Ver elini öpeyim öğretmenim

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı 0 yorum
4 Aralık 2013 Çarşamba

Ne iş yapıyorsunuz, sorusunu mecburiyetten cevaplar öğretmen. Yaptığı ‘iş’değildir çünkü. İşten çok ötededir yaptığı. Karşısındakine; kitapların, dergilerin, bilgi linklerinin çok ilerisinde, sahip olduğu bilgileri, kendisinde birikenleri ve araştırıp bulduklarını aktaran kişidir o. Rolleri her daim karışıktır. Psikologların yapma dediği annelik, babalık, kardeşlik, abilik, ablalık bile girer zaman zaman öğretmenliğine.

İnsanı anlamaktır yaptığı, insanı insan yapmaya çalışmaktır. Aydın, akıllı, üretken, çalışkan, dürüst, merhametli bir neslin yetişmesi için çalışmaktır. Bir işte değil, farklı farklı hayatların içinde çalışır öğretmen.

1981’den beri 24 Kasım gününü Öğretmenler Günü olarak kutluyoruz. O sene Atatürk’ün yüzüncü doğum gününü de kutlamıştık, işte o seneden beri aynı zamanda başöğretmenimizi de anıyoruz bu güzel günde.

Atatürk’ün, 1928 yılında Arap harflerini kaldırıp yerine Latin harflerinden oluşan bugünkü Türk alfabesini getirerek başlattığı harf inkılâbı, yepyeni bir geleceğin ilk adımlarından biriydi kuşkusuz. Üstelik ülkede yayınlanan gazetelerin tamamını bir günde yeni harflere geçirerek medenileşme yolundaki ilk somut adımı attırdı. Gelişmesi iki yüzyıl sürmüş, etkisini altı yüz yıl sürdürmüş Osmanlıcanın saltanatına son vererek modern Türkçenin ilk adımını attırmış oldu. Bütün dünyada kabul gören bir yazı sistemine geçiş de böylece gerçeklemişti.

Bakanlar Kurulu, 11 Kasım 1928’de yaptığı toplantıda Mustafa Kemal Atatürk’e Ulus Okullar Başöğretmenliği unvanını verdi. Okuma yazmanın hızlı bir biçimde yaygınlaşıp gelişmesi için Millet Mektepleri açıldı. Atatürk, yazı tahtasının başına geçerek dersler verdi. Hepimizin bildiği karar tahta önünde çekilmiş o fotoğraf, işte o günlerden kalma bir anıdır. 24 Kasım ise Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliği’ni kabul ettiği gündür.

Atatürk, yalnızca yeni bir alfabeyi hayata geçirmekle kalmamış aynı zamanda yeni öğretmen modelinin de ilk örneklerinden biri olmuştur; aydın, modern, çağdaş, yenilikçi, ilerici…

Her insan; ayrı bir yaşam, ayrı bir terbiye, ayrı bir görüş ve ayrı bir akıl demek olduğu için öğretmenlik, en zor mesleklerden biridir. Bir insana düşünmeyi, hayal kurmayı, bunları hayata geçirmeyi, planlı ve programlı yaşamayı, çalışmayı, başarmayı anlatmak için bütün bu özelliklere sahip olmak gerekir.

Öğretmen olunmaz belki de…

Bütün bunları yapmaya niyeti, sabrı ve yeteneği olmakla ilgili bir durumdur öğretmenlik.

Bu özelliklere sahip insanlar, kendilerini bir şekilde okullarda bulurlar.

Oturmasından kalkmasına, yemek yemesinden, düzgün konuşmasına, saygısından sevgisine, tavır ve davranışlarından seçimlerine kadar öğrencinin model aldığı ilk insandır öğretmen. Bu sebeple de bir çocuğun yetişmesindeki en önemli etkendir. Her bakımdan doğru kişi olmalıdır. Özellikle ilkokul öğretmenlerinin zihinlerimizde ve yüreklerimizde bıraktıkları asla silinmez. O, bir dönem anne ve babamızdan bile önce gelmiştir bizim için. Söyledikleri değişmez kuraldır. Onun gönlünü yapmak, en önemli görevi yerine getirmek kadar kutsaldır.

Öğretmenlerimiz, elleri ilk öpülecek aile büyüklerimiz gibidirler, asla yaşlanmayan, ölmeyen, unutulmayan.

1 Yorum