Satır araları

Rudi DİRİMAN Köşe Yazısı
16 Eylül 2009 Çarşamba

Liglerimizin yeni başladığı bu günlerde sizlere bütün dünyanın yakından takip ettiği bizde ise Türkiye Süper Ligi’nin yanında fazla dikkate alınmayan Berlin 2009 Dünya Atletizm Şampiyonası’ndan bahsetmek istiyorum. Malum lig uzun bir maraton ve bütün yıl konuşacağız. İyisi mi biz hep beraber Berlin’de neler olmuş onlara bakalım.

1936 Berlin Olimpiyatları ve orada yaşananlardan tam 73 yıl sonra bütün dünyanın gözü bu sefer modern dünyanın atletleri ve şampiyonlarını izlemek için Berlin’deydi. Berlin atletizim şampiyonasında Bolt’un 2 altın madalyasından sonra Berlin Belediye başkanı tarafından eski Berlin Duvarı’nın bir parçası hediye edildi. Başkanın konuşması da bir o kadar anlamlıydı açıkçası “Bolt, aşılamaz gibi görünen duvarların da yıkılabileceğini göstermiştir’’. Bu yoruma katılmamak mümkün değil. Bu yorumu geliştirmek satır aralarına derinden bakmak da mümkün, malum 1936 Berlin Olimpiyatları’nda Nazizm’in ve üstün ırk yaratma çabasından Siyahî bir sporcuyu onurlandırmak. Büyük ve aşılması zor gözüken engeller gerçekten. Üzerine çok konuşulabilecek bir durum açıkçası… En iyisi biz işin spor tarafı ile devam edelim.100 metre rekorunu 9.58’e geliştirmesi gerçekten zor bir durum. Bolt duvarları aştı.100 metre yarışının öncesinde diğer atletlere oranla o kadar rahat ve bir o kadar da kendinden emindi ki. Brezilyalıların futbol oynama felsefesi gibi hem kendi keyfi alıyor hem de aynı keyfi izleyenlere yaşatıyor. Bolt hem 100 metrede hem de 200 metre erkekler finalinde dünya rekoru kırdı ve altın madalya ile döndü. Bence bu adamı gelecek kuşaklara anlatmak için takip etmek gerekiyor.

Berlin’de başka çok tartışılan ve hala sonuca bağlanamayan bir olayda Semenya’nın durumu. Güney Afrikalı 18 yaşındaki Caster Semenya 800 metre bayanlar yarışında birinci oldu. Bütün tartışmalarda altın madalyayı aldıktan sonra başladı. Fiziği bir bayanınkine benzemediğine karar veren IAAF Semenya’nın erkek olmadığını kanıtlanması amacıyla testler yapıldı. Bu testlerde de testosteron oranı normalde üç kat yüksek çıktı. Şimdi; jinekolog, dâhiliye ve psikiyatri uzmanları bir araya gelecek ve anne ve babadan alınan kromozomlar ile birlikte bir değerlendirme yapılarak karar verilecek. Bu söylentilerden sonra Semenya’nın yaptığı yorum tartışmaya ayrı bir boyut kazandırdı. Semenya “kadın olduğumu kanıtlamam için pantolonumu mu indirmem lazım” açıklaması gelinebilecek son noktaydı. İlginç olan atletin altın madalya kazandıktan sonra kadın olup olmadığının tartışılması, bronz alsa bu kadar sorun olmayacaktı galiba.

En hızlı, en güçlü bayan ve şimdi de en şişman atlet. Belki görmüşsünüzdür 100 Metre Kadınlar Koşu Finali’nde Dünyanın en şişman 100 metre koşucusu olan Samoalı Savannah Sanitoa finale kalabilmek için ter döktü. Tam 96 kilogram ağırlığında olan 22 yaşındaki Samoalı atlet 100 metreyi 14.23 saniyede tamamlamayı başardı. Sanitoa finalde dereceye giremedi fakat elemelerde sonuncu olmayarak bir atleti geride bırakarak izleyicilerden büyük alkış aldı. Ben en son Lise de 100 metrede 12 saniyenin altında koştuğumu hatırlıyorum açıkçası…

Bizdeki durum da şöyledir; en büyük madalya umudumuz Elvan Abeylegesse sakatlıklardan bir türlü kurtulamadı,10 kilometre finalini sakatlanarak yarışı yarıda bıraktı. Uzun atlamada Berlin’deki tek madalya sahibi Türk sporcumu Karin Melis Mey oldu. Uzun atlamada bronz madalya alan Karin Melis Mey’in hikâyesi ise şöyle,2008’de yarışacak takım ararken Fenerbahçe Kulübü Atletizm şubesi Karin’e sahip çıkar. Güney Afrikalı Karin ilk önce Türk vatandaşı oluyor ve Melis ismini alıyor. Berlin’de de Türkiye’ye bronz madalya kazandırıyor.

Atletizm ve dahası olimpiyatları takip etmenin bir de şöyle bir durumu var. Evet, spor karşılaşmasının yanında aralara sıkışmış detaylarda birbirinden değişik hikâyeler ve hayata dair dersler bulanabiliyor.