Yeni bir Bodrum...

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
28 Ağustos 2013 Çarşamba

Başka bir memlekette öğrenci iken gençlik yıllarınızı beraber geçirdiğiniz, o yabancı şehirdeki anlarınızı anı yapan insanlar ülkenize geldiğinde, işten de birkaç gün kaytarabilirseniz eğer, yeni anılar ve mutluluklar kendi kendini yaratıyor. Amerika’dan gelen arkadaşlarımla, eski senelerde geldikleri Bodrum’da geçtiğimiz günlerde tekrar buluştum.

Okul yıllarından sonra dünyanın en medeni ülkelerinden birinin çeşitli eyaletlerinde hayatlarını sürdüren ve hepsi kendi dallarında başarılı olan arkadaşlarımı Bodrum tatilinde heyecanlandıran olaylar ve yerler, aslında çevremizdeki güzellikleri bir noktadan sonra ne kadar sıradan gördüğümüzü bana bir kez daha hatırlattı. Doktor olmak üzere olan bir arkadaşımın, Torba’dan döndüğümüzde yolun kenarında tezgâh kurmuş incir satan baba ve oğlu gördüğünde duyduğu heyecan gibi... İncir almak üzere durduğumuz arabadan çıkanlar o kadar mutluydular ki, incirlerin, sepetlerin çeşitli resimlerini çekip telefonlarına kaydettiler. Yaklaşık üç buçuk, dört kilo olduğunu tahmin ettiğim bir kasa inciri otuz liraya satın alıp, eve doğru yola koyulduk. İncirler gece yarısından sonra, keyifli bir sohbet eşliğinde yendi. Amerika’da bu büyüklükte bir incir kasası almanın maliyeti belki iki yüz dolar.  Üstelik bizimkiler kadar lezzetli de değiller. Biz ise onları görmüyoruz bile yoldan geçerken, dalıp gidiyoruz...

Aynı şey sahil yolunda yürürken yanından geçtiğim el emeği takılarını, ev yapımı reçelleri satanları, peştamalcıları, Bodrum havlucularını görünce de geçerli. Yanında yabancılar olunca etrafına daha bir dikkatli bakıyor insan.

Ancak yabancı turistler kadar her zaman benim de takdir ettiğim, Bodrum’un güzel denizi. Her sene keşfedilen yeni berrak denizlerin iyodu ruhuma bile iyi geliyor. Çıkmak istemiyorum. Denizi güzel, doğası güzel, yemeği çok güzel olan memleketimizde yediğim en güzel dondurmalardan birini, yine turist arkadaşlarım benden önce keşfetti. Türkbükü’nde gezerken geçen sene gözüme kestiğim, ancak önündeki uzun kuyruktan dolayı beklemeye üşendiğim doğal dondurmacıdaki Bodrum Mandalinalı dondurma. Mandalinanın gerçek lezzeti ağzınızın içinde eriyor, bize özel kaçırılmaması gereken bir lezzet.

Bodrum’da son iki senedir dikkatimi çeken ve çok hoşuma giden bir özellik de, otellerin içinde yer alan, sanatı ve Türk sanatçılarını destekleyen sergiler. Gündoğan’daki Casa Costa Butik Hotel’in plajına her uğradığımda otelin içindeki sergiye mutlaka göz atıyorum. Tatilde ve kafam İstanbul’un stresinden nispeten uzaktayken, değişik Türk sanatçılarının eserlerine bakmak hoşuma gidiyor. Bir de Torba’dan geçerken gezdiğimiz Sanat Evi (Casa Dell’Arte) çeşitli Türk sanatçılarının göz alıcı eserlerini sergiliyor. Orayı da gezmek çok değişik ve keyifliydi. Diyeceksiniz ki İstanbul’da da muhteşem sergiler var meraklısına, ama Bodrum’u keşfederken sergi de gezmek başka bir zevk.

Ben kötü bir İnstagram kullanıcısıyım. İphone’umla çektiğim güzel resimleri, çoğu zaman koymayı unutuyorum. Ancak arkadaşlarımın İnstagramlarında şu anda muhteşem resimler dolaşıyor.  Beyaz kumlu berrak denizli plajlardan, kasa kasa incir resimlerine kadar...