Affetmek

Yargılamak bizim işimiz değildir. Bilgelerimiz ne demiş? “Kimseyi, kendinizi onun yerine koymadan yargılamayın.” Gün içinde bizi sinirlendiren insanların sayısını düşünecek olursak, hangi birinin yerine kendimizi koyabiliriz ki? Bizler büyük resmin ancak küçücük bir parçasını görüyoruz.

Estreya Seval VALİ Köşe Yazısı
15 Mayıs 2013 Çarşamba

Tora’da insanın insanı affetme konusu ilk kez nerede geçiyor, hatırlıyor musunuz sevgili okurlar? Bereşit Kitabını şöyle hızlı bir şekilde gözden geçirelim dilerseniz. Adam ile Hava günah işledi, Aşem de onları Gan Eden’den kovdu. Hava önce Kayin’i, sonra da Evel’i doğurdu. Kayin ile Evel büyüdü ve Aşem’e sunularda bulundular. Aşem, Evel’in sunusuna daha çok önem verdiğinden, Kayin kızdı ve üzüldü. Aşem, Kayin’e “Doğru davransan affedilmeyecek misin?” (Bereşit 29:7) diye sordu ve uyardı: “Eğer doğru davranmazsan günah kapıda, pusudadır.” Kayin doğru davranmak bir yana, Evel’i öldürdü ve Nod ülkesine yerleşti.

Adam’ı da sayarsak, aradan on nesil geçti ve Noah dünyaya geldi. Noah, yozlaşan bir dünyada, kendi neslinde kusursuzdu. Aşem, Noah ile ailesi dışında, yeryüzünü ve üzerindeki bütün insanları bir tufanla yok etmeye karar verdi.

Aradan bir on nesil daha geçti ve Avraam dünyaya geldi. Avraam’ın Agar’dan Yişmael; karısı Sara’dan ise Yitshak adında iki oğlu oldu. Yitshak, Rivka ile evlendi, Esav ve Yaakov adında ikiz oğulları oldu. Esav ile Yaakov, ilk doğanın hakkı (bohorluk) yüzünden kavga etti, Yaakov dayısı Lavan’ın yanına kaçmak zorunda kaldı. Yaakov, Lavan’ın kızları Lea ve Rahel ile evlendi. Eşlerinden (onların cariyeleri de dâhil olmak üzere) on iki oğlu ve bir kızı oldu. On birinci oğul olan Yosef, kendini beğenmiş tavırlarıyla ağabeylerini kızdırdı, araya kıskançlık da girdi ve sonunda ağabeyleri, Yosef’i Midyanlı tacirlere sattı. Yosef kendini Mısır’da buldu.

İlahi plan gereği, Yosef çeşitli maceraların ardından, Paro’dan (Firavun) sonra Mısır’ın en güçlü kişisi haline geldi. Bu arada bölgede kıtlık başgösterdi. Yaakov ile oğullarının yaşadığı Kenaan’da da büyük bir yiyecek sıkıntısı başlamıştı. Bunun üzerine on ağabey, erzak satın almak üzere Mısır’a yollandı ve Yosef’in asıl kimliğini bilmeden, onun huzuruna çıktı. Yosef ağabeylerini tanımıştı.

Tora’nın konumuzla ilgili olan kısmını 250 kadar sözcükle özetlemeye çalıştım. Arada Avraam ile Lot, Sara ile Agar, Esav ile Yaakov, Lavan ile Yaakov arasında, ayrılıklarla sonuçlanan büyük anlaşmazlıklar oldu ancak kimse, kimseyi affetmedi.

Yosef’e geri dönecek olursak, ağabeylerini çeşitli sınavlarla biraz korkuttuysa da, sonunda kendini tanıttı ve onlara şöyle dedi: “Beni buraya sattığınız için üzülmeyin; kendinizi suçlamayın çünkü anlaşılan Tanrı beni, hayat kurtarmak amacıyla sizden önce göndermiş.” (45:5-6). “Yosef, kardeşi Binyamin’in omuzlarına düşüp ağladı. Binyamin de onun omuzlarında ağladı. Yosef sonra tüm ağabeylerini öptü ve onların omuzları üzerinde ağladı” (45:14-15).

