Masamızda bir ayna

Avram VENTURA Köşe Yazısı
2 Haziran 2010 Çarşamba

Oturup işlemlerimin yapılmasını beklerken, banka yöneticisinin masası üstünde, kendisine yönelik olarak duran küçük yuvarlak ayna ilgimi çekti. Bu arada yöneticinin bir bayan olduğunu da ayrıca belirtmem gerekir. İlk gördüğüm anda, sürekli kendine çekidüzen verme, arada bir makyaj yapma amacıyla, bu aynanın masada yer aldığını düşündüm; ama onu daha önceden tanıdığım kadarıyla ve bulunduğu yoğun çalışma ortamında bu olasılığı kafamdan silip attım. Sonra da bu aynayla ilgili, kendimce olasılıklar üretmeye başladım:

- Her gün yüzlerce farklı insana hizmet veren biri olarak, gerginliği yüzüne yansıdığında, bunu görebilmek için mi?..

- Yönettiği ya da yönetildiği insanlar karşısında, verebileceği tepkilerin dozunu tartabilmek için mi?..

- Bir başına kaldığında, vicdan muhasebesini yapabilmek için mi?..

- Duygu ve düşüncelerine denek taşı olarak kullanmak için mi?..

Kim bilir! Kendi sorularımı bir yana bırakıp, boş kaldığı bir anda, onun amacını öğrenmek istedim. Sorum karşısında şaşırdığı yüzünden belli oluyordu. Yanıtını vermeden benim bu konuda ne düşündüğümü sordu. Aklımdan geçenleri anlattım, sonra da onun yanıtını bekledim. Şöyle açıklamaya çalıştı:

- Bu anlattıklarından bir kısmını düşünmedim değil; ama öncelikle kendi bakımım için yeteri kadar zaman ayırmadığımı sanıyorum. Arada bir de olsa, gün boyu aynada kendime bakıyor olmam, kimi zaman beni rahatlatıyor!

Aslında vereceği yanıt o denli önemli değildi. Benim için önemli olan, daha doğrusu ilgimi çeken, bir yönetici ve baktığında sürekli kendini görebileceği bir aynanın masada yer almış olmasıydı.

Yanından ayrıldıktan sonra düşünmeyi sürdürdüm:

Aynaya, gerekli olmadığı sürece hiç bakmıyoruz. Kendi payıma ya tıraş olurken, ya saçımı tararken, ya kravatımı bağlarken ya da giyinirken aynanın karşısına geçiyorum. O da yaptığım işe odaklanmış olarak. Tıraş olurken yanağıma, taranırken saçıma baktığım gibi; oysa gözlerimin içine en son ne zaman baktığımı hiç anımsamıyorum. Bir başkasının da özellikle baktığını hiç sanmıyorum. Belki aklımızın ucundan bile geçmemiştir, belki istememişizdir, belki de doğrudan gözlerimizin içine bakmaktan korkuyoruzdur!

Korku sözcüğü abartılı gelebilir, ama gerçek!

Çevremizdeki herkese, hangi yüzümüzü istersek gösterebiliyoruz: Mutlu, mutsuz, kızgın, sevecen, coşkulu, kaygılı, kırgın… Oysa gerçek yüzümüzü yalnızca biz biliyoruz. Gözbebeklerimize sakınmadan baktığımızda, yüzümüze taktığımız maskeyi taşıyor olsak da, yüreğimizdeki sesi duyabiliyor, aklımızdan geçen düşünceleri satır satır okuyabiliyoruz. Bu yüzden gerçekleri yüzümüze vuran bir ayna, kimimiz için korkutucu olabiliyor.

Biliyorum olası değil, ama her yöneticinin masasında böyle bir ayna yer alsa…

Belki bir zorunluluk koşulu getirilse, kimi dışbükey olanlarını seçecektir!

Başkası göremese de, kendini olduğundan büyük görme keyfini, bu tür bir aynayla ne güzel yaşayabilir!