Batı Yakası´nın hikâyesi

Çorba azaldığında yenisi yetişene kadar üstüne su katılırmış misali, piyasalarda temcit pilavı pişirilmeye devam ediliyor. FED’le uyanıp Çin ve Avrupa Merkez Bankası ile uykuya dalan piyasalarda, tüm bunlara rağmen Meksika Dalgası yapan tribündeki diğer ülkeler maça keyif ya da heyecan katmaya çalışıyor

Cüneyt DİRİCAN Ekonomi 0 yorum
26 Şubat 2014 Çarşamba

Ukrayna’daki gelişmeler ülkenin borçlarını ödeyememesi durumunu gündeme getirirken, yeni seçilen başbakan ile denge bulmaya çalışan İtalya’nın, Avrupa Merkez Bankası’nın menkul kıymet destek programının yarısına ortalama vadesi 4 yıl olan tahviller ile sahip olduğunu, yüzde 21’e yakın bir kısmının da işsizlik oranı yüzde 25’in üstündeki İspanya’ya ait olduğunu hatırlatmadan geçmek mümkün değil. Avrupa Merkez Bankası’nın verilerine göre, yılbaşı itibarı ile Avrupa’da finansal kurum sayısı Euro Bölgesi’nde yüzde 3.8 ile 6.790 adede, yüzde 3,6 ile de birlik genelinde 8.746’ya düşmüş durumda. Euro’ya geçiş 1999’dan bu yana ise, bu rakam yüzde 31 ile 3066 adetlik düşüşü gösteriyor. Almanya ve Fransa’daki finansal kurum sayısı Euro Bölgesi’nin yüzde 40’ını oluştururken, en fazla düşüş yaşanan ülkeler arasında Güney Kıbrıs, İspanya, Portekiz, Lüksemburg, Yunanistan ile beraber Fransa da bulunuyor. Keza bilançosu geçen seneye göre, neredeyse şu andaki Euro emisyon (para arzı) miktarı 931 milyar Euro kadar azalıp 2,190 trilyon Euro’ya düşen Avrupa Merkez Bankası’nın, Avrupa’daki bankalara açtığı kredilerde de yarı yarıya bir azalma görülüyor. Bunun etkisi ile aynı oranda olmasa da, Avrupa Bankaları’nın bilanço aktif büyüklüğünde son iki yılda yüzde 10 gibi bir azalma var. Avrupa’daki ekonomik durgunluğu ve (kısmen) Euro’daki 1,38’e yaklaşan paritenin dolara karşı lehte işlemesini anlatmak adına bu veriler yeterince ışık tutacaktır diye düşünüyoruz. Euro’nun arzının düşüyor olması Euro’yu dolara karşı daha değerli hale getiriyor diyebiliriz.

FED’in genişlemeci politikaları

 Amerikan (Federal) Merkez Bankası FED'e dönersek, FED’in genişlemeci politikaları sürüyor. Şu anda, azaltıma rağmen ayda 65 milyar dolarlık tahvil alımı ile bilançosu yılda 780 milyar dolar büyümeye devam ederse, bu hızla yılsonunda 5 trilyon dolar bilançosu olacak ve Amerikan ekonomisinin yüzde 30’una yakın bir büyüklüğe kavuşacak. Bu baskı ile varlık alımlarında azaltım şart gibi görünse de, Amerikan Hazinesi’nin en büyük fonlama imkanını sağlayan FED’in elindeki 1-5 yıl arası itfası (geri ödemesi) gelecek tahviller dikkate alındığında, yılda en az 1 trilyon dolar bütçe açığı veren bir ülkede kamu finansmanı dengesi(zliği) nedeni ile, kaba bir matematik hesabı ile yıllık en az 250 milyar dolar tahvil alımına devam edilmesi gerecektir demek pek şaşırtıcı olmayacaktır. Özetle, Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok.