İnsanın, içine oturan bir hakaret veya ihanetin, hatta incitici bir hareketin neden olduğu yürek burkulmasını (evet, insanın yüreği gerçekten burkuluyormuş gibi olur) unutması zordur. Sabırla ya da sabırsızlıkla, hiç değilse bir özür bekler. Ya da onu üzen kişinin bir şekilde cezasını bulmasını umar. Herhangi bir özür gelmeyince de kin tutmaya başlar.

İnsani duyguların hiçbirine yabancı olmayan bilgelerimiz yatmadan önce okunan Şema duasına bu konuda bir bölüm eklemeyi ihmal etmemiş:

Evrenin Hâkimi! İşte ben, beni sinirlendirmiş ya da bana karşı gelmiş; ya da bana karşı -gerek vücudumla, gerek onurumla, gerekse bana ait olan her şeyle olsun; kazara ya da isteyerek, dikkatsizlikle ya da bilinçle, sözle ya da hareketle, bu yaşamımda ya da diğer yaşamlarımda- hata işlemiş olan her kim varsa; her İsrailoğlu’nu affediyorum. Ve lütfen, hiçbir insan benim yüzümden cezalandırılmasın.

Eminim dikkatinizden kaçmadı: “Bu yaşamımda ya da diğer yaşamlarımda” diyor dua. Kabala’nın temel öğretisi olan Gilgul Neşamot, yani reenkarnasyon, çok doğal bir şekilde ele alınıyor.

Hiçbirimiz melek değiliz. Kötülüğün ne olduğunu bildiğimiz için, bol keseden affetmek kanımıza dokunur, kimi kandıracağız? Ancak asıl maksadın bize kötülük edeni bağışlamak değil, bizi için için kemiren garezi yok etmek, olumsuz duygu ve düşünceleri ortadan kaldırmak olduğunu anlarsak, affedip unutmayı daha kolay başarabiliriz. Sağlıklı diye otla, sapla besleneceğimize, detoks yapacağımıza, işe önce manevi temizlikle başlamak daha iyi olmaz mı?

Size affetmeyi kolaylaştıracak başka ipuçları da verebilirim. Yahudiliğin temel ilkelerinden biri şudur: Her şeyin bir nedeni vardır. Yosef’in de dediği gibi “Kendinizi suçlamayın çünkü anlaşılan Tanrı beni, hayat kurtarmak amacıyla sizden önce göndermiş.” Mademki inanan kişiler olarak “Yukarıda öyle kararlaştırılmadıkça, aşağıda kimsenin parmağı bile kanamaz” sözünü destur edindik, o halde Aşem izin vermedikçe kimsenin bize kötülük edemeyeceğini de bilmeliyiz. Başımıza her gelen, kendi iyiliğimiz içindir.

Yargılamak bizim işimiz değildir. Bilgelerimiz ne demiş? “Kimseyi, kendinizi onun yerine koymadan yargılamayın.” Gün içinde bizi sinirlendiren insanların sayısını düşünecek olursak, hangi birinin yerine kendimizi koyabiliriz ki? Bizler büyük resmin ancak küçücük bir parçasını görüyoruz.  

Hem biz hiç mi hata yapmıyoruz? Yaptığımız her hatanın farkına varıyor muyuz? Özür dilemeyi çok mu kolay buluyoruz?

Ne oldu? Şimdi de kendimizi mi suçlamaya başladık? Bu olmadı işte çünkü çoğu zaman en zor, kendimizi affederiz. Peki, kendini affedemeyen, başkalarını nasıl affedecek? En başta kendimizi sevmek zorunda değil miyiz? Kendimizi seveceğiz ki, sevmenin ne olduğunu bilelim.

Sevgi ve huzur dolu günler diliyorum, sevgili okurlar.