Yolculuk, hayat, idealler ve aşk

Köşe Yazısı
8 Nisan 2009 Çarşamba

David Ojalvo


“Yolculuk” denince akla gelen çağrışımların başında “hayat” geliyor. Ulus Özel Musevi Lisesi’nde bu yıl on üçüncüsü düzenlenen “İzi Erbeş Kültür ve Sanat Etkinlikleri”nin konusuydu “yolculuk”. Birkaç yıldır yarışmanın jüri üyeleri arasında yer aldığım üzere, denemeleri ve şiirleri okuma şansım oluyor. Genç arkadaşlarım için hayat ve yolculuk kelimeleri iç içe.

Düşünüyorum da, özünde hayat, kaçınılmaz bir yolculuk. Hayat, haritanın ta kendisi. Kader, seçimlerimiz, başarılarımız, hayal kırıklıkları, gerçekler ve doğru-yanlışlarımızla haritanın içinde bir noktadan yola çıkıyor ve bir yerlere varıyoruz. Hayat yolculuğunu kelimelerle formüle etmek kolay; ama ya gündelik hayatın akışı için aynını söylemek mümkün mü? Bu sorunun yanıtını “idealler” üzerine kuruyorum.

Hayal kurmak son derece keyifli, uçsuz bucaksız, rahatlatıcı... Hayaller, yaratıcılığın mihenk taşlarından. Hayallerin üzerine sıkı bir gerçekçilik gömleği giydiriyorum. Dünyanın, ülkenizin içinde bulunduğu durum, kimliğiniz, olanaklarınız, çabalamanız ve çalışmanız gerekenlerin ufkuna idealleri oturtuyorum böylece. İdeallere gerçekleştirmekte de size bağlı olan ve olmayanlar var. Bağlı olanlar arasında da prensipleri oldukça önemsiyorum. Akıl ve mantık süzgecini kullanmak, prensiplerle bir duruş sergilemek gerekli. Bu doğrultuda doğruluğuna inandığı düşünceleri savunmalı insan...

İdeallere ulaşma yolunda bir de politika var. Politikayı nereye yerleştireceğimi bilemiyorum; çünkü tanıdıkça, takip ettikçe politikayı günden güne daha az benimser, daha az sever hale geliyorum. Politika, kimi zamanlarda yalancılıkla özdeşleşiyor gibi. Politikadan ziyade açık sözlülüğü tercih ederim. Aslında politikanın da belli prensipleri, açık sözlülüğü, duruşu barındırması gerekir, değil mi? Oysa bu kelimenin yarattığı çağrışım aksi istikamette. Bu olumsuzluğu acaba kimlere borçluyuz?...

İdealleri gerçekleştirmenin günden güne zorlaştığı kanaatindeyim; ama umutsuz değilim. En kötü olasılıkla onlar değişiyor. Bu ne yazık ki çoğu zaman üzücü bir değişim. Size bağlı olmayan faktörler yıpratıcı bir şekilde artınca, daha mütevazi, belki de daha çok kendinize bağlı ideallere yönelmeye başlıyorsunuz. Somutlaştırmak (ve biraz da abartmak) gerekirse, dünyayı kurtaramayacağınızı anladığınızda “kendimi kurtarayım” demek gibi. Halbuki her iyi başarı, beraberinde çevrenize, ülkenize ve dünyaya da bir katkı sağlar. Bu yüzden idealleri mümkün olduğunca korumak ve yıpranmanın umutları kırmamasını sağlamalı, direnmeli... 

Hayat yolculuğunu işte böyle görüyorum. Aynı zamanda üretmeli, bir “yaşama kültürü”ne sahip olmalı. Tüketmek doğal bir gereklilik ve üretkenlik de öyle. Hatta; varoluş özünde bir sıkıntı, stres demekse, “üretmek” bu sıkıntının olabilecek en iyi çözümü.

Erbeş ailesi, on üç yıldır deneme, şiir ve resim alanında açtığı yarışmalarla UÖML’de yaratıcılığı, üretimi destekliyor. Aynı şekilde Albert Levi ve Jinet-Sami Eskinazi verdiği ödüllerle, öğrencileri başarmak için yüreklendiriyor. Bu yıl gazetemizin Gila Kohen Öykü Yarışması kapsamında düzenlediği “Ulus Gençlik Ödülü” de aynı doğrultuda. Liseden mezun olmak, yepyeni bir başlangıç demek. Tüm bu ödüllerin, iyi idealler kurmak ve o idealleri korumak için gereken güç adına bir katkıda bulunduğuna inanıyorum.

Bu seneki denemelerde biraz karamsarlık gözlemledim. Yazıların şubat 2009’da kaleme aldığı düşünülürse, durumu geçmekte olduğumuz zorlu döneme bağlayabiliriz.

Hayaller, idealler, politikadan, gerçekçilikten söz ettik ve hayat aşkla bir bütün. Aşk iyi ki var... İdealleri gerçekleştirebilmek sonuçta aşksız olmaz...

Jüri özel ödülünü kazanan, Haluk Özel Maçoro’nun aşk temalı şiiriyle yazımı sonlandırmak isterim.

Bu Gece

Sen gittin bıraktın beni buralarda,

Yalnızlık çekiyorum senin yokluğunda,

Bilsen seni ne kadar özlüyorum,

Her gece yatmadan düşünüyorum,

Seni burada, ait olduğun yerde bekliyorum

 

Rüyalarıma giriyorsun her gece,

Sensiz yapamadım bunca sene,

Dön artık bırakma beni yalnızlığa,

Sensiz ben bir hiçim buralarda,

Yolculuğuna son ver de gel koynuma

 

Sözler yetmez aşkımı tanımlamaya,

Beni ben yapan sen olsan da,

Hakkın yok bu kadar acı çektirmeye,

Sana olan aşkımı kabullenmeye,

Razıyım her şeye, yeter ki gel bu gece.