Bir kıvılcımdan

Avram VENTURA Köşe Yazısı
18 Kasım 2009 Çarşamba

Uzun bir süre önce yazdığım Küldeki Kıvılcım adlı kısa şiir, bugün nedense sürekli dilimin ucunda:

Bunca yangın

Bir kıvılcımdan

Küllenmiş

Her şey bir kıvılcımdan!

Ateşler, yangınlar...

Duygular, düşünceler, buluşlar...

Dünyanın her yerinde, harlanmış ya da küllenmiş ateşlerden olduğu kadar, sayısız insanın beyninden her an milyonlarca kıvılcım, daha çaktığı anda sönerken, belki içinden birkaç tanesi nice yangının başlamasına etken olmaktadır. Her birinin hedefi farklı: Kimi yalnızca bir yüreği tutuştururken, kimi koca bir ormanı yakabiliyor, kimi de tüm insanlığı etkileyecek bir buluşun ateşini körüklüyor. Ortaya çıkıncaya, hedefini buluncaya değin, gücünü, etki alanını kestirmek olanaksız; oysaki bir kıvılcımı, biz ancak yangına dönüştüğünde fark edebiliyoruz.

Yalnızca bir kıvılcım!

Kadın ile erkek arasında başlayan bir aşkın, bir anda alevlenen cinselliğin, uzun yıllar sürebilecek bir dostluğun kadar; bir nefretin, bir tartışmanın ya da bir savaşın tohumlarını da, her kıvılcım içinde barındırıyor. Tüm karşıtlarını da:

İyilik ya da kötülüğün...

Sevgi ya da nefretin...

Yapma ya da yıkmanın...

Yaratma ya da yok etmenin...

Her şey bir kıvılcımdan!

Tolstoy’un, Yangını Kıvılcımken Söndürmeli öyküsünü anımsıyorum. İki aile arasındaki güzel bir dostluğun nasıl nefrete dönüştüğünü, karşılıklı bir inadın sürdürülmesiyle bu düşmanlığın yalnız kendilerini değil, çevresini de nasıl bir yıkıma sürüklediğini çok güzel anlatıyor. Bir kıvılcıma dönüşen düşünülmeden söylenmiş bir sözün, nasıl yıkıcı bir güç olduğunu da gösteriyor.

Yılmaz Güney’in yazdığı, Melike Demirağ’ın söylediği şarkının sözleri beni gençlik yıllarıma götürüyor: “Bir kıvılcım düşer önce / Büyür yavaş yavaş / Bir bakarsın volkan olmuş / Yanmışsın arkadaş”

Bir kıvılcımın nereye düşeceğini, nasıl büyüyeceğini kestirmek olanaksız!

Sanatçıların, doğum sancıları çektikleri yaratma sürecinden sonra, “esin” diye nitelendirdikleri yine bir kıvılcım olabilir mi?

Neden olmasın!

Çoğu kez en geniş alanları etkileyen kıvılcımlar, göze görünmeyenlerdir!

Kimi zaman da küllenmiş bir ateşin içinde öyle sinsice beklerler ki, bir yangına nasıl dönüştüğünü büyük bir şaşkınlıkla izleriz.