Piyasalar nereye koşuyor?

Piyasalarda ralli yaşanan bir dönemdeyiz. Bunda Mario Draghi ile Avrupa Merkez Bankası’nın etkisi büyük. Ekonomi, para ve banka, yönetim ve pazarlama kitaplarının ve tanımların yenilenmesi gereken bir dönemdeyiz, 2008’de başlayan yeni çağdan bu yana. Negatif mevduat faizleri ile yeni bir kavram ile karşılaşmış durumdayız

Cüneyt DİRİCAN Ekonomi
11 Haziran 2014 Çarşamba

Elindeki fonları Avrupa Merkez Bankası’na yatıran bir Avrupa Bankası faiz almak yerine faiz verecek. Politika faizini de yüzde 0,15’e düşürmesi ise, kur ve ticaret savaşlarının devam ettiği ekonomik arenada, canlanma ve enflasyon artışı için beklenen durum. Aslında bu hareketin gerekliliğini 19.03.2014 tarihli “İstanbul Ekolü’nden kâhin Roubini çıkar mı ?” başlıklı yazımızla ifade etmiştik. O yazımızla bu topraklardan ikinci Roubini’yi bugün çıkarmış oluyoruz. Hatırlarsak, iki ülke ekonomisi (GSYİH) arasında o günkü USD/Euro paritesine (1,38) göre yaklaşık olarak eşitlik olduğunu ancak o ayki Merkez Bankaları bilançoları arasında aynı pariteye göre yüzde 25 büyüklük farkı olduğunu, enflasyon oranları arasında yüzde 50 farktan hareketle, Fischer Denklemi’ne göre eşitliği arıyor olsaydık, paritede en az yüzde 25 x yüzde 50 = yüzde 12,5 kadar yukarı veya aşağı yönlü düzeltme hareketi gerekliliği bulunduğunu ifade etmeye çalışmıştık. Yani, M x V = P x Y denklemine göre iki ülke rakamlarında 1,38 pariteye göre dengeye gelmek için, Amerika ekonomisini küçültemeyeceğine göre Avrupa’nın büyütmesi gerekiyor ancak o da alınan tüm önlemlere rağmen bunu gerçekleştiremediği için FED’in bilanço (para arzı) daraltması gerekiyordu. Varlık (tahvil) alımları devam ederken bu da mümkün olmadığına göre aradaki fark ancak parite ile eşitlenebilirdi. Yani, Euro 1,38’e göre en yakın teknik seviye 1,50’ye kadar hareket etmeliydi. Nitekim 1,40’a doğru hareketlenince, Mario Draghi önce konuyu değerlendiriyoruz dedi, sonrasında faiz indirim kararları geldi. Eğer karar çıkmasaydı aşırı değerli Euro Avrupa ekonomisini daha zora sokacaktı. Paritenin, açıklama geldiği gün 1,3560’dan yukarıya doğru geri hareketi ise, beklentilerin gerçekleşmesi sonucu tepki alımı olarak düşünülebilir. Bundan sonraki ekonomik gelişmeleri ve Merkez Bankalarına bağlı olarak paritenin hareketlerini takip etmek gerekiyor.

TÜRKİYE’DEKİ FAİZLERE YANSIMALAR

 

Kritik soru ise, Türkiye’de faizlere bunun yansıması nasıl olur? Paranın Yansızlığı teorisi ile reel ekonomiye gitmesi gereken paralar Sermaye Piyasaları’na gitmeye devam ediyor. ECB’nin açıklamasının geldiği günden bu yana borsalar yukarıda. Euro para arzının genişleyeceği beklentisi ile Türkiye’ye turizm ile beraber daha fazla döviz gireceği beklenebilir. Bunun da, cari açığın finansmanı dolayısı ile zaten bilanço ve emisyon büyütürken, enflasyonu kontrol altına almaya çalışan Merkez Bankası’nın elini güçlendireceği açık. Yani faiz azaltımı önünü görebilen bir Merkez Bankası için daha kolay. Fakat, kuraklık, don nedeni ile gıda fiyatlarından kaynaklanabilecek enflasyonun yüksek seyri ve portföy yatırımlarında Hazine payı (borçlanma ihtiyacı) düştükçe satıh kaybeden Ödemeler Bilançomuz, Hazine borçlanma enstrümanları yerine bir Apple gibi sermaye piyasasında hisse senedi ya da özel şirket bonosu koyamadıkça, sıcak para ile finansmanda yüksek faizi cazibe açısından da gerekli kılıyor. Teşviklerin bu anlamda istihdam, ihracat kadar kurumsallaşma çalışmalarına da akmasında fayda var. Sermayenin tabana yaygınlığı uzun vadeli tasarruflar için de tek çıkış yolu.

PEKİ DÜNYADA NE OLUR?

Birilerinin ‘Kral Çıplak’ demesi gerekiyor. İstanbul Ekolü olarak, 2008 Lehman Brothers öncesi seviyelere gelen dünya borsaları toplam pazar değeri ile 2008’den bu yana artan likiditenin (tuzağının), daha büyük bir geri dönüş yapacağını dikkate almak gerekiyor, diyoruz. Merkez Bankalarının para politikalarının tutmadığını iddia etmek, bütçe açıklarının finansmanında ekonomilerin büyüyemediğini görmek çok zor değil. Japonya, Çin büyümesi, Afrika pazarının gelişiyor olması bir umut ışığı ancak dünyadaki reel ticaret ile piyasalar arasındaki korelasyon doğrusal değil.

Altın belirttiğimiz üzere ons olarak 1250 dolar ile destek/direnç seviyesinde. Bir sonraki kademe uzun vadeli baz olan 1.200 dolar olunca, alım için fırsat sunuyor. 16 Temmuz ve 6 Ağustos yüklü Hazine itfa (ödeme) günü ve yine itfadan daha az miktarda ihale öngörülüyor. 18 Haziran’da FED Açık Piyasa İşlemleri Komitesi (FOMC) toplanıyor. 16 Haziran ise, kapasite kullanım verileri açısından, Amerikan ekonomisi gerçekten toparlanıyor mu, yoksa artan tüketici kredileri varlıklarını tüketen Amerikan hane halkının borçlandığını mı gösteriyor kararı için kritik bir gösterge. Ki 8 Temmuz’da bu verileri de alacağız. 

Not: Bu yazıda yer alan bilgi ve yorumlar herhangi bir şekilde yatırım danışmanlığı ve önerisi kapsamına girmemektedir. Yer alan bilgiler ve bunların kapsamında alınan karar ve uygulamalardan, doğabilecek sonuçlarından, Şalom ve yazarın herhangi bir yükümlülüğü ve sorumluluğu bulunmamaktadır.