Finansal farkındalık ve finansal okuryazarlık

Toplumumuzda ve ekonomimizde “Finansal Farkındalık ve Okuryazarlık” oranı arttıkça, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olma yönünde verimlilik ve etkinlik başlıklarına ulaşmak da bir o kadar mümkün olacaktır.

Cüneyt DİRİCAN Ekonomi
20 Mart 2013 Çarşamba

OECD’nin PISA (Programme for International Student Assessment) adını verdiği araştırma, üye ülkeler arasında yıllardır yapılıyor. Buna göre, Türkiye matematikte ve fen bilimleri ile okuma alanlarında genelde OECD ortalamalarının altında kalıyor. Matematiğin bu yönünü, profesyonel hayatlarımızda ve iş dünyasında sonuç ve etkileri açısından makro rakamlarda da deneyimliyoruz. Tasarruf bilincinin gelişmesinden, işletmelerimizin büyümesine kadar birçok alanda matematiğin bir alt kolu olan ‘Finansal Matematik’ veya ‘Ticari Matematik’ karşımıza çıkıyor ki, Cari Denge (Açık), GSYİH gibi makro kalemlerde de payları ve etkileri büyük.

Paranın zaman değerini, diğer bir deyiş ile alternatif fırsat maliyetinin karşılığı olan fiyatı yani faizi dikkate alan finansal matematik, finansal yönetim başta olmak üzere, bireylerin ve kurumların hayatında önemli bir rol oynamaktadır. Toplumumuzda ve ekonomimizde reel veya finans sektörü fark etmez, ‘Finansal Farkındalık ve Okur Yazarlık’ oranı arttıkça, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olma yönünde verimlilik ve etkinlik başlıklarına ulaşmak da bir o kadar mümkün olacaktır. Bireyler ve işletmeler arasında bu anlamda ekonominin lokomotifi KOBİ’ler ön plana çıkıyor.

Ekonomik büyümede önemli rol alan KOBİ’ler 

KOBİ’ler; Ülkemizde çalışan sayısı 1 ila 250 kişi arasında olup, yıllık cirosu 25 milyon TL altında kalan işletmeler olarak tanımlanıyor.

Cirosu yıllık bir milyon TL’nin altında kalan ve 1-9 kişi arasında çalışanı olan KOBİ’ler, mikro işletme (çoğunlukla esnaf), 1-5 milyon TL arasında ciro ve 10-50 kişi arasında çalışanı olanlar küçük işletme, 5-25 milyon TL arasında ciro ve 50-250 kişi arasında çalışanı olanlar ise orta boy işletme olarak adlandırılıyor. 1992 yılında 1.047.000 mikro ve küçük işletme varken, 2002 yılında 1.800.000 civarında, bugün ise 3.500.000 civarında işletmemiz var. Ancak, bu artışa rağmen, ülkemizdeki işletmelerin yüzde 99’luk kısmı uzun yıllardır mikro ve küçük işletme seviyesinde. Ekonomik büyümede önemli rol oynayan KOBİ’ler sayıca artıyorlar, maalesef kendilerini büyütmekte zorlanıyorlar.

Finansal Matematik günlük yaşantımızda

Bu bağlamda, finansal matematiğe hâkimiyet, günlük hayatımızda birçok alanda karşımıza çıkmakta. Mevduat faiz oranı ile tahvil getirisini kıyaslamaktan tutun da, ihtiyaç kredisinden mortgage ev kredisi hesaplamasına kadar birçok başlıkta hayatımızda. Kurumlar için ıskonto, faiz oranı hesabından bileşik faize kadar, işletmenin güncel ve yatırım projelerinde hayat evrelerine dokunan bu kritik başlıklar, sürdürülebilirlik veya kapanma noktasına kadar etki etmekte.

İşletmeler veya bireyler genelde durağan değerlerden çok akışkan yani dinamik değerlerden dolayı maddi sıkıntıya girer. Bunun adına likidite ve nakit yönetimi diyoruz. Geleceği kimse bilemez ancak bireysel veya kurumsal anlamda nakit bütçesi, proforma nakit akım tablosu hazırlayarak, gelecekteki belli vadeler için finansal anlamda artıya ya da eksiye geçilen dönemleri önceden görebilmek, planlama sayesinde birçok riskin yönetilmesini kolaylaştırabilmekte.

