Bu hafta ağımıza takılanlar

Tel Aviv hızlı ve genç bir şehir. Buraya taşındığımda ilk dikkatimi çeken özelliği özgürlüğü ve kaosu bir arada barındıran, İstanbul gibi göze hitap etmeyen ama insanın ruhuna kazınan, sınırsız opsiyonlar sunan bir şehir oluşuydu; dünyanın dört bir yanından bu ülkeye göç eden gençlerin sinerjisiyle yükselen bir şehir... Ve ben bu şehirde yaşamak için kendime öyle bir yer seçtim ki, insan vücudu üzerinden tarif edecek olsam, kalbi derim. En hareketli ve seçeneklerin bol olduğu bölgesi, Kerem HaTeymanim. Küçük dar sokakları, eski ve yeni binaların bir araya geldigi, esnafla entel kesimin buluştuğu nokta. • Sabah 7´de açılan halk pazarının esnafının bağırmalarıyla güne gözlerini açan bölgeye gelip bir köşesine kurulursanız eğer, seyredeceğiniz sahneler, huzurevinden yaşlı dostlarımızın Filipinli bakıcılarıyla sabah yürüyüşleri, pusetli genç annelerin spor ayakkabılarıyla, son 9 ayda aldıkları kiloları vermek üzere sahile koşturmaları, doktora öğrencilerinin restorantlardaki sabah vardiyalarına yetişmek için hızla bisikletlerinin pedallarını çevirmeleri ve geceyi henüz tamamlamış gençlerin akşamdan kalma kıyafetleriyle evlerine dönmeleri olacaktır. SEVİM ZAKUTO - http://www.wingscard.com.tr/wings-style/wings-travel/yasayanlarin-kaleminden

Diğer
22 Ekim 2014 Çarşamba

YAHUDİLER SERVETLERİNİN ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜNÜ GAYRİMENKULE YATIRMAZ; LİKİT TUTARLAR. BÖYLECE, HEM SERVETİN KISKANÇLIK YARATMASINDAN KURTULMUŞ HEM GEREKTİĞİNDE BÖLGEDEN TAŞINABİLMEYİ SAĞLAMIŞ HEM DE PİYASADA OLUŞABİLECEK ALIM FIRSATLARINI DEĞERLENDİRMİŞ OLURLAR

Yahudiler, bağlayıcı işlerden kaçınırlar. Birisi için çalışmak, putperestlik gibi bir şeydir. Bu nedenle, Yahudiler yüzyıllar boyunca kendi hesaplarına çalışmayı tercih etmişlerdir. Devlet için çalışmanın zorunlu olmadığı, özel sektörün var olabildiği, kapitalist bir dünyada başkası için çalışmak neden!..

Öte yandan, rekabet kabul edilmelidir. Rekabet zengin olma fırsatı sağlar; ama aynı zamanda, başarısız olma riskini de beraberinde getirir. İşte bu risk, dayanışmayı, belli toplumsal örgütlere katılmayı gerektirir. Yahudiler, herkese faizle borç verirlerken, ihtiyaç içinde olan, kendi arkadaşlarına faizsiz borç verirlerdi. Bu da kapitalist öğretinin başka bir kuralıdır.

Yahudiler servetlerinin önemli bir bölümünü gayrimenkule yatırmaz; likit tutarlar. Böylece, hem servetin kıskançlık yaratmasından kurtulmuş hem gerektiğinde bölgeden taşınabilmeyi sağlamış hem de piyasada oluşabilecek alım fırsatlarını değerlendirmiş olurlar.

Zaten gerçek zenginlik, sıhhat içinde yaşamaktır. Paranın yeri doldurulur; hayatın yeri doldurulamaz. Hayat, dönüşü olmayan bir biçimde, akar gider. Bu nedenle, iyi yaşamak, çocuklarını iyi eğitmek, ani gereklilikler için likit veya kıymetli madenler gibi, likide kolay çevrilebilen servet bulundurmak gerekir. Bu da kapitalist öğretinin prensiplerinden biridir. Üniversitelerde, varlığının en az üçte birini likitte tutmayı öğretirler.

