Ekonomik kaygıların gölgelediği tehlike

Alber NASİ Köşe Yazısı
6 Mart 2013 Çarşamba

Günümüzde dünya, söylenenlerin aksine ekonomik olarak son derece kötü durumda. 2008’de Lehman Brothers’ın batmasıyla başlayan süreç zaman zaman düzelme gösterdiyse de, gerçek anlamda krizin bitmesi söz konusu değil.

Yaratılan suni likidite borsalarda ve piyasalarda olumlu bir havanın esmesine yardımcı oluyor. Oysa bu likidite bazı büyük bankaların ve şirketlerin günü kurtarmasına yardımcı olurken, esas parayı harcayacak insanların cebine girmiyor. Görünen bu likidite kişilerin cebine girmedikçe, ekonominin düzelmesine hiçbir yararı olmayacak. Sadece durum iyiymiş gibi yapılacak. Oysa bu yaratılan likiditenin faturasını da yine cebine hiçbir şey girmeyen insanların enflasyonla ziyadesiyle ödeyecek olması kaçınılmaz.

Diğer yandan yönetenler ekonomilerinin hiç de iyi durumda olmadığının gayet farkında. Avrupa ve ABD parasızlıktan adım atacak halde değil. ABD’nin iflası yine gündemde. Avrupa’da ise kriz boğucu ve hissedilir boyutlarda.

Durum aslında II. Dünya Savaşı öncesini hatırlatacak boyutta. Tıpkı II. Dünya Savaşı öncesinde olduğu gibi ekonomik kaygılar, siyasi basiretsizliği de beraberinde getiriyor. Yapılması gereken değil parayı koruyucu tedbirler uygulanıyor.

Batı’da ekonomik sıkıntılar bu boyutlarda olmasaydı acaba Şam ve Tahran yönetimleri bu kadar rahat olur muydu?

II. Dünya Savaşı öncesinde Almanya’nın tüm faaliyetlerine (hem iç, hem de dış müdahalelerine) seyirci kalındığı gibi, günümüzde de bu iki ülkenin faaliyetlerine seyirci kalınmıyor mu?

Unutulmaması gereken bir nokta daha var. Bu iki ülke farklı devletler, milletler hatta rejimler olmalarına karşın, birbirine birmişçesine bağlı olan iki yönetim. Suriye ve İran birbirlerini sonuna kadar destekleyeceklerdir.

Zamanında Stalin’in ve Churchill’in Hitler konusunda yaptığı uyarılar gibi İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İran konusunda yaptığı uyarılar kâh ekonomik kaygılardan kâh vizyonsuzluk sebebiyle havada asılı kalıyor.  

Hitler sadece Yahudilerin problemi olarak görülmemiş miydi? Sonunda tüm dünyayı etkileyen ciddi bir problem olarak sahnede yerini almadı mı? Şimdi de İran’ın nükleer silah edinmesi sadece İsrail’in problemi gibi algılanmıyor mu? Yoksa eninde sonunda önce tüm bölgeyi sonra da tüm dünyayı etkileyecek bir problem değil mi?

Ne yazık ki ekonomik kaygılar basiretleri tıkamış, vizyonları da kör etmiş...