Bugün günlerden ne?

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Diğer
11 Mayıs 2011 Çarşamba

Bir gün sıralamasıdır gidiyor... Sevgililer Günü şubatta, Dünya Kadınlar Günü martta, Anneler Günü mayısta, Babalar Günü haziranda...

Temmuzda bir şey yok dikkat ettiyseniz; çünkü herkes tatilde.

Bu düşünceye çok kişi karşı çıkabilir. Bu özel ve belli sebeplerle aslında önemli günler eskiden bugün olduğu gibi sadece alışverişin canlanması için kullanılan sebepler değildi. Hepsinin belli çevrelerde kabul gören tarafları vardı.

Yaşı kırk ve üstü olanlar bilir, Anneler Günü ilkokuldayken sessiz sedası yapılan birkaç resim, suluboyayla boyanmış, üstüne sim dökülmüş birkaç karttan ibaretti, onları da biz yapardık.

Sevgililer Günü hemen hiç bilinmezdi, Babalar Günü’nün adı bile yoktu. Kadınlar Günü ise biraz daha sosyal içerikliydi ve daha çok tarih bilgisi olarak önümüze sunulurdu. Sanki başka ülkelerde vardı, bizde yoktu.

Sonra yavaş yavaş işin rengi değişmeye başladı. Önce Sevgililer Günü patladı. Kırmızı güller, balonlar; içi likörlü, kırmızı kağıtla kaplı çikolatalar... En güzel hediyeleri alma, günler önceden onları paketleyip hazırlama çabası, hatta özel paketçilere gitme modası... Gecesinde özel bir yerde yemek için büyük şehirlerin en ünlü mekânlarına günler öncesinden rezervasyon yapma mücadelesi... Çiçekçi, mekân sahibi, çarşı esnafı elbette memnun; ama bu modaya ayak uyduramayan, sevgilisi olmayan, parası olmayan, zamanı olmayan, bunu kültürün bir parçası saymayan, sayamaya çalışsa da başarılı olamayan o kadar çok insan var ki...

Canım, o da onların sorunu diyebilirsiniz; ama öyle olmuyor. İş; basit bir çiçek, güzel bir öpücükle hallolsa belki bu sevimli gün amacına kat kat ulaşacak; ama ticari kaygılar; eski tabirle, günün anlam ve öneminin önüne geçiyor.

Pazar günü Anneler Günü’ydü.

Her yerde anne çocuk fotoğrafları, bu ayın dergilerin özel alışveriş ekleri, yepyeni sloganlar, şehrin hemen her vitrininde başka bir düzen, bu vesileyle alışverişi hareketlendirme savaşı...

Suluboya kartların simleri çoktan dökülmüş, çiçek demetleri solup gitmiş çoktan. Marka bir çantanın, çok iyi bir yerde yenecek sabah kahvaltısının, biraz da “ben anneme şunu şunu aldım,” diyebilme kaygısının yaşandığı günler...

Annesi olmayan o kadar çok çocuk var ki...

Birine hiç anne diyememiş, dediği ve o güzel sevgiyi bildiği halde onu zamansız kaybetmiş, mecburi sebeplerden dolayı anneden uzak o kadar çok insan var ki...

Tabii bu özel günler olmalı.

Tabii alışveriş de  canlanmalı, piyasaya hareket gelmeli; ama bunun bir ayarı, dozu olmalı bana göre.

Pazar günü şehir buram buram ticari kaygı kokuyordu. Otoparklar anneli arabalara bedavaydı.

Yani kazara arabada eşiniz ya da arkadaşınızla olsanız para ödüyorsunuz; ama arabadan bir anne iniyorsa o zaman bedava.

Bir televizyon reklamı o kadar doğru noktalara dikkat ederek, o kadar farklı anneleri bir araya getirip öylesine güzel bir reklam yapmış ki benim annem hayatta olmasına rağmen her izleyişimde gözlerim doluyor.

Sebep her ne olursa olsun, insanları en hassas noktalarından, anne sevgilerinden yakalayıp onları bugünü bu kadar etkileyici biçimde kutlamaya neredeyse zorunlu hale getirmek ne kadar doğru bilmiyorum.

Sadece diyorum ki ne gün varsa kutlansın.

Ama insanların eksiklikleri, yoklukları, zorlukları bu kadar da yüzüne vurulmamalı.

Bir aile yakınımızın kızı yıllar önce annesini kaybettiğinde sekiz yaşındaydı. Halasının manevi desteğiyle büyüdü. Her şeyleri vardı, paraları, zamanları, enerjileri; ama onun annesi yoktu.

Bana bir gün dedi ki; “ne zaman anneler günü olsa annesizliğimi her vitrin, her reklam, her hediye paketi, o gün gittiğim her yer yüzüme yüzüme vuruyor.” Tabii özel durumlar yaşanmalı ve yaşatılmalı; ama bu kadar ışıkları parlatılarak yapılmak zorunda mı bu iş?

Düşündüm.

Doğruydu.

İnsanın içini acıtıyordu, kayıpları, olmayanları düşünmek...

Bu yazıyı yazmak bile sevgilisi, annesi, babası olmayanlara bunu bir daha hatırlatmak oldu.

İyi ki başka şeyler de eklenmiyor bu pazarın içine.

Mesela: iş sahibi olma günü, çok parası olma günü, en iyi bisiklete binenler günü, çocuk sahibi olma günü, en çok kitabı olanları takdir etme günü, en sağlıklı kişileri kutlama günü...

İş, parası olmayan babalar, sağlığı bozuk olan insanlar, bisikleti bile olmayan çocuklar, ne yaparsa yapsın bir bebek sahibi olamamış anne babalar...

Hepsinden özür dilemek gerekir herhalde.

Biraz daha duyarlı olalım.

Bütün isteğim bu.