Yaman Törüner

http://www.milliyet.com.tr/yahudilerden-alinacak-dersler/ekonomi/ydetay/1954115/default.htm

 

  • MÜSLÜMAN KÖKENLİ HERHANGİ BİR TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI HANGİ HAKLARA SAHİPSE, GAYRİMÜSLİMLER DE AYNI HAKLARA SAHİP OLMALIDIRLAR

Gayrimüslimlerin sorunları bir türlü bitmiyor. Hâlâ Avrupa’dan 150 sene önce ithal ettiğimiz hukukî statü ile “azınlık” kabul ediliyorlar. Ne Osmanlı’da olduğu gibi “millet sistemi içinde özerk zımmi” sayılıyor, ne modern çerçevede “azınlık hakları”ndan yararlanabiliyorlar. Dahası her politik krizde gayrimüslimler ilk akla gelen provokasyon nesnesi oluyor; rahipleri, yazarları, misyonerleri kolayca katlediliyor. Hıristiyan dünyanın iki büyük kilisesinden biri olan Fener Patrikhanesi’nin Patriğinin “ekümenik” vasfı inkâr ediliyor; cemaat mallarına kuşkulu birtakım yargı kararlarıyla el konulabiliyor; Heybeliada Rum Okulu’nun eğitim vermesine izin verilmiyor; birine yapılacak en ağır hakaret “Ermeni dölü” oluyor; bir Türk’e “Ermeni” dendiğinde kıyameti koparıyor; İsrail Filistinlileri katlettiğinde Türkiye’deki Museviler sorumlu tutuluyor; sağ-muhafazakâr medyada hiç olmadığı kadar antisemitizm yapılıyor. Süryanilerin durumu hepsinden berbat, ne doğru dürüst azınlık sayılıyorlar, ne itibarlı vatandaş olabiliyorlar. Seçme ve seçilme haklarını düzenleyen yönetmelik 2012’de iptal edildiğinden gayrimüslimler vakıflarında yeni yönetici seçemiyor vs.

...

Farklı din ve mezhep gruplarının kamusal hayatı ortaklaşa düzenleyebildiği ve kendi özel, sivil ve medeni farklılıklarını özerk alanlarda koruyup gönlünce yaşayabileceği zamana kadar gayrimüslimler de diğer Müslüman unsurlar gibi “eşit yurttaş” olmalıdır. Müslüman kökenli herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hangi haklara sahipse, gayrimüslimler de aynı haklara sahip olmalıdırlar.

Ali Bulaç

http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/gayrimuslimlerin-islami-haklari_2251380.html

 

  • SHİRA RUBİN İMZALI HABERDE TÜRKİYE’DE YÜKSELEN ANTİ-SEMİTİZMİN KALAN SON YAHUDİLERİ DE NASIL TEHDİT ETTİĞİ, YAHUDİLER İÇİN BİR GİZLİ CENNET OLAN TÜRKİYE’NİN NASIL İRAN’A DÖNDÜĞÜ ANLATILIYOR

Geçen hafta Haaretz’de çıkan bir haber. (http://www.haaretz.com/jewish-world/jewish-world-features/.premium-1.618888-Habere gazeteci arkadaşım Musa Kesler dikkatimi çekti)

Haberin büyük fotoğrafı Mahmut Paşa’dan. “Kapalı Çarşı’nın yakınlarındaki bir alışveriş sokağı” altyazısıyla verilmiş. Kötü Türkler haberlerinden birinin daha geldiği o fotoğraf seçiminden belli.

Shira Rubin imzalı haberde Türkiye’de yükselen anti-semitizmin kalan son Yahudileri de nasıl tehdit ettiği, Yahudiler için bir gizli cennet olan Türkiye’nin nasıl İran’a döndüğü anlatılıyor.

