Kırık Kalpler Kulübü

Taksi şoförü, ‘hocam kadınları anlayamadım gitti; insan bir gecede sevgilisini terkeder mi?’ dediğinde teselli olarak, ona,“kadınlar hiç gitmeyecek gibi severler ama yeri gelir hiç sevmemiş gibi giderler” dedikten sonra, ben de sevgilimden darbe yediğimi itiraf etmiştim. Kırık Kalpler Kulübü'ne hoş gelmiştik.

www.twitter.com/basyazar

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
14 Aralık 2011 Çarşamba

Taksi şoförünün belli ki hem canı, hem ruhu fena halde sıkılıyordu. Ölüme yavaş yavaş alıştırılan kurbağa gibi, ölümcül trafiğe teslim olmuş bir ortamda, günlük meseleleri rahatça konuşulmasından hareketle olacak, “abi, şu kadınları anlamadım gitti ya bu hayatta” sözleri dökülecekti ansızın dudaklarından. ‘Hayrola’ demekten başka çarem kalmamıştı bu kadar içli bir sesten sonra. “Hocam, o kadar iyiydik ki, birdenbire ‘ben ayrılmak istiyorum’ deyince dünyam karardı, çöktüm yere. Çalışmanın hatta yaşamanın anlamı kalmadı vallahi” deyiverecekti. Ben de adama hak verirmişçesine, “haklısın ama biliyor musun, ‘kadınlar hiç gitmeyecekmiş gibi severler ama yeri gelir hiç sevmemiş gibi de giderler ansızın” sözlerini sarf edecektim. Bayağı bir genelleme olduğunu biliyordum ama yüreği kırık adama teselli kırıntısı sunmayı düşünmüştüm. Lakin söylediklerimi hiç duymamış gibi, “bu nasıl vicdansızlıktır yahu, bir gecede de terk edilir mi?” dediğinde ise ona yeni bir teselli olarak, “benim sevgilim de şüpheli biliyor musun?” sözlerim karşısında dayanışma hissiyatı ile arkasına dönecek ve fal taşı gibi açılmış gözlerle, “seni de mi aldattılar ki?” diyecekti.

Lâkin onu hayal kırıklığına da uğratacaktım. Zira ona Türkiye’nin gündemindeki ‘şike’ meselesinden dolayı aldatılmış hissettiğimi söylediğimde pek bir anlam veremeyecekti şu sevgili meselesine: “25 milyon bugün büyük hüzün içinde gerçeği öğrenmek istiyor, yani hiç gitmeyecek gibi duran sevgilinin bir gecede aldatıp aldatmadığını öğrenmek istiyor.” Şoför biraz afallamış vaziyette, “abi sizinkisi farklı bir aşk acısı olsa gerek, oysaki benimkisi gerçek” dediğinde ona arada büyük bir fark olmadığını anlatmaya çalışacaktım. Lakin vazgeçtim. Zira aşkın, tutkunun insan ruhunda neleri depreştirdiğini, ne gibi arazlar da yarattığını anlatsam, pek de anlam veremeyecekti. Üstelik bu olası sevgili aldatmasının kimilerini ne kadar sevindirmesinin ve yerlerde sürünenlere tekme atmakta ne kadar da zevk alanların varlığının, insanlıktan umudumu yitirmeme neden olduğunu da anlatmadım. Zira muhtemelen, bunlara da bir anlam veremeyip kendisini terkeden kadına odaklanmaya devam edecekti. Hem sonra, konu konuyu açar deyip, güzel ve yalnız ülkemde yaşanılan kimi adaletsizliklerin ruhumda aynen terkedilmişlik gibi nasıl da tahribatlar yaptığını da konuşmadım. İnsanoğlunun büyük genelinin şu acımasız, şu tuhaf hatta şu lanet hayatta sadece kendi ekseni etrafında yaşadığını çok iyi biliyordum. ‘Öteki’nin acısı, ötekinin derdi sadece gevezeliklerde ‘ön sevişme’ görevinden öteye gidemiyordu.

Ona eski sevgilisini zamanla unutacağını, hatta onun için üzülmeye bile değmeyeceğini de bir süre sonra anlayacağını da söylemedim.

Sadece şunu söyledim ona uzun bir sessizlikten sonra: ‘İnsan yalnız doğar, yalnız ölür ama yalnız da yaşar’...

Anlayıp anlamadığını anlayamamıştım ama araçtan inerken cılız bir ‘haklısın abi’ deyivermişti.

***

Aldığımız her nefes aslında bizi sürekli olarak nihai sona çeker. Zira hepimiz istisnasız biliyoruz ki son zafer ölümün olacaktır, er veya geç. Zira yine çok iyi idrak ediyoruz ki, doğumdan sonra ölüm bizim kaderimizin son noktasıdır ve avını hiçbir zaman ıskalamayacaktır.

Hayat, sonunda patlayacağından emin olduğumuz ve sürekli üfleyerek büyüttüğümüz bir sabun köpüğü ise, onu mümkün olduğunca uzun ve sağlıklı üflemek gerek. Hayatın ölüme yenileceğinden şüphe etmeksizin var olmaya çalışmak gerek. Kırık Kalpler Kulübü’nden olsak bile bunu daim kılmamanın yolunu bularak sabun köpüğünü üflemeye devam etmek gerek. Kalp kıranların ise bir gün daha şiddetli bir kırığı yaşayacaklarından emin olmak gerek... 

İnsanın başarabileceği en iyi şey, aldatanlara ve kalp kıranlara karşı, kötülüğe ve Şeytan’a ruhunu satanlara karşı kahramanca bir hayat olacaktır.

Don Kişot olsak bile!

Zira aslolan, filozofun dediği gibi, insanın, özgürlüğüne tutsakolmasıdır.