Orta sınıfın başkaldırışı

Biz Gezi ile meşgulken dünyanın bir başka köşesinde milyonlarca genç bu kez ekonomik nedenlerle ayaklandı. Brezilya’da samba ve futbolla artık uyuşmak istemeyen orta sınıfın isyanıdır söz konusu olan. Geniş kitlelerin zenginlikten daha fazla pay alma talebinin sokağa yansımasıdır olup bitenler.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
26 Haziran 2013 Çarşamba

Tam da yazın rehavetine girip biraz soluklanmayı düşünürken Türkiye’de başlayan ve Y kuşağının isyanı olarak nitelendirilmeye çalışılan eylemlerin etkisindeyiz 25 gündür. İlginçtir, kavurucu sıcaklara rağmen nereye kadar etkileneceğimizi de kestirmekte  güçlük çekiyoruz. Bu satırların yazarı yıllardır toplumda oluşan kutuplaşmayı gözlemliyor ve bunun yarattığı gerginliğin toplum katmanlarına nasıl yansıyacağı noktasında kimi endişelerini dile getiriyordu. Sonunda, bir çevre düzenlemesi itirazıyla başlayan toplumsal bir tepkinin bugün nerelere kadar vardığını görebiliyoruz.

Dünyanın bir başka yerinde ortaya çıkan ve tamamen ekonomik nedenlere dayanan ‘ayaklanmayı’ da konuşuyoruz bugünlerde. Yine çoğunlukla 25 yaş altı gençlerin başlattığı ve yüzde 70’inin yüksek eğitimli olduğu bir toplum kitlesinin başlattığı isyan, dünyanın gündeminden inmiyor. 200 milyonluk Brezilya’da, iktidardaki sol partiye rağmen bir milyonu aşkın genç sokaklara dökülüp daha iyi bir yaşam için kitlesel eylemlere başvuruyor. Lakin meselenin tamamen, 21. yüzyılın gelişmekte olan ülkelerde yeni oluşan orta sınıfın isyanı olduğu görmezden gelinmeye çalışılıp, ulaşım ücretlerine yapılan zamma karşı oluşan sade bir tepkiye indirgenmeye çalışılıyor. Hayır; bu olay, yoksulluk düzeyinden orta sınıfa yükselen halk kitlelerinin ülkenin zenginliğinden daha fazla pay alma talebiyle alakalı bir isyandır oysa ki.

BRICS kısa adıyla bilinen ve Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan, yükselen ekonomiler kulübünün başı Brezilya, son 10 yıldır hem de sol iktidarlarının önderliğinde gerçekleştirdiği kimi dev ekonomik atılımlarla önemli oranda gelişirken kapitalizmin sınıflararası yarattığı dengesizliklere de ev sahipliği yapıyor aslında. Dev enerji ve geniş tarım yatırımları ülkeyi hızla büyütürken galiba şu oldu ve kapitalizmin mega projeleri yeni gelişen orta sınıfın ihtiyaçlarını karşılamakla birlikte yeni toplumsal ve kentsel sorunlar yarattı. Büyük atılımlar sayesinde 10 yıl içinde yoksulluktan orta sınıfa transfer olan yaklaşık 40 milyon Brezilyalı, teknoloji ve iletişimin sayesinde hızla tüketim ekonomisine yenik düşer ve kendi tüketim güdüsünü pompalarken, bir doyumsuzluk bilincinin oluşması karşısında yeni sistemin asıl kaybedeni olduğu sanısına kapıldı. İlk fırsatta sokağa fırladı. Ve sonra da, meselenin ulaşım zammıyla pek de âlâkalı olmadığını gördük. Zira Devlet Başkanı’nın, eski gerillalardan Dilma Rousseff’in, artışları geri aldığını açıklamasına rağmen protestoların artarak devem ediyor olmasına bakın. Zira, orta sınıfa yükselmiş, okumuş eğitimli genç kitlenin uyanışıdır söz konusu olan. Zenginlikten daha fazla pay almak istemenin adıdır bu isyanın altbeninde yatan. Tıpkı, geçen sene İsrail’de olanlar gibi. 

Sokağa çıkan 1 milyon 250 bin kişi Brezilya’da yapılacak 2014 Dünya Futbol Şampiyonası ile 2016’da düzenlenecek yaz olimpiyatları için yapılan dev yatırımların onlara hiçbir getirisi olmadığını iddia ediyorlar haklı olarak. Nükleer güç olma yolundaki bir Brezilya’nın bu tür büyük organizasyonları arka arkaya düzenlemesi ülkeyi belki dünya çapında çok önemli bir konuma getirecek lakin  mutsuz bir geniş kitleye ne diyecek? Solcu Başkan söz vermiş geçenlerde: “Bu yatırımları sizden aldığımız vergilerle yapmayacağız. Tamamen özel sektöre havale edeceğiz.” İnanır mısınız bu sözlere?..

Brezilya olaylarında şimdilik görünen en olumlu nokta devletin başındakinin bu protestoların, demokrasilerini geliştirdiğini ve gençlere saygı duyduklarını dile getirmesi. Karşılaştırma metodu uygularsak az bir kazanım değil...

20. yüzyılda Portekiz ve İspanya diktatörleri halklarını 3F -Futbol, Fiesta, Fado- ile uyutmaya çalışmışlar, bir dönem başarılı olmuşlardı.

Brezilya’nın samba ve futbol tutkunluğu da artık insanları uyuşturmaya yetmediği de anlaşılmış oldu.

Demokrasi ciddi sıkıntılar yaşamadan düzlüğe çıkamıyor. Lakin o zor eşikler aşıldığı zaman -bedeli yüksek de olsa- toplumlar ileri gidiyor.

Tarih örneklerle dolu.