Tehlikeli ve yasaktır!

Bazı şeylerin tehlikeli olduğunun bilinmesi uygulanmasını durdurmak için yeterlidir. Ayrıca yanına yasak ibaresi konması gerekmez. Örneğin hamile bir kadına sigaranın tehlikeli olduğunu söylemek sigarayı kesmesi için yeterlidir.

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
15 Mayıs 2013 Çarşamba

Aynı şekilde bazı uygulamaların da yasak olarak açıklanması yeterlidir. Fazladan bir açıklama gerektirmez. Örneğin iş yerine kurumsal kimliğe uygun olmayan şort veya askılı bluz ile gelmenin yasak olması gibi.

Ancak hayatımızda sadece yasaklanarak uygulamadan kaldırılamayacak kadar albenisi yüksek tehlikeler var. Farkındalık yaratarak ve sonuçları ile ilgili bilinçlendirme yaparak yasakların uygulanması daha verim kazanır. Örneğin içki tüketimi. Bu konuda yaş sınırlaması olmasını ve satış noktalarına saat kontrolü getirilmesini doğru buluyorum. Özgürlükler ülkesi Amerika’da bile sert alkollü içkiler ‘liquor store’larda satışa sunulmakta, saat 22.00 den sonra satış yapılmamakta. Herkese de kimlik sorulmasını kimse yadırgamıyor. Ancak doğru kısıtlamaları getirdikten sonrasına karışmak ve içki sunan mekânlara zorluklar getirmek yersiz ve maksadını aşan bir portre çiziyor. Örneğin hız kısıtlaması olduğu için artık spor araba markaları yüksek motorlu araçlar üretmiyor mu? Tabii ki üretiyor. Etrafını ve kendini güvence altına aldıktan sonrası bireyin kendi iradesine kalmalıdır. Keza Suudi Arabistan ve İran gibi aşırı kısıtlama uygulayan ülkelerde içki tüketimi kontrol altına alınmış gibi dursa da, aslında el altından satışlar veya muadil ürünlere yöneliş devam etmekte. Ayrıca sentetik kafa buldurucu ürünlere de geçiş olmakta.

Devletin görevi insanları alkolün zararları konusunda bilgilendirmektir, kısıtlamak değil. İnsanlar hayatlarına bir şeyi almak istiyorlarsa yasaklayarak bir yere varılamaz. Yaş sınırları gereği yetişkin ve aklı başında sayılan insanlar karar verebilirler. Örneğin sigaraya karşı yürütülen bilinçlendirme kampanyalarını çok faydalı görüyorum. Toplu mekânlarda içilmemesi de gayet iyi düzenlendi. Ancak yine de içmek isteyenler mekân girişlerinde toplu halde içiyorlar. Hatta aralarında bir kapı önü kardeşliğinin bile geliştiğini düşünüyorum.

Bu durumda kısıtlamaların haddini aşmasını üzülerek sosyal hayatı değiştirme çabasına yoruyorum. Burada sesi daha yüksek çıkanların kendi gibi düşünen insanları çoğaltma çabası hissediliyor. Kendi doğrusunu hürriyetin üzerinde görme çabası. Çocuğun tabağını tıka basa yemekle doldurup sonra ‘tabakta yemek bırakılmaz’ kuralını getiren veli gibi. Yani başka tür hayat tarzlarını toplumdan silmek ve tek tip insana doğru bir yöneliş. Bu tür davranışların kabul görmesi daha cesur dayatmaları da beraberinde getirebileceği için üzücü.

Tercihlere ve hayat tarzlarına karışılmayan bir toplum herkesin çıkarınadır. Zira bugün olumlu gördüğümüz kısıtlamalar, daha sonra yön değiştirerek tek tip insan oluşumuna dönüşebilir. Veya hayat tarzını devam ettirmek isteyenlerin çıkış kapıları arayışına neden olabilir…