Kafkaesk

Olağanüstü günler yaşıyoruz, hem ülkemizde hem yakın coğrafyamızda. Teknoloji ve sosyal medya yüzünden sürekli bir olay bombardımanı arasında yaşamaya çalışıyoruz. Bir kafese girdik, haberimiz yok lakin.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
10 Temmuz 2013 Çarşamba

Günlerdir, uzun bir süreden beri hiç alışmadığımız şekilde olağanüstü zamanlar yaşıyoruz. Gerek Türkiye’de, gerekse de dünyada oluşan ve iletişim teknolojisinin gelişmişliği sayesinde sürekli gözümüzün ve beynimizin içine giren olayların arasında günlük yaşamı kotarmaya çalışıyoruz, en azından duyarlı dünya vatandaşları olarak.

Gece yatağa girdiğimizde, sabah Türkiye’de veya bir başka yerde neler olacağının, hatta daha ileriye giderek paranoyakça, güneşin aynı saatte doğup doğmayacağının endişesini bile taşıyoruz.

Sabah ise uyandığımızda hemen mobil aygıtlara başvurup kabuslara büründüğümüz gece boyunca korkularımızın ne boyutta gerçeğe dönüşüp dönüşmediğini ‘check’ ediyoruz. Diğer bir deyişle, resmen kafkaesk bir duygu yoğunluğuyla güne başlamaya çalışıyoruz. Lakin yüce Yaradan bize unutabilme ve tekrar normal hayata asılma kaabiliyeti bahşettiği için krizimiz geçiyor, yenisi gelene değin.

Sabahlar zor başlıyor vesselam, bugünlerde.

Vizyona yeni giren bir Fransız filmi var, ‘Superstar’ adında. Sıradan bir vatandaşken, bir sabah uyandığında ülkenin en ünlülerinden biri haline geldiğini gören bir dünya vatandaşının kâbusa dönüşen hayatını anlatıyor. Medyanın oynadığı bir oyun nedeniyle hayatı mahvolan sıradan insan, artık kendisi için yaşamaktan çıkar, medyanın ve medyadan sürekli ‘rating’ malzemesi talep eden toplumun oyuncağı ve giderek esiri olur. Adeta bir sanal kafese tıkılır, aynı Franz Kafka’nın eserlerinde yarattığı kafese. Artık bütün mücadelesi o kafesten çıkıp eski ‘normal’ hayatına dönmek olacaktır. Lakin, ‘dış güçler’ buna ne derece müsaade edecektir? Toplumun yeni gelişen iki yüzlü ve çıkarcı değerleri o sıradan insanı ne derece rahat bırakacaktır?..

3 Temmuz, Franz Kafka’nın 130. doğum günüydü. Ülkemiz hariç, dünyanın her yerinde, insanı ve onu çevreleyen toplumun uyguladığı baskıyı dünyaya en iyi anlatan ünlü yazar anıldı. Google da yerinde bir gönderme yaparak, o gün ana sayfasında, yazarın en ünlü kahramanını kapıdan içeri girer konumunda resimledi. Kafka’nın, ‘Metamorfoz’undaki bir sabah ansızın bir böceğe dönüşen Gregor Samsa’yı görüntüledi. Google bunu yaparken ne demek istemişti acaba?

Gregor Samsa’nın, varoluşun ‘saçma’sından bunalıp bir sabah böceğe dönüşmesi kimine göre zaten böcek gibi yaşayan post modern insanın ta kendisiydi. Kimine göre ise, böcek metaforu, Kafka’nın sözde insanlığa başkaldırısıydı.

Jean Paul Sartre’ın, Kafka’nın ölümünden çok sonra varoluşçuluğa atfen söylediği, “başkaları cehennemdir” sözü bu büyük insana dair yapılabilecek en anlamlı gönderme olacaktı. Kafka, bireyin çevresinin insanı dibe gönderdiğini ve giderek onu yalnızlık içinde bir böceğe dönüştürdüğünü anlatmak istemişti.

Kafka’nın ünlü ‘Dava’sında ise bu kez yalnız insan bir de nereden ve kimin tarafından suçlandığını anlayamadan gerçek kafese girer ve oradan sağ çıkamaz. Kafka’nın ölümünden sonra dünyanın başına çöken Hitler, Mussolini ve Stalin’in yarattığı iklim işte böylesi bir ölümcül kafes değil miydi?

Gregor Samsa’nın böceğe dönüşmesi ve ‘Dava’daki ‘K’nın, nedenini anlayamadan ölümle cezalandırılması Kafka’nın kötücül dünyaya görkemli göndermeleridir.

Ünlü yazar öleli 89 yıl olmuş. Dünyanın Kafka’nın gördüğünkine oranla daha mı iyi, daha mı kötü olduğuna siz karar verin.

Lakin, gece yatağa girildiğinde kimileri, ‘acaba sabah güneş aynı saatte doğacak mı?’ diye kaygılanıyorsa, sorunun yanıtı belli değil mi?