(Bu kötü analojilere malzeme olacak kadar olmasa da Türkiye’de bir anti-semitizm eğilimi var, bu çok tehlikeli ve kesinlikle bu konuda hassas olunmalı.)

Peki Haaretz, Türkiye’de yükselen anti-semitizmin Yahudilerin hayatını nasıl doğrudan etkilendiğine hangi somut örneği vermiş?

Örneklerden en dikkat çekici olanı İstiklal Caddesi’nde bulunan Kelebek Korse için çıkan tahliye kararı. İlya Avramoğlu’na ait 78 yıllık mağaza, hâlâ Safiye Ayla’nın giydiği korseleri aynı dekorla satan Beyoğlu’nun sembollerinden biriydi.

Biriydi çünkü mağaza için mal sahipleri tahliye kararı çıkardı. Temmuz ayında yürürlüğe giren mal sahiplerine 10 yılın üstündeki kiracıyı gerekçesiz çıkarma hakkı veren yasaya dayanarak.

Ama Haaretz’e göre bu tahliye kararının motivasyonu Türkiye’de yükselen anti-semitizm.

Hatta dükkan sahibi İlya Bey, gazetenin muhabirine “Siz Yahudisiniz, o yüzden tehlikelisiniz” diyen bir tahliye mektubunu bile okumuş.

Haberin mesajı şu: Anti-semitizm Türkiye’de öyle yükseldi ki Yahudilere ait 78 yıllık bir mağaza bile mal sahibi tarafından anti-semitik nedenlerle zorla tahliye ediliyor...

Hatta haberi okuyan bir İsrail vatandaşı yeni kira yasasının da anti-semitik eğilimlerle, neredeyse korseciyi boşaltmak için çıkarıldığını rahatlıkla düşünebilir.

(Haberde bu anti-semitik yeni Türkiye üzerine görüşleri alınan isimlerden birinin bir ‘Laik CHP’li vekil olması ise ayrı bir ironi. O CHP ki aralarında Musevi azınlıkların da olduğu devletin el koyduğu azınlık vakıflarının mallarını iade eden AK Parti iktidarının Vakıflar Yasası’na önce Meclis’te hayır demiş, yetmemiş, “Atatürk devrimlerine, Lozan’a aykırı” diye yasayı iptal ettirmek için Anayasa Mahkemesi’ne bile götürmüştü.)

Peki, kim bu anti-semitik mal sahibi? Haaretz haberinde bu küçük ayrıntıyı vermeye gerek duymamış. Biz yazalım: Santa Maria Kilisesi.

Yıldıray Oğur

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/582798.aspx

 

  • SYKES-PİCOT’UN KUDÜS VE ÇEVRESİNDE ‘ULUSLARARASI DENETİME TABİ BİR İDARE KURMASI PLANI DA TARİHE GÖMÜLDÜ, ÇÜNKÜ KUDÜS İSRAİL’İN İÇİNDE KALDIĞI GİBİ DİĞER FİLİSTİN TOPRAKLARI GAZZE VE BATI ŞERİA ADIYLA İKİYE BÖLÜNDÜ

1917 Balfour Deklerasyonu ile oluşturulan, San Remo’da uluslararası düzlemde kabul gören ‘Yahudi Yurdu’nun ‘Yahudi Devleti’ olması ancak Mayıs 1948’ de mümkün oldu. Devletin sınırları ise 1948-1949, 1967, 1973 savaşlarından sonra bile netleşmedi. Sykes-Picot’un Kudüs ve çevresinde ‘uluslararası denetime tabi bir idare kurması planı da tarihe gömüldü, çünkü Kudüs İsrail’in içinde kaldığı gibi diğer Filistin toprakları Gazze ve Batı Şeria adıyla ikiye bölündü. Bunlardan ilki bir açıkhava hapishanesi iken, diğeri kısmen İsrail’in kontrolünde. Bu durum Sykes-Picot’un sonucu değil, yukarıda linkini verdiğim yazıda anlattığım son derece karmaşık bir sürecin sonucu.