Doğu’ya dönersek, Çin’de üretim endeksinin düşmesi ekonomik yavaşlama kaygıları ile beraber emlak ve bankacılık sektörlerindeki risk algısının yükselmesi ile piyasalara ayrı bir neşe katıyor. İlginç bir şekilde, ekonomileri para politikaları ile canlandırmaya çalışan Merkez Bankaları’nın yarattığı ‘Paranın Yansızlığı’ve “Likidite Tuzağı” etkisi ile borsalar, emtialar coşuyor. Normalde, piyasaların tam tersi tepki verip düşmesi gerekirken, volatil bir şekilde yükselmeye devam ediyor. Bunu da, gelişmekte olan ülkeler dâhil olmak üzere, arbitraj imkânı veren tüm piyasalarda görmek mümkün. Dünya Borsalar Federasyonu’na göre, Aralık 2013’e göre Ocak 2014’de dünya borsaları yüzde 7,8 primli. Borsa İstanbul ise açık ara Buenos Aires Borsası ile en volatil borsa, fark onların endeksi yukarı yönlü. Dünyada bono piyasası hacmi borsalara paralel olarak yüzde 8,2 aşağıda.

 

En güvenli liman

 

Tüm bu nedenler ile 1260’lar seviyesinden 1330’lara gelen ons fiyatı ile altın “güvenli liman benim” diye hatırlatma yaparken, Afrika’da kârlılık nedeni ile madenlerin el değiştirdiğini ya da üretimlerini kıstığını da hatırlatmakta fayda var. Kısa vadede düşüş yaratsa da, uzun vadede dünya ekonomilerindeki gelişmelere paralel olarak arzı kısıtlı bir emtia olmaya devam edecek. Brent petrolün fiyatı 108, Amerikan ham petrolünün varili 102 dolar seviyelerinde dünya ekonomilerindeki talebe paralel olarak yatay seyrine devam ediyor.

Türkiye’ye dönersek; BIST 65.000 endeks seviyelerine gidip gelirken, 62.000 ve sonrasında 57.000’lerdeki teknik destek seviyeleri ile seçim sonuçlarını ve global piyasaları gözlemlemeye devam ediyor. Dışarıdaki gelişmelerden bağımsız olarak, dolar 2,20’ler, Euro 3’ler bandında daha çok iç gelişmeleri gözlemliyor.

Hazine’nin geçen hafta 2045’e borçlanması, bu hafta yine ihalelerde istediğine ulaşmış olması, kamu bütçesindeki dengenin gidişatı ile borçlanmadaki azalmanın arasındaki korelasyonu bize gösteriyor. Ancak, kamunun borçlanma ihtiyacının azalması başka bir başlığı bizlere yaşatmaya başladı. Portföy yatırımlarında (sıcak para), ödemeler bilançosuna bakıldığında, yatırım yapılacak BİST hisse senetleri dışında bir piyasa derinliği bulunmadığından, giderek bir azalma söz konusu. Hazine ihalelerine yapılan talep Almanya’nın son ihalesi ile kıyaslandığında, çok daha fazla olurken Hazine’nin borçlanması düşük oluyor. Bu olumlu gelişmelerin yarattığı olumsuz sonuç, cari açığın finansmanında Whatsapp gibi yeni değerleri yaratamadıkça baskı yaratmaya devam edecek ancak turizm, kur ve alınan önlemler cari açığı aşağı yönlü baskılayacaktır.

Diğer yandan, TCMB’de son iki ayda 12,5 milyar dolar döviz rezervindeki azalma ve revize edilen faiz oranları ile, 2014 yılında brüt 22 milyar dolar taze döviz ihtiyacı bulunan reel sektör ile spekülatif getiri hedefleyen yatırımcıların talebi arasındaki dengenin yönü piyasaları belirleyecek. Kamu ve bankacılık sektörünün toplam 44 milyar dolarlık ek talebinin yenilenebileceği varsayımı ile, bu yıl likidite, risk yönetimi karlılıktan daha çok ön planda tutulması gereken bir başlık. 3-4-18-31 Mart, 1-8 Nisan diğer Hazine ihale tarihleri. Bonoda gösterge faizi yüzde 11’e doğru hareketlenmiş durumda.

 

 

Not: Bu yazıda yer alan bilgi ve yorumlar herhangi bir şekilde yatırım danışmanlığı ve önerisi kapsamına girmemektedir. Yer alan bilgiler ve bunların kapsamında alınan karar ve uygulamalardan, doğabilecek sonuçlarından, Şalom ve yazarın herhangi bir yükümlülüğü ve sorumluluğu bulunmamaktadır.

1 Yorum