WINSTON CHURCHILL (30 Kasım 1874-24 Ocak 1965) “Sauveur de l’humanité

Sami AJİ Köşe Yazısı
12 Şubat 2014 Çarşamba

Büyük devlet adamı, düşünür, amatör ressam, Nobel Edebiyat Ödülü (1953) sahibi, Sir Winston Churchill’i ilk defa 7-8 yaşındayken bir fotoğrafı sayesinde tanıdım.

Evde bir albümü karıştırırken karşıma yaşlı, güler yüzlü, ağzında purosu ile sempatik bir dede gibi görünen bir kişinin fotoğrafı çıktı. Alt köşesine babam dolmakalemle ve muhteşem el yazısı ile şöyle bir not düşmüştü: “Le sauveur de l’humanité.” (insanlığın kurtarıcısı)

Babama sordum, “Kim bu adam, altındaki yazıyı niçin yazdın?” diye…

“Winston Churchill, İngiltere Başbakanı. Eğer bu adam olmasaydı bugün hepimiz Almanların kölesi haline gelmiştik.”

O anda pek bir şey anlamamıştım. Babam da bunu fark etmiş olacak ki hemen ilave etti: “Büyüyünce ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın”.

Yıllar geçti. Gazetelerin siyasi haberlerle ilgili bölümlerini okumaya başladığımda sık sık

Churchill’in adına rastlıyordum. Artık başbakan değildi ancak her sözü, her davranışı, her seyahati mutlaka gazetelerde yer alıyordu. Hele 1959 yılının ağustos ayında İstanbul’a yaptığı turistik ziyaret, basın ve radyoları günlerce meşgul etmişti. 

Evlendikten sonra kayınpederim Emilio Gueron’un kitapları ile daha fazla haşır neşir olmaya başladım. Kitaplığın birinde ‘THE SECOND WORLD WAR’ adlı altı ciltlik bir eser gördüm.

Yazarı Winston Churchill’in kendisi idi. Hemen karıştırmaya başladım. İlk gözüme çarpan husus, bu altı cildin 1948 ila 1953 yılları arasında yayınlanmış olduğu idi1. Her bir cildin de ayrı bir başlığı vardı2.

Ünlü devlet adamı harp seneleri boyunca tüm yaşadıklarını, hissiyatlarını, gerek iç gerek dış yazışmalarının hepsini olağanüstü bir düzen ve sistemle bir araya getirmeyi başarmıştı. Ve bu muazzam yapıtın ilk cildinin giriş bölümünde büyük bir tevazu ve olgunlukla şunları yazıyordu:

“Herkesin söylediklerimle mutabık olmasını beklediğimi zannettiğimi sanmayın; hele sadece herkesin hoşuna gidecek şeyler yazdığımı da sanmayın. Şahit olduklarımı gördüklerimin ışığı altında yazdım.3”

Sizler, II. Dünya Savaşı’nın bütün safahatını veya Churchill’in hayatını yazmamı herhalde beklemiyorsunuz. Esasen Haziran 2014’ten itibaren, II. Dünya Savaşı hakkında çok sayıda kitap, makale film ve dizilerin piyasaya sunulacağını tahmin ediyorum. Dolayısıyla bu sıra dışı lider hakkında da yoğun bilgi sahibi olacağız. Ancak, altı cildi okuduktan sonra şunu söyleyebilirim:

İngiltere, yoğun Alman bombardımanı altında olduğu en kritik dönemi, Churchill’in sarsılmaz azmi ve onun tüm halkına moral, direnme gücü ve cesareti aşılamasıyla atlatmayı başarmıştır.

Fakat O, yine tevazu ile bu zaferi “tarihin hiçbir döneminde, bu kadar büyük bir kitle, böylesine az kişiye borçlu olmamıştır” diyerek İngiliz savaş pilotlarının olağanüstü yetenek ve kahramanlıklarına ithaf etmiştir.

Kanaatimce, aynı paralelde ve aynen O’nun kelimelerini kullanarak, “Atlantik’ten Urallar’a kadar tüm Avrupa, kaderini, varlığını ve geleceğini tek bir kişinin iradesi ve cesaretine borçludur,” diyebilirim.

Çoğumuz şunu merak ederiz: II. Dünya Savaşı esnasında müttefik devletler yöneticilerinin Almanların Yahudilere karşı sürdürdükleri zulme karşı tepkileri ne idi? İşte bu bağlamda

Churchill’in söylediklerini, yazdıklarını  ve bu konuda yaptıklarını birkaç örnek ile aktarmaya çalışacağım.

