “evet, bunu paylaşıyorlar”. Başka türlü neden satın alındığını açıklayamıyorum.

Peki, basit bir merak olamaz mı?

Evet; ama bu kalın kitabı okumaktansa Hitler’le ilgili birçok farklı yoldan bilgi edinebilirsiniz. Elbette bir kitabı okumanın hiçbir zararı yoktur. Basit bir merak, entelektüel hayatın bir parçası. İnsanları zihinlerini açmaktan alıkoymak istemeyiz. Eğer insanlar kitabı bu nedenle okuyorlarsa, araştırmacılar gibi, yine de zamanlarını daha iyi değerlendirecek bir yol bulabileceklerini düşünüyorum. En azından sonuç olarak Nazi antisemitizmini anlayacaklarını ve kendilerini bundan uzak tutacaklarını umut ediyorum. Umarım böyle insanlar vardır. Peki, 100,000 kişi kitabı bu nedenden ötürü mü satın aldı? Bilemiyorum...

Şu anda üniversitede “antisemitizmi anlamak” adlı bir ders veriyorum. Öğrencilerime bir seçki sunuyorum. Tüm kitabı okumalarını istemiyorum, sadece bir bölümünü okumaları yeterli. Öğrenmelerini ve Hitler’in düşüncelerine ve soykırımla sonuçlanan hareketine karşı içgörü kazanmaları istiyorum. Elbette bu nedenden ötürü “Kavgam” okunabilir; ama diğer olasılıklar tüylerimi ürpertiyor.

Alvin H. Rosenfeld kimdir?

Alvin H. Rosenfeld, İngilizce profesörü ve Bloomington Indiana Üniversitesi’nde Yahudi Kültürü ve Sanatları Enstitüsü’nün direktörüdür. Yazdığı iki kitabın yanı sıra, üç kitabın editörlüğünü üstlenmiş ve bir çevirisi vardır. Holokost ve Soykırım Araştırmaları dahil, birçok akademik derginin editör kurulunda yer almıştır. Anti-Defamation League ve American Jewish Committee’nin aralarında bulunduğu çeşitli Yahudi organizasyonu ve kuruluşlarının yönetim kurulunda bulunmuş ve eğitim danışmanlığı yapmıştır. Çalışmalarından ötürü Indiana Üniversitesi’nden iki ödül almıştır.