Finansal planlama ve yönetim ile gereksiz kredi kullanımı, fazla miktarda kredi kullanımı, yüksek fiyattan kredi kullanımı gibi başlıklardan kurtulmak mümkün. Keza, birikim ve yatırımlarda da doğru fiyatlama ile sağlıklı karşılaştırma yapma imkânı mümkün. Bu şekilde, alternatif fırsat maliyeti, bir durumdan vazgeçmenin ya da tercih etmenin, vazgeçilene ya da tercih edilene göre mevcut ile arasındaki lehte ya da aleyhte oluşabilecek farktır, şeklinde özetlenebilir. Finansal ürünlerde bu anlamda ister fon fazlası, ister fon ihtiyacı olsun, mutlaka elma elma, armut armut ile karşılaştırılmalıdır. Yani, farklı faiz oranları, gizli maliyetler, farklı vadeler, vergi, harç, döviz kuru, parite, mekan gibi farklılıklar mutlaka getiri veya maliyet hesaplamalarına dahil edilmelidir.

Hesaplama örnekleri

Örnek vermek gerekirse, yeni ihraç edilmiş bir 91 günlük Hazine Bonosu’nun (ıskonto) getiri oranı yüzde 8,75, aylık mevduat faiz oranı yüzde 8,75 veya kredili mevduat faiz oranı aylık yüzde 8,75 aynı şey demek değil. Vadenin etkisi bileşik faiz olarak da karşımıza çıkar. 91 gün vadeli bono getirisi 3 aya tekabül ederken, aylık 8,75 mevduat faizinin brüt olarak verildiği ve 12’ye bölünmesi gerektiği ve bu ikisinden de stopaj kesileceği bilinmelidir. Kredide ise 12 ile çarpılması ve fon ve vergi alınacağı unutulmamalı. Ayrıca, gizli maliyetlerin de bir alternatif fırsat maliyeti var. Diyelim ki, yıllık faiz oranı yüzde 24 olan bir kredi var ve anaparamız 100 TL. Aylık brüt yüzde 2 faiz ödeyeceksek, ilk ay sonunda faizimiz 2 TL, kredi süresi sonunda brüt 24 TL eder. Bir diğer kredi faiz oranı yüzde 18 ise ve dosya masrafı 6 TL ise, bu iki kredinin toplam brüt maliyeti aynıdır. Yani faiz oranına aldanıp, ucuz algısına kapılmamalı. 

Tabii, bu hesaplamalarda nominal faiz ve reel faiz arasındaki fark da önemli. Enflasyondan arındırmak bu anlamda getiri ve maliyetleri gerçek olarak görmemize fayda sağlayacaktır. Yüzde 8 yıllık mevduat faizi aldığımız bir ortamda, enflasyon oranı da yüzde 8 ise, reelde aslında bir getiri yoktur. Çünkü paranın satın alma gücü değişmemiştir. Basit faiz ve bileşik faiz için de benzer durum geçerli. Vade sonunda biriken faizin anaparanın üstüne eklenmesi ile oluşan yeni bakiye üzerinden aynı faiz oranı ile hesaplama yapıldığında bileşik faiz oluşur. Yani basitçe, faize faiz işlemesi durumu finansal hayatımızda hesaplamalarda göz ardı edilmemesi gereken bir başlıktır.

Burada verdiğimiz örnekler brüt gelir/giderlerdir, fon, vergi, komisyonlar katılmamıştır ve tabii ki finans matematiği açısından bu kadar basit değildir. Bu yazımızda bahsettiğimiz konuların hepsinin, bireylerin ve kurumların yani işletmelerin özellikleri, gelirleri, varlıkları, borçları, sektörü, büyüklüğü ve stratejileri gibi birçok değişkene bağlı olduğunu ve her zaman aynı etki ve sonucu yaratamayabileceğini hatırlatmakta fayda var. Bu nedenlerle, finansal yönetimin sağlıklı bir şekilde işletilmesi için ‘Finansal Farkındalık ve Okur Yazarlık’ hayatımızda büyük önem arz ediyor. Günümüzde yaşanan ekonomik ve finansal krizlerde, bu olgu başarı ve başarısızlık arasındaki ince çizgi olarak her geçen gün incelmeye devam ediyor.