DEVARİM - ŞABAT HAZON Tişa Beav bir güvence olabilir mi?

Dünya bizlerin hazır olmamızı beklemez... Hepimizin yolumuzun üzerinde yer alan engelleri veya olumsuzlukları bertaraf etme yeteneğimiz vardır. Burada Tanrı’nın ışığını en karanlık zamanda yakalayabilmemiz gereklidir. Fırsatları kaçırdıktan sonra yakalamaya çalışmak atalarımızın yaptığı gibi ne yazık ki sadece felaket getirir. 9 Av tarihi sadece ağlamak ve kaybettiklerimizi anmak zamanı değildir. Başımıza gelenlerin neden ve niçin olduğunu anlamak ve bundan ders almak gelecek kuşakların benzer felaketleri yaşamamaları için bir güvence olacaktır.

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
10 Temmuz 2013 Çarşamba

Devarim kitabının içeriğine baktığımız zaman bu içerik  ölmeden önce Moşe Rabenu’nın bizlere verdiği öğütlerin toplamı olarak tanımlanabilir. Ancak bu sadece tarihi basit bir şekilde tekrar etmekten çok daha öte bir şeydir. Moşe, sadece verdiği mesajlarla yetinmemiş ön sözünü bile özel bir şekilde yer ve tarih belirterek daha da önemli bir konuma getirmiştir. Bazen ılımlı bazen çok sert ifadeler kullanan Moşe’nin her sözünde Bene Yisrael’e olan sevgisi, yakınlığı ve geleceğe ilişkin duyduğu endişe hâkimdir. Vayeleh peraşasında ölümüne çok yakın bir tarihte konuşurken “Daha ben yaşarken Tanrı’ya karşı asi oldunuz; ölümümden sonra daha da ileri gidersiniz” benzeri bir ifade kullanmaktadır.

Bu peraşanın 9 Av öncesinde okunması ve içerdiği mesajlar asla tesadüfî değildir. Tora’da sıklıkla rastlanmayan ‘eha – nasıl’ sözcüğünü bu hafta peraşamızda görmekteyiz. 9 Av günü okunan ağıt da aynı ismi taşımaktadır. EHA.

9 Av günü meydana gelen olumsuz olayları tarih sırasına göre sıralayacak olursak ‘meragelim – casuslar’ olayı ilk sırada yer alır. Meragelim’in getirdiği olumsuz rapora inanan ve hiçbir şey yokken bütün gece ağlayan Bene Yisrael gelecekte bu gecede farklı olumsuzluklar için ağlamaktadır. Eha ağıtında yer alan “Baho tivke alayla – o gece ağladı” ifadesi iki kez ağlamak fiilini farklı şekillerde içerir. İlk şekli birinci, ikinci şekli ise ikinci Bet Amikdaş’ın yıkımına gönderim yapmaktadır. Kutsal topraklara giriş bu olaydan sonra 38.5 yıl gecikmiştir. Bu haberi alan Bene Yisrael ani bir dönüş sergilerler:  “Tanrı’ya karşı günah işledik.  Çıkacak ve Tanrı’mız Aşem’in bize emrettiği gibi savaşacağız” (Devarim 1/41) diyen Bene Yisrael’e karşı Tanrı şöyle bir cevap verir: “Çıkmayın ve savaşmayın. Çünkü aranızda değilim. Ve düşmanlarınızın önünde vurulmayın.” (Devarim 1/42) ancak bu kişiler Tanrı’nın sözünü dinlemeden Emori savaşına çıkarlar ve ne yazık ki bozguna uğrarlar.

Gerek casusların günahının devamı gerekse bir teşuva gösterisi gibi gösterilen bu yanlışta aslında Erets Yisrael’e karşı olan büyük sevgi var gibi görülür. Kendilerini bu uğurda feda etmeleri teşuva değil midir? Neden Tanrı onlara sırtını döner? Teşuva her kapıyı açan anahtar değil midir?

Rabi Samson Rafael Hirsch’e göre bu olay kişileri ‘suçlu korkusu’ kavramından ‘suçlu kibiri’ kavramına gönderme yapan bir durumdur. Daha basit bir deyişle suçlarının ağırlığı altında ezilen insanların cezalarını kabullenmektense korkuyu kibre çevirmeleri ve eksiden artıya geçme denemesidir.

Ralbag, Tanrı’nın nezaketinin bizlere açık olduğu ve fırsatın kapımızda beklediği zamanların çok olduğunu belirtir. Bunlar fiziksel, manevi veya duygusal fırsatlar olarak karşımıza çıkabilir. Her şey için bir nezaket zamanı vardır. Moşe, Bene Yisrael’e ve tabii ki bizlere fırsatı kapıyı çaldığı anda değerlendirmemizi salık vermektedir. Dünya bizlerin hazır olmamızı beklemez. Hepimizin yolumuzun üzerinde yer alan engelleri veya olumsuzlukları bertaraf etme yeteneğimiz vardır. Burada Tanrı’nın ışığını en karanlık zamanda yakalayabilmemiz gereklidir. Fırsatları kaçırdıktan sonra yakalamaya çalışmak atalarımızın yaptığı gibi ne yazık ki sadece felaket getirir.

9 Av tarihi sadece ağlamak ve kaybettiklerimizi anmak zamanı değildir. Başımıza gelenlerin neden ve niçin olduğunu   anlamak ve bundan ders almak gelecek kuşakların benzer felaketleri yaşamamaları için bir güvence olacaktır.