Mısır’da “darbe girişimi”

Mısır güvenlik güçleri geçtiğimiz hafta yerli ve yabancı altmış kadar kişiyi, terör eylemleri planlamak, Mısır Devleti’ni zayıflatmak ve Mısır Hükümeti’ne darbe girişiminde bulunmak suçlamalarıyla tutukladı.

Haymi BEHAR Köşe Yazısı
22 Nisan 2009 Çarşamba

Mısır güvenlik güçleri geçtiğimiz hafta yerli ve yabancı altmış kadar kişiyi, terör eylemleri planlamak, Mısır Devleti’ni zayıflatmak ve Mısır Hükümeti’ne darbe girişiminde bulunmak suçlamalarıyla tutukladı.

Mısır başsavcısının hazırladığı iddianameye göre Hizbullah örgütüne bağlı gruplar, Mısır’ın çeşitli şehirlerinde İsrailli ve batılı turistlere yönelik terör eylemleri gerçekleştirmeyi planlamış; Süveyş Kanalı’ndan geçen gemiler izlenerek saldırı noktaları belirlemiş. Örgüt, stratejik noktalarda ajanlar yerleştirerek, hücre evleri ve dükkânları tutmuş, Hamas’a silah sağlama bahanesiyle ülkede bir terör ağı kurmuş. Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah, Mısır’da tutuklananların bir kısmının örgüte üye olduğunu kabul etti ancak sadece Gazze’ye destek amaçlı Mısır’da bulunduklarını söyledi.

Mısır gazetelerine göre Hamas’ın 14 Aralık’ta sona eren ateşkesi yenilememesi ve İsrail ile çatışmayı kaçınılmaz kılması “dış güçlerin” Mısır’da yapmayı planladıkları darbe girişiminin başlangıç noktasını oluşturuyor. Dökme Kurşun Operasyonu boyunca Mısır, Gazze sınırını kapalı tutmuş, bunun üzerine Nasrallah Hüsnü Mübarek Yönetimi’ni “Siyonist rejimle işbirliği içerisinde olmakla” suçlamış ve Mısır halkına seslenerek “Kitleler halinde sokaklara dökülerek elleriyle Refah sınır kapısını yıkmaları” çağrısında bulunmuştu.

Başsavcının iddianamesinin kamuoyuna duyurulmasından sonra Kahire Hükümeti’nin yarı resmi gazetesi Al-Ahram, İran-Suriye-Katar-Hizbullah ve Hamas’ı “şeytani planlar yapan şer ekseni” olarak tanımladı. Bu ülke ve örgütlerin birkaç yıldır Mısır’da yasa dışı ilan edilen Müslüman Kardeşler Örgütü ile işbirliği içerisinde darbe yaparak yönetimi ele geçirmeye çalıştığını iddia etti. El-Cezire Televizyonu’nun da bu darbe planının medya ayağını oluşturduğunu yazdı. Mısır bununla da kalmayıp, topraklarında terör saldırısı gerçekleştirirse Hizbullah’a misilleme yapacağını açıkça ilan etti.

Mısır Devleti’nin en yetkili ağızlarından yapılan bu suçlamalar Ortadoğu’da artan gerilimin İran’ın nükleer programının çok ötesine uzandığını gösteriyor.

Mısır son yıllarda iyice zayıflayan Arap dünyasının önderliği konumunu yeniden kazanmayı amaçlıyor. Derinleşen Sünni-Şii çatışması ekseninde Sünni Arap ülkelerinin liderliğini üstlenmek istiyor. Son dönemde İran ile yakınlaşan Katar’ın İran ve Suriye’nin katıldığı alternatif bir Gazze toplantısı düzenlemesini Mısır basınının, “AB ülkeleri, Mısır ve Türkiye’nin arabuluculuk çabalarına darbe vurma amacı taşıdığı” şeklinde yorumlaması bu çerçeveden okunabilir.

Irak ve Afganistan’ın işgali ile ezeli düşmanlarından ABD yardımıyla kurtulan İran, Ortadoğu’da etki alanını başarılı bir şekilde genişletiyor. Geçenlerde İranlı bir yetkilinin “Bahreyn İran’ın 14. bölgesidir” gibi Körfez ülkelerinin bağımsızlıklarını sorgulayan bir açıklama yapması birçok Arap ülkesini çok endişelendiriyor. Nitekim Mart ayında Fas, İran’ı açıkça “Arap ülkelerinin iç işlerine karışmakla” suçlayarak bu ülke ile tüm diplomatik ilişkilerini tamamen kesti.

Ortadoğu’da Şii ve Sünni güç odakları arasında oluşan fay hattı gittikçe derinleşiyor. Şii ekseninin lider ülkesi İran, güçlü ortakları ise Suriye-Katar-Hizbullah ve Hamas. İran karşıtı cephede Mısır-Ürdün-Suudi Arabistan-Lübnan’ın 14 Mart Hareketi ve El-Fetih yer alıyor. Bu fay hattının sıcak çatışmaya en yatkın kırılma noktaları Lübnan, Filistin toprakları ve Irak. Bu ülkelerde Suudi Arabistan ve İran destekli karşıt guruplar siyasi güç kazanma mücadelesi veriyorlar.

Arap ülkeleri, İran’ın kendilerine uzun vadede İsrail’den daha büyük tehdit oluşturduğu kanısındalar. İsrail zaten İran karşıtı cephenin doğal müttefiki. Ancak Filistinlilerle kalıcı barış sağlanmadan İsrail’in bu cephenin Mısır ve Ürdün dışındaki üyeleri ile görünür bir ilişki içine girmesi imkânsız. Türkiye ise bölgenin güçlü ülkesi olarak tüm taraflarla dengeli ilişkiler kurmayı başarıyor.

Önümüzdeki dönemde Hamas-El Fetih görüşmelerini, Lübnan seçimlerini ve Ortadoğu’da yaşanacak gelişmeleri bu fay hattı çerçevesinden okumak, olan biteni daha iyi anlamamızı sağlayabilir.