Yeni FED Başkanı piyasaların yönünü belirleyecek

Cüneyt DİRİCAN Ekonomi
11 Eylül 2013 Çarşamba

Son yazımızda, piyasaların uzun zamandır yatay bir eğride olduğu, FED’den gelecek haberler ile kendine yön vereceğini yazmıştık. Nitekim piyasalardaki FED’in varlık alımını azaltacağı yönündeki algı, bölgedeki krizler ile beraber tetiklenince, dünyada olduğu üzere, bizim piyasalarımızda da bir dalgalanma yarattı. Dolar ve Euro kuru ile sepet kur rekor seviyeleri gördü. BİST uzun vadeli destek seviyesi olan 70-71.000 endeksin altına indi. Altının onsu ve petrolün varil fiyatı ise dünyada yükseldi. Karşı komşu Ayşe Teyze ile emekli esnaf Salih Amca’nın kafası bu aralar, ne olacak bu birikimlerin hali ile çok meşgul

Küçük yatırımcı için en iyiler

Daha önceki yazılarımızdan hareketle, küçük yatırımcı için en iyisi mevduat, portföy dağılımını ve getiri risklerini bildikleri yatırım fonları, BES gibi kendi birikimlerinin risklerini dağıtabilecek finansal ürünler. Özellikle volatilitenin yüksek olduğu dönemlerde ani kararların alınması doğru değil.

Bernanke yakında emekliye ayrıldıktan sonra yeni FED Başkanı piyasaların yönünü, Amerika’daki işsizlik ve enflasyon verileri dâhilinde belirleyecek. Varlık alım programının (FED’in konsolide bilançosu 3.6 trilyon Dolar) yavaşlaması, sona ermesi veya faizlerin artması bir zaman diliminde kaçınılmaz olacak. Ancak, Amerika yine yıllık bütçesinde borçlanma limitini (debt ceiling) yasal olarak doldurmak üzere ve ekim ayı sonuna kadar bir esneklik kararı çıkmazsa, federasyonlardan bazıları ya da kamu kurumları ödemelerde sıkıntı yaşayabilir. Amerikan Hazinesi’nin uzun zamandan sonra geçtiğimiz haziranda bütçe fazlası verdiğini, 2023 yılında da bütçe açıklarının GSYİH’nın yüzde 73’ü seviyelerine düşeceği yönünde Beyaz Sarayın Başkanlık açıklamaları ortadayken, bu durumun geçen seneki ve sene başındaki gibi aşılması için, gevşek para politikasının dışında ezici başka alternatiflerin yaratılması gerekliliği var. Çünkü Kongre’de her geçen gün karşı görüşlerin sesi yükseliyor. Bu nedenlerle, Amerikan 10 yıllık tahvillerinin, her iki durumda da, yani ister dolarda gevşeklik olsun ister federal ödeme güçlüğü olsun, faizlerinin artacağı olasılığı güçlü durumda.

Türkiye piyasaları

Türkiye’ye dönersek; BIST uzun vadeli destek seviyesinin altına indikten sonra 69.000 seviyelerinde, tabii destek artık direnç olarak düşünülebilir. Dolardaki 1,90 – 1,97, Euro’daki 2,50-2,57 bandındaki hareketler, global gelişmelere ve piyasalara paralel olarak, daha yukarı gitti. Parite 1,32 seviyelerinde. Tahvil faizleri iki digitten geri dönerek yüzde 9,44 seviyelerinde. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın, “Yıl sonu dolar kurunu 1,92 seviyelerinde görürseniz şaşırmayın” söylemine bakarsak, The Economist’in Satın Alma Gücü Paritesi’ne göre hesapladığı Big Mac Endeksi yılbaşında TL için yüzde 10 civarında değerliliği işaret ediyordu ki, bu söylem yılbaşı kuruna göre doları 1,92-1,95 aralığına yani Erdem Başçı’nın söylemine taşır. Ancak, aynı dönemde Japonların, İngilizlerin, Amerikalıların dolaşıma kendi ulusal para birimlerini çıkarmaya devam ettiğini, Rusya’da Putin’in faizleri düşürsün diye Merkez Bankası Başkanlığı’nda değişime gittiğini, Draghi’nin gerekirse Euro faizlerine aşağı yönlü müdahaleye hazır olduğunu söylediğini, yani kur ve ticaret savaşlarının dünyada hala devam ettiğini bildirmekte fayda var. Bu nedenle, Big Mac Endeksinin yeni durumunu dikkate almakta fayda var. Şu anda Big Mac Endeksi, temmuz verileri ile TL’yi yaklaşık yüzde 5 düşük değerli olduğunu gösteriyor ki, bu da Başçı’nın söylemi ile doğru orantılı. Ancak, piyasaların dinamiği tabii ki sadece rakamsal veriler ile belirlenmiyor. TCMB Analitik Bilançoya bakıldığında, döviz yükümlülükleri ve varlıklarında büyük bir hareket olmamasına rağmen, kur farkının değerleme hesabına yansımalarını görmek mümkün. TL emisyon biraz artmış durumda. Hazine’nin eylül – kasım arası takvimine bakarsak, itfalara karşılık ihalelerin hemen hemen aynı tutarda (başka etkenler olmaz ise) olduğunu görmek mümkün. Ekim ve kasım ayında, eylüle göre daha yüksek borçlanma tutarları olsa da, itfa miktarından daha az miktarda ihale ile piyasadan borçlanmayı öngörüyor. 9-10 Eylül ve 7-8-22 Ekim ve 12-18-19 Kasım ihale tarihleri.

Not: Bu yazıda yer alan bilgi ve yorumlar herhangi bir şekilde yatırım danışmanlığı ve önerisi kapsamına girmemektedir. Yer alan bilgiler ve bunların kapsamında alınan karar ve uygulamalardan, doğabilecek sonuçlarından, Şalom ve yazarın herhangi bir yükümlülüğü ve sorumluluğu bulunmamaktadır.