Çocuklarımızı adil bir şekilde değerlendiriyor muyuz?

Bu başlığı okuyunca birçoğunuzun aklına, artık adil olmadığına kanaat getirdiğimiz ‘sınav sistemi’ gelebilir. Artık herkes, merkezi sınav sisteminin hiçbir çocuğu adil olarak değerlendirmediği konusunda hemfikir. Ancak günlük hayatımızda çocuklarımız başka birçok alanda daha adil olmayan değerlendirmelere maruz kalabiliyor. Kurumsal şirketlerin, bankaların, küçük iş yerlerinin çalışanlarının performansını giderek daha çok ‘data’lara bağlı olarak değerlendirmeye başladığı bu dünyada, belki de çocuklarımıza da bu gözle bakmaya başlayabiliriz…

Çocuk-Aile
1 Ekim 2014 Çarşamba

Selin Karaçam(*)

Okullarda öğrencilerin akademik değerlendirmesi çok boyutlu olmaya başladı

Öncül olarak özel okulların adapte ettiği not sisteminde sadece sınavlara bağlı değil, ödevlere, derse katılıma, sözlü notuna, yapılan sürpriz ufak sınavlara ve bazen de projelere bağlı değerlendirme yapmak, çocuklara elinden gelenin en iyisini yapabilmek ve başarılı olabilmek için fırsat veriyor. Ayrıca bu çoklu değerlendirme sistemine, dönemin başında aldığı notlarla, ortasında ve sonlarında aldığı notların karşılaştırması da yapılınca, çocuğunuzun performansını daha da iyi anlamak mümkün oluyor. Bu kavramlar neyse ki artık birçoğumuzun aşina olduğu kavramlar. Okullar bu değerlendirme konusunda son zamanlarda epey ilerleme kaydettiler. Ve hatta öğrencinin başarısı, sadece akademik verilere bağlı olmakla kalmayıp, sosyal, atletik ve sanatlar faaliyetlere de hak edilen değer eskiye göre çok daha fazla veriliyor. 

Davranışsal sorunları olan öğrencilerin okulda ortamındaki değerlendirmesi nasıl yapılmalı?

Akademik değerlendirme ile ilgili kayda değer yol kat etmiş olsak da, iş davranışsal sorunlara gelince eskiden beri süregelen bazı düşünce kalıplarımızın halen devam ettiğini görüyoruz. Eskiden tek bir kategori içinde ‘geveze’ veya ‘yaramaz’ olarak adlandırılan çocuklar, şimdi günümüzde ‘dikkat eksikliği olan,’ ‘hiperaktif,’ ‘tik problemleri olan’, ‘duygusal sorunları olan’ veya ‘davranışsal sorunları olan’ olarak daha detaylı görülebiliyor. Günümüzde hala her sınıfın bir geveze ve bir yaramazı mutlaka olur; öğretmen sınıfa arkasını döndüğünde konuşulmaya başlanırsa veya teneffüste bir kavga çıkarsa sorumlusu sıklıkla bu çocuklar olarak bilinir.  Ancak bu çocukların okuldaki dışa vurumları, özellikle davranışsal uyumsuzluk olarak ortaya çıktığında problemi nasıl analiz edeceğimizi her zaman kestiremeyebiliyoruz. Bir okul gününün yoğunluğu ve yorgunluğunu da hesaba katarsak bu uyum zorluğu çeken öğrencilerdeki iyileşme veya kötüleşmeleri çoğu zaman gözümüzden kaçırabiliyoruz.

Akademik değerlendirmelerde olduğu gibi davranışsal değerlendirmelerde de öncelikle çocuklara farklı fırsatlar ve başarı şansları verebilir, her fırsatta ne kadar başarılı olduklarını değerlendirip sonunda da davranış not ortalamalarını alabiliriz. Nasıl mı?

Nasıl inceleyebiliriz?

Öncelikle, okul ortamında sorun yaratan durumu belirleyin. Sonra bu ‘durum’un içindeki en çok sorun teşkil eden ‘hareket’i belirleyin ve olabildiğince somut bir şekilde tanımlayın. Yani mesela, Ali’nin saldırganlık davranışı var diyelim. Bu örnekte ‘saldırganlık’ genel bir tanım, bir durum. Saldırganlığı yaratan hareket, Ali’nin ‘arkadaşlarının bacaklarına şiddetli bir şekilde tekme atma’ davranışı.

