Tıkanma

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
5 Ocak 2011 Çarşamba

Spor karşılaşmalarında çok olur. Favori oyuncu az duyulmuş rakibi tarafından epey zorlanır. Ancak sonra bir değişim olur. Kazanmakta olan oyuncu o ana kadarki ataklığını kaybeder. Tedbirli ve ürkek davranmaya başlar. Favori oyuncu da tecrübesinin meyvelerini toplar ve maçı kazanır. Örneğin 1993 Wimbledon tek bayanlar finalinin son setinde Novotna, Graf karşısında 5-1 öne geçmek üzereyken çift hata yaparak maçı kaybetmişti. O çift hatada Novotna, kendi kendine konuşmaya ve telkine başladı. Hayatının ilk önemli başarısını kazanmak üzere olduğunu idrak etti. Dikkatli ve öğretilen gibi davranırsa kazanacağını düşünmeye başladı. Her hareketine fazlasıyla düşünce yüklemeye başladı. Ve sonuçta ‘tıkandı’.

Tıkanma kelimesi doğru mu bilemiyorum. İngilizcesi: Choking. Sözlük anlamı: Heyecan ve endişe nedeni ile bir beceriyi layıkıyla yerine getirememek.

Kendi hayatıma bakınca tıkanmalar yaşadığımı görüyorum. Tıkanma, gözlemlendiğini ve değerlendirme altında olduğunu hisseden kişinin başına geliyor. Beyinde bir uğultu başlıyor: ‘Dikkatli olman lazım, bunları biliyorsun. Adım adım ve yavaş yaparsan hata yapmana imkân yok’ sinyalleri beyine dakikada 40-50 tane kadar yollanmaya başlıyor. Hareketler yavaşlıyor. Beyin ve yetenek akıcılığını yitiriyor. Hızlı uygulama yerini düşünüp uygulamaya bırakıyor.

Tıkanma başarısızlıkla sonuçlanır. Mantığa aykırı bir başarısızlık. Kişinin yeteneğinden çok, performansın sergilendiği durumun karmaşıklığının neden olduğu başarısızlık. İzleyicilerin kaçınılmaz olduğu bütün mesleklerde başarı da, yetenekten bağımsız olarak bu faktörden kaynaklanır.

Panik ise tıkanmadan farklı. Malcolm Gladwell ikisinin tam zıt kavramlar olduğunu uzunca bir makalede açıklamaya çalışmış. Ona göre paniklemek, düşünce mekanizmalarının tamamen devre dışı kalması. Bilginin, tecrübenin tamamen unutulması ve kişinin ‘hayatta kalabilme’ moduna geçmesi. Bir dalgıcın tüpünün arıza verme durumunda yanındaki dalgıca tutunarak onun da hayatını tehlikeye atması gibi. Hâlbuki yedek tüpü devreye sokması ikisinin de hayatını sürdürmesine yarayabilir.

Tıkanma çok düşünmekten ibaretse paniklemek de çok az düşünmekten…

İş dünyasında, başarı odaklı insanların bir noktada şunu idrak etmesi gerek: 1)Paniklemek bir seçenek bile olamaz. 2)Tıkanma ilerleme sırasında kaçınılmazdır, ama aşılabilir. 3)Başarı, akıntıda hareket halinde kalarak gelecektir.

Tıkanma, insanı temel bilgileri ile hareket etmeye, metot takip etmeye ve yavaşlamaya götüreceği için kriz anlarında işe yarayabilir. Panik ise tamamen akılsızca bir harekete ve hızlı yıkıma neden olur. Örneğin gece uçuşu yapmak konusunda pek de tecrübesi olmayan bir pilot, görüşünü kaybedince paniklerse uçağın kontrolünü yitirir.  Ancak tıkanma yaşarsa hareketlerini temel bilgiler seviyesine indirip, hayatını kurtarabilir.

Kısacası, ara sıra tıkanma yaşamakta sorun yok. Sadece bunun bir yaşam tarzı olmasına izin vermemek gerek. Bu durumdan sistemli biçimde çıkmak ve sahip olunan doğal akıcılığa tekrar yönlenmek gerek. Kafadan ufak bir simülasyon yapmak faydalı olabilir. “Olabilecek en kötü şey nedir? Bu olduğu zaman sonuçlar neler olur? Bunlar gerçekten olabilir mi? Pekâlâ korkum bu olabileceklere mani olabilecek mi? Hayır.”  O halde potansiyelimi açığa çıkarmalıyım.

Mücadele gerektiren durumlarda unutmayın ki bir tıkanan taraf varsa bir de tıkanmayıp zafere odaklanan taraf vardır. Zafer mümkün. Kazanan tarafın da aynı aşamalardan geçtiğini ve bugünkü rahatlığına artık kavuştuğunu görmek, belki de tıkanan taraf için o yarışmayı kazanmaktan çok daha büyük bir ödül olacaktır.