Churchill, hatıratının hemen başında Hitler’e önemli bir bölüm ayırıyor ve Hitler’in 1925-26 yıllarında yazdığı ‘Mein Kampf’ adlı kitabın analizini yapıyor. Mein Kampf’ın Führer’in tüm korkunç karakterini ortaya koyduğunu belirtiyor. Ona göre bu kitapla Hitler, Yahudiler hakkında artık hükmünü vermiştir: “Bir ırkın mücadele kapasitesi, (Germen ırkının) saflığına bağlıdır. Dolayısıyla (ırkın) tüm kirletici yabancı unsurlardan arındırılması gereklidir4” cümleleri Churchill’i dehşete düşürüyor.

Savaş başında Alman hükümeti ile Sovyetlerin barış antlaşması imzalaması Churchill’i şaşırtıyor; çünkü yine Mein Kampf’ta Hitler, Rusya’da kurulan Sovyet rejimini Yahudiliğin bir zaferi olarak görmektedir. Her ne kadar bu antlaşma sayesinde Almanlar Polonya’yı rahatlıkla işgal etmişlerse de Churchill, bu birlikteliğin sürmeyeceğinden emindir.

(Nitekim ünlü Barbarosa harekatı5 ile Ruslara saldıran Hitler kendi sonuna da ilk adımını atmıştı.)

Almanlar Batı’ya karşı saldırılarını başlatmaları ve inanılması güç bir süratle Fransa, Belçika ve Hollanda’yı ele geçirmeleri ile Churchill kendi adasının savunmasına yoğunlaşmıştı. Hele ünlü Alman Mareşali Erwin Rommel’in 1941 sonlarında Kahire’ye kadar yaklaşması, problemlerini katlamıştı.

Artık cephelerde olup bitenlerden başka hiçbir şeyle ilgilenmemekteydi. Yukarda ifade ettiğim gibi, her sözünü, her hareketini İngiliz halkının moralini arttırmaya hasretmişti. Yalnız İngilizler değil tüm işgal altında olan milletler için onun sesi ümit ve cesaret kaynağıydı.

1944 ortalarına gelindiğinde, Normandiya çıkarmasının (6 Haziran 1944) başarı ile gerçekleştirilip müttefik orduların Almanya’ya doğru ilerlemeleri ve İngiltere’nin artık her türlü tehlikeden arındırılmış olması Churchill’i rahatlatmıştı. Harp sonrası planlarını yapmaktaydı. İşte o dönemde kendisinin bile inanmakta zorlandığı raporlardan haberdar olmaya başlıyor. Sözü kendisine bırakıyorum:

11 Temmuz 1944… Başbakan’dan (Churchill’den) Dışişleri Bakanı’na

(Macar Yahudilerinin) maruz kaldıkları zulüm herhalde bütün dünya tarihi boyunca işlenmiş en büyük ve en korkunç suçtur. Bu suç, bilimsel mekanizmalar kullanılarak, Avrupa’nın bir büyük devleti adına, Avrupa’nın önde gelen bir ırkı tarafından ve sözüm ona medeni insanlar tarafından organize edilmiştir.

Şurası açıktır ki bu suç ile ilgili olarak yakalanacak kişiler ve (mazlumları)ölüme taşıyanlar,  tutuklanmalı ve bu katliamla ilişkilerinin kanıtlanması halinde derhal idam edilmelidirler.

Bu vakanın, bizlerin ve müttefik güçlerin önüne getirilmiş normal bir olay (askeri esir kamplarından aldığımız gıda ve sağlık hizmetleri noksanlığı şikâyetleri gibi) olarak görülmesi mümkün değildir. Bu konuda hiçbir pazarlık veya taviz söz konusu olamaz.

Dolayısıyla, gerekli talimatları hazırlayıp, bu cinayetlerle alakalı kişilerin mutlaka tespit ve takip edilip yakalanması ve idam edilmelerini, ilgililere ve kamuoyuna bildirmenizi rica ederim.6”

1944 sonu ve 1945 başlarına kadar, Churchill’in benzeri mektup ve talimatlarına rastlıyoruz. Ama en çarpıcı olanını bilginize sunmakla yetindim.

***

Bu yazımla, Sir Winston Spencer Churchill’e az da olsa, vefa borcumu ödediğimi ve babama da geç de olsa ne demek istediğini anladığımı iletebildiğime inanıyorum. 

 

1 The Second World War, Houghton Mifflin Company, Boston, The Riverside Pres-Cambridge 1948-1953

2 1.cilt: GATHERING STORM, 2.cilt: THEIR FINEST HOUR, 3.cilt: THE GRAND ALLIANCE, 4.cilt: THE HINGE OF FATE, 5.cilt: CLOSING THE RING, 6.cilt: TRIUMPH AND TRAGEDY.

3 Gathering Storm, ön söz, sf ıv.

4 Gathering Storm, 4.Bölüm sf. 55

5 Barbarosa 22 Haziran 1941’de başlayan ve tarihte rastlanan en büyük çaplı taarruzun kod adıdır.

6 Triumph and Tragedy, sf 693.