Pekiyi, diyelim ki Ali ile bir anlaşma yaptınız ve tekme atmayı bırakacağına söz verdi. Ancak birkaç gün sonra yine bir olay oldu ve Ali çok sinirlenip yine bir sınıf arkadaşının bacağına tekmeyi savurdu. Bu durumda Ali sözünü tutmamış mı oluyor? Buna doğru karar verebilmek için öncelikle Ali’nin söz vermeden önce bir gün veya bir hafta içinde kaç tekme atıyor olduğunu ölçmek lazım. Pazartesi iki, salı iki, çarşamba bir, perşembe hiç, cuma iki. Bir hafta içinde toplam yedi kez tekme atmış. Pekiyi ya söz verdikten sonra? Pazartesi bir tekme atmış; salı hiç atmamış; çarşamba ve perşembe de sıfır, ama cuma iki tekme atmış. Hem de o çok sinirlenip arkadaşına savurduğu sağlam tekmeyi cuma günü atmış…

Söz vermeden önce toplam yedi tekme atmış, söz verdikten sonraki hafta ise üç. Yani aslında Ali’nin tekme atma davranışında yüzde 50’lik bir ilerleme var ve sadece bir hafta gibi kısa bir süre içinde. Bu durumda aslında Ali’yi cuma günü attığı şiddetli tekme için ağır cezalandırmak ve ‘Bu çocuğa ne yapsak düzelmiyor!’ hissine kapılmak, Ali için pek de adil bir değerlendirme olmuyor…

Çocuklarınızın evdeki hareketlerini nasıl değerlendirirsiniz?

Yukarıdaki örneğe benzer bir durumu evde de yaşayabilirsiniz. Bu sefer durum çocuğunuzun ‘dağınıklığı’ olsun. Dağınıklık durumunun anahtar davranışı da ‘her gittiği yerde bir eşyasını bırakıyor’ olsun. Öncelikle, ‘her gittiği yerde’ olup olmadığına bakmamız lazım. Yine yukarıdaki örnekteki gibi, bir hafta boyunca kaç defa bir eşyasını kaybettiğine bakmalıyız. Diyelim ki günlük kaybettiği kurşun kalemler ile birlikte toplam beş adet eşya kayboluyor. Kitap, tişört, kalemler, ödev kâğıtları ve izin kâğıtları dâhil. Daha sonra kaybetmemesi için bir program başlattıktan sonra (bu programların nasıl düzenlenmesi gerektiğine ayrı bir yazıda değinebiliriz), hafta sonu gittiği doğum günü partisinde daha yeni aldığınız ceketini bırakıp geliyor! Hemen ‘Bu çocuk ne yapsam sürekli bir şeyini kaybediyor, şimdi de en yeni ceketini kaybetmiş. Daha ilk defa giymişti!’ deyip de çaresizliğe kapılmadan önce, kaybetmeme programını başlattığınızdan beri kaç günde kaç eşyasını kaybettiğini saymakta fayda var. Diyelim ki o hafta sadece bir ödev kâğıdı ve sonra yepyeni ceketini kaybetti. Her ne kadar maddi ve manevi kayıp maalesef beş adet eşya kaybettiği haftaya göre daha büyük olsa da, aslında kaybettiği eşya adedi olarak beşten ikiye indirebilmiş durumda. Yani yüzde 50’den daha büyük bir ilerleme var.

Çocuklarınızın başarı ve başarısızlıklarını, beceri ve beceriksizliklerini değerlendirirken hedef hareketleri mümkün olduğunca somut örneklere dayalı belirleyip, memnun olmadığınız dönemde bu hareketlerin kaç defa olduğunu ölçmek, ilerlemeleri veya gerilemeleri çok daha kolay görmeniz için ışık tutar. Aslında sizi çok sıkıntıya sokan bir hareketin iki haftada bir olduğunu görüp rahatlarken, her gün olan sinir bozucu bir hareketi aslında fark etmemiş olmanın da hafifliğini yaşayabilirsiniz!

 

*Uzman Eğitim Psikologu