Özel hayatlar

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
25 Mayıs 2011 Çarşamba

Herkesin bir özel hayatı var. Bazılarınınki hiç merak edilmez, onlar zorla insanların gözüne sokarak prim yapmaya çalışır. Bazıları meslek icabı gözler önünde yaşar. Evinden çıkmayan bir pop şarkıcısı düşünemiyorum mesela. İş- güç sahibi mantıklı insanlar ise özel hayatını önemser, meraklı soruları konu değiştirerek kibarca savuşturur. Kendileri de başkalarının özel hayatını didiklemeyerek duruşlarını belirlerler.

Siyasetçilerin özel hayatları çok kıymetli. İstihbarat sayesinde onların her şeyi biliniyor ve arşivleniyor. Ta ki bilgi kıymetli olana kadar. Ta ki bir operasyon zamanı gelene kadar. O ana kadar etik olarak sakıncalı olsa da bu tür bilgiler sızmıyor. ‘Bilmiyor gibi’ durma hali uygulanıyor. Sonra ise ahlak polisi kesilme ve içten içe kıs kıs gülme hali…

Genelde bilgiyi sızdıranın bir amacı varsa da tarihin akışı o amacı aşan sonuçlar doğuruyor. Zaten hep öyle değil midir, bir operasyondan faydalananlar/zarar görenler o operasyonun kahramanlarından ibaret kalmaz. Örneğin IMF Başkanlığı için en güçlü 2 adaydan biri olan Derviş, NY Times’da çıkan  ’Onu diskalifiye edebilecek bir sırrı olduğu ‘ iddiası yüzünden adaylığını koymaktan vaz geçiyor. Bunun sonucunda Christine Lagarde’ın başkanlık ihtimali güçleniyor. Türkiye’den bakınca biraz üzücü değil mi?

Her ülkede siyasetçilerinin özel hayatına yaklaşım farklı. Örneğin Almanya’da basın siyasetçisini koruyor. Tabloidler bile olaya ılımlı yaklaşıyor. Schroeder’in başbakanlığı sırasında bir tv sunucusu ile aşk yaşadığına dair İngiliz basınında çıkan bir haber, Alman basınında hiç yer almadı. Sadece Bild, aldatılan eşin mahzun bir resmi yayınladı, altına da ‘acaba bunlara O nasıl dayanıyor?’ gibi duyarlı bir başlık attı. Almanya’da basın kendisine biçilen rolün  bilinciyle siyasetçisini koruyor.  Siyasetçinin kendisini sömürmesine izin vermeden. Anglo sakson kültürlerde ise halkın çıkarları özel hayat haklarının önüne geçiyor.

Acaba siyaset fazla mı kişiselleşti? Geçmişteki düşüncesizlikler şimdiki zamanı ilgilendirir mi? Siyasetçiler medya tahkiki korkusu ile mi yaşamalıdır?

Bu soruya pek çok cevap üretilebilir. İlk aklıma gelen ‘Evet kardeşim korku duyup düzgün davransınlar. Kanun önünde önceliklere sahip oluyorsa, eskortla gezme hakkı kazanıyorsa,  davranışlarına da dikkat edecek!’ ama ikinci aklıma gelen: ‘Onlar da insan… medyanın tahkiki ile afişe edilen pek çok hayat hakketmediği muameleye maruz kalıyor. Ortaya çıkarılan gerçekler sadece yakın aileyi ilgilendirecekken bütün kamunun meselesi oluyor. Detayların duyarlılıkla korunması gerekir’ oluyor.

Bu tür ifşa olayları kendi haline bırakılsa parlamadan sönecekken, medya tarafından haddinden fazla prim verilerek sağır sultan’ın bile kulağına gitmesi sağlanıyor. Siyasetçi hiç affedilmiyor. Ve makamına zarar vermemek için istifa etmek zorunda kalıyor. Başka meslek gruplarında özel hayattaki karmaşa mesleği etkilemiyor. Sadece yakın aile etkileniyor.

Oy verme hakkına sahip kitle gerçekten oy verirken özel hayatları mı dikkate alıyor? Bence, bütün olanlara eğlencelik olarak bakıyor. En kötüsü de çifte standart olması… Herkes hakkında sunulacak bir takım belgeler/ görüntüler olduğu halde sadece bazılarının afişe edilip, diğerlerinin gizlenmesi…