Twitter yasaklardan keskindir

Twitter’a erişim yasaklandı ve bu yasak daha ne kadar devam edecek, bilinmez. Belki bu yazı yayımlandığı tarihte güncelliğini kaybeder. Bunu tüm kalbimle dilerim. Sosyal medya üzerine çokça yazıldı, çizildi ve internetin dinamizmi sürecektir. Kendi adıma, internetsiz bir hayatı düşünemiyorum artık.

Köşe Yazısı
26 Mart 2014 Çarşamba

David OJALVO


Bireyin kendini ifade etme aracı olarak internet ve sosyal medyanın hayatlarımızdaki konumu giderek güçleniyor. Hatta sosyal medya, yazılı/görsel medyaya alternatif olma yolunda ilerliyor. Teknoloji gelişedursun, ‘sansürleme’ anlayışı hazindir ki hâlâ var. Twitter ve benzeri sitelerin özüne yönelik görüşümse son dönemde pek değişmedi. İnsan gündelik yaşamda nasılsa, sosyal medyada da öyle kalmalı. Manevi ve kültürel birikimimize bu siteler de katkıda bulunabilir. Dileyen eğlenmek, isteyen haber duyurmak, görüş belirtmek veya ‘fenomen olmak’ adına Twitter’i kullanabilir. Sosyal medyadaki özgürlüğün bir dokunulmazlığı söz konusu… Kendi adıma, Twitter’i bir mikro-günlük gibi değerlendiriyorum. Hatırıma geldikçe ya notlar tutuyorum ya da kültürel etkinlere dair duygularımı, fikirlerimi aktarıyorum. 

2011-2013 yılları arasında, sonradan dönüp baktığım kimi tweetleri bir deftere kaydettim. Yasak kalktığında defterimi güncelleyebileceğim. 140 karakterin gücüne, yaratıcılığına inanıyorum. Bu doğrultuda sayfalar arasında seçtiğim kimi cümleleri şimdi paylaşmak isterim. Günümüz dünyasında anlatabileceklerimiz kesinlikle tükenmedi.

Gün ışığı, kaygılı düşüncelere de iyi geliyor.

“Üniversite yıllarımda şiir yazardım” diyor kimi arkadaşlar, sonrasında kalemleri sessizleştiren ne?

“Van minüt” deme hakkım saklıdır.

Bu akşam “ying-yang” geldi hatırıma. Çevremdeki siyahın içindeki beyaz bendim. İçimdeki beyazda ise elbet bir siyah vardı; insanım.

Twitter aracılığıyla kozmosa mesaj yollayın ve kelebek etkisini bekleyin.

Kimseyi karalamamalı insan, çizilen kendi olur.

Kâğıdın dili yok ki beyazlığı ile övünsün!

Komando banyosunu nasıl yaptım? Sıcak su musluğundan akan soğuk suyla…

Gün doğmadan sen doğmalısın…

Yıldızların ışık senfonisi çok uzak diyarlarda çalıyor. Duyabiliyorum içimden.

Geceyi bir dantel misali aşkla örenlere selam olsun! Nöbet sizlerin…

Banka bir dev, ben bir böcek. Elimde gişe numarası hiç yoktu aslında…

“Püf” diye üfleyeceğim. Mumlara değil, dijital harflere. Savrulacaklar havada…

Sanal dünyayı da sanallaştıran bizleriz.

İncelikler yüzünden değil, görecelikler yüzünden.

Son dönemde ayrı, güzel bir his veriyor bana ‘dramatik çatı’ altında olmak.

Kış son demlerinde kendini bu denli hiddetle gösteriyorsa, nedeni edebiyat içindir.

Ya ağaçlar yeşermezse… Ne yapardın?

Duygusal kare bulmaca: sorular ve siyah kutucuklarım.

Bu çivisi çıkmış dünyada, çekine çekine basıyoruz yere.