Bölgede bir de Sykes-Picot’da adı bile geçmeyen Ürdün var biliyorsunuz. San Remo’da Filistin’in Yahudiler için bir yurt haline getirilmesine razı olan ancak sonra bundan pişman olan Mekke Şerifi Hüseyin’in oğlu Emir Abdullah, Mavera-i Ürdün (Trans Ürdün) bölgesini işgal etmiş ve Suriye’ye saldırmaya kalkmıştı. Ancak Fransızlarla bozuşmak istemeyen Britanya’nın araya girmesiyle Abdullah, Mavera-ı Ürdün’ün başına getirildi. Böylece Britanya Balfour Deklerasyonu’nun kefaretini ödemiş oldu. (1916’da Filistin’i Fransızlara bıraktığı için ülkesinde ağır eleştirilere maruz kalan Sir Sykes’ın, Balfour Deklerasyonu’nun ateşli taraftarı olması da suçluluk duygusuyla açıklanmıştı.) Ürdün Krallığı bağımsızlığını ancak 1950’de kazandı, sınırları da 1950’de Batı Şeria’yı ilhak ederken genişledi, 1967’de geri verirken daraldı.

Mısır, Suudi Arabistan, Körfez emirlikleri ve Kuzey Afrika’daki Arap devletleri (ki bugün 22 Arap devleti var) Sykes-Picot çerçevesine girmediği için onların sınırları hakkında bilgi vermeye gerek yok.

Ayşe Hür

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/1916_sykes_picot_anlasmasi_suclu_mu_gunah_kecisi_mi-1219727#

 

  • TÜRKİYE, YAHUDİLERİNE DİĞER ÜLKELERDEN DAHA İYİ DAVRANDIYSA DA, ONLAR DA ÜLKELERİNİ TERKETTİLER

Ulusal kimlikler büyük ölçüde dini kimlikler tarafından şekillendiriliyor. Ortadoğu’da pek çok dini grup, Avrupalılar tarafından oluşturulan ülkelerde; Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de, Lübnan’da mesut bir yaşam ortamı bulamadı. O nedenle burada da etnik temizlikler yaşandı. Yahudiler Filistin’de, Müslümanlar ve Hıristiyanları kovuyor. Ama şunu da hatırlamalıyız; İsraillilerin yarısı Ortadoğu Yahudisi. Halep’ten, Bağdat’tan, Yemen’den ve de İstanbul’dan geldiler. Türkiye, Yahudilerine diğer ülkelerden daha iyi davrandıysa da, onlar da ülkelerini terkettiler.

Joshua Landis

http://www.taraf.com.tr/yazilar/tugba-tekerek/suriye-bolunmeden-olmaz/31119/

 

Netten okumalar

 

  • LÜLEBURGAZ’DA BİR DÜNYA AŞÇISI

http://www.gorunumgazetesi.com.tr/haber/20033/luleburgazda-bir-dunya-ascisi.html

 

  • İSRAİL VE HİZBULLAH’TAN KARŞILIKLI CAYDIRICILIĞA YENİ AYAR

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2014/10/israel-hezbollah-hassan-nasrallah-deterrence-lebanon-war.html

 

  • BİR 'KURUCU BABA' PROFİLİ: THEODOR ESCHENBURG

http://haber.sol.org.tr/dunyadan/bir-kurucu-baba-profili-theodor-eschenburg-haberi-98886

 

  • SEVİM ZAKUTO'NUN GÖZÜYLE İSRAİL/TEL AVİV

http://www.wingscard.com.tr/wings-style/wings-travel/yasayanlarin-kaleminden/sevim-zakuto-nun-gozuyle-israil-tel-aviv

 

  • FAZLA "FRANSIZ" BİR NOBELLİ

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kitap/132403/2014_Nobel_Edebiyat_Odulu_sahibi_Patrick_Modiano_uzerine....html#