Sakatlıklar

Köşe Yazısı
22 Aralık 2010 Çarşamba

ALP ALKAŞ


Sakatlıklar… Sporun en çirkin yüzü aslında... Nereden çıktı diye soracak olursanız anlatayım… Soğuk ve kar dolayısıyla evden çıkmamak için elimden gelen her şeyi yaptığım geçtiğimiz Pazar günü salondaki koltukta uyuklarken televizyonda Pınar Karşıyaka – Fenerbahçe Ülker maçı vardı.

Maçın başını kaçırmıştım. Gözümü açtığımda sürekli Furkan Aldemir’in adını duyuyordum. Hakkında çok şey duyduğum Furkan’ı yazın oynanan genç milli turnuvalarında yarım yamalak takip edebilmiştim ama o zamandan beri hiç canlı seyretmemiştim. Sene başında transfer hikâyesi yılan hikâyesine dönen ve biraz da taraftar baskısıyla takımda tutulan, İngilizlerin deyişiyle ‘WonderKid’i seyretmek için maçı takibe başladım. Derken ikinci uzatmanın başında Emir Preldzic içeriye drive ederken Furkan turnikeyi blokladı fakat yere düştüğünde yan bastı. Basketbol oynamış olanlar ya da takip edenler bilecektir, en çok acı veren sakatlılardandır. Özellikle kalıbı daha büyük oyuncularda daha da büyük sıkıntılar yaratabilir. Daha da kötüsü Furkan yere düştüğünde bileği de esnemiş şekilde kalınca sahadakilerin, salondakilerin ve ekran başındaki herkesin kanı dondu. Emir Preldzic durumun vahametini görene kadar Furkan’a doğru koşarken insancıl bir tepkiyle bileği görünce nereye koşacağını şaşırdı.

O ana kadar büyük heyecanla giden maç o anda bitti aslında... Maçı yorumlayan Çetin Yılmaz en içten şekilde “Bu maç bitsin artık…” derken, ateşli bir taraftar grubu olarak bilinen Karşıyaka taraftarı sustu. Furkan’ın takım arkadaşlarından bazılarının gözyaşlarını tutamadığını gördük. O dakikadan sonra skorun da pek önemi kalmamıştı. Salsabasket’te Anıl hislerimize tercüman olmuş: “Son yılların en keyifli maçını son yılların en keyifsiz haberlerinden biriyle erkenden kapattık. Bitime daha üç buçuk dakika varken sahadakilerin basketbol oynamak ve maçı kazanmak zorunda olmaları ne garip, ne zor bir durumdur.”

En azından Furkan’dan gelen ilk haberler beklediğimizden daha iyi çıktı. Ayağında bir kırık ya da bağlarda kopma olmadığı tespit edilmiş. Şimdilik ciddi bir esneme olduğu düşünülüyor… Yaklaşık 1-1,5 ay sahalardan uzak kalacaktır. Ama o sahneyi görenler için kötünün iyisi olarak tanımlanabilecek bir durum bu. Sezonu kapattığına kesin gözüyle bakıyorduk. Kaçırılan sezondan geri dönüş ise her zaman daha zor olur. Dolayısıyla buruk bir sevinç yaşıyoruz diyebiliriz…

Yazıyı yazarken aklıma sürekli Alper Tezcan’ın hikâyesi geldi. Birkaç sene önce sevgili Yakir yine bu sayfalarda yazmıştı onun hikâyesini… Pierre Wome ile Alper Tezcan’ın karşılaşması ve paralellik göstermesi beklenen kariyerlerinin o andan itibaren birbirlerine tam ters yönde devam etmesini… Suçlu kim ona girmeyeceğim ama sonunda Alper’in UEFA madalyasını internette satışa çıkarmasına kadar sürmüştü maalesef…

Maalesef sporun her alnında nice Alper’ler var… Sporun ne yazık ki doğasında var olan sakatlıklar yüzünden kaybolan nice umut ve hayaller… Hazır yeni bir yıla girerken, tekrardan, herkese kazasız belasız, sakatlıklardan uzak sağlık ve mutluluk dolu bir yıl dilerim…