Bilimsel mucize haberleri

Yankı YAZGAN Köşe Yazısı
13 Kasım 2013 Çarşamba

Bu köşede değişik vesilelerle yazdıklarım arasında bazen güncel konular, bilim dünyasında ortaya atılan görüşleri yeterince özümsemeyi engelliyor. Örneğin, uzmanlık alanıma giren dikkat eksikliği, ya da otizm ve ilişkili sorunlara ilişkin bir çok bilgi ortaya çıkarken, bunların taşıyabileceği anlamları her zaman doğru analiz etmeyi ihmal etmemeliyiz. Bu yazıyı okuduğunuz gazete gibi ortamlar ve ‘internet’, bilginin yaygınlaşmasını sağlayan önemli kanallar. Diğer yandan, bir çok kişiden duyduğum “internette okuduk” ya da “televizyonda gördük” kaynaklı bilim haberlerinin yanıltıcı ciddi sorunlar taşıdığını düşünüyorum.

 

 

 

Ambalaj bilimsel olabilir. Yapılan haberin, doktorun, eğitimcinin reklam özelliği taşımasını bir kenara bırakalım; TV’dan gazeteden doktor beğenip gitmenin neden akıl kârı olmadığını başka bir yazıda tartışırız. Otizm hakkında çıkan haberlerin içerikleri genellikle şu: “otistik çocuğu konuşturan” manyetik dalga ile tedavi biçimleri veya otizm sebepleri “otizmin 1001 geni bulundu” veya “un kurabiyesi otizme sebep oluyormuş.”  Bu haber internet kanalıyla size ulaştıysa, ya da bir sitede yayımlandıysa âdetâ elektronik bir ikna değeri kazanıyor. Haber iyiyse, umut verici ise,  inanmak istediğimiz şeyler söylüyorsa, inandırıcılığı artıyor. Kanıtsız tedaviler, desteksiz iddialar bir tarafa... Belki üzerinde durmamız gereken, bilim dünyasından gelen haber ve bilgilerin otizmi olanlar için ne anlam taşıdığı...

Beyin asimetrisini MR’da inceleyen çalışma. Örneğin, birkaç yıl önceki Amerikan Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Akademisi’nin yıllık toplantısında, Mass General Hospital’dan bir ekibin bildirisine bakalım: Dilden sorumlu kortikal alanların asimetrisi ile otizm arasındaki ilişki (De Fosse ve arkadaşları). Beyin MR incelemelerinde, frontal korteksteki dil bölgelerinin normal asimetrisi şöyle: beynin sol ön tarafı sağdan büyüktür. Otizmli çocuklardan dil gelişimi olmayanlar ile olanlar arasındaki farka baktığınızda ise, bu sağ-sol farkının ters yöne döndüğünü görürsünüz. Aynı asimetrinin tersine dönmesi otizmli olmayan ama dil/konuşma bozukluğu olan çocuklarda da saptanır. Bu makaleyi okuduğunuzda, otizmli bir çocuğun beyin MR’ını çektiğinizde eğer normaldeki sağ-sol farkının tersine döndüğünü gördüğünüzde, o çocukta dil gelişiminin olamayacağı sonucuna varabilirsiniz. Oysa, sonuç bu değildir. Neden?

Tek tek çocuklar değil, çocukların beyin bulgularının ortalaması. Bulgular toparlanırken, her gruptan 20’şer çocuk alınmıştır. Karşılaştırılan beyin asimetrisi ölçüleri, 20 grup üyesinin asimetrilerinin ortalamasıdır. Tek tek çocuklara bakıldığında, grup ortalamasına uymayan bir çok çocuk olabilir. Otizmli ve dil gelişim bozukluğu olan bir çocukta normal asimetri görebilirsiniz. Tam tersi, hiçbir sorunu olmayan, ama beyin yapısındaki asimetri olan otistik çocuklarda değişiklik gözlenebilmektedir. Bu ne demek? Sonuçlar tek tek çocuklara tanı konabilmesi için bir anlam taşımaz. Oysa, bu tip bir bilimsel bulguyu, “otizme MR ile tanı konuyor, beyin asimetrisine bakmak yeterli” diye okuyup, MR merkezlerine koşturmak işten bile olmaz. Peki, bu sonuçların böyle bir tanı koydurucu değeri (en azından henüz) yok ise, ne akla hizmet bu araştırma yapılmış?

Yeni çalışmalara ilham kaynağı olsun diye. Beyin asimetrisindeki değişim ile dil gelişimi arasında bir bağlantı olması olasılığı, bazı otistik çocuklar için genetik araştırmalarda bu asimetriyi kontrol eden genlere bakma fikrini doğurur. Beyin asimetrisindeki değişimin yönüne bağlı olarak otizmi sınıflandırdığımızda (düz ve ters asimetri gibi), dil gelişiminin ne kadar olduğunu inceleyecek yeni çalışmalar ile birleştirerek, belki de, tek tek çocuklara tanı koydurucu yeni bilgilere ulaşılabilecektir.

Gazetelerdeki aktarılış tarzıyla mucizevi buluşlar, ya da kitap başlıklarında gördüğümüz gibi ‘tamam, işte çözdük’, ‘otizmin, kanserin sonunu getirdik’ tipi altı boş amacı belirsiz ifadeler ne yazık ki, sorunlarla mücadele eden ailelerin, eğitimcilerin, doktorların, klinisyenlerin çabalarını olumlu etkilemiyor. Ama inanmaya hazır çoğunluk, hayatın sırrını arayışındaki gibi dertlerin bir mucize ile çözüleceğini beklemeye devam ediyor. Gerekenleri yapmayı engellediği durumlarda bu görünüşte iyimser tutum, zarar verici de olabiliyor.