Milleti devletiyle kavgalı toplum - İSRAİL´İN ARAP VATANDAŞLARI

Tüm modern ulus devletlerde azınlık hakları konusu bir meseledir. Özellikle söz konusu etnik azınlığın mensup olduğu daha geniş bir millet varsa ve o millet yaşanılan ülke ile düşmansa durum iyice arapsaçına döner. İsrail’in azınlıktaki Arap vatandaşlarının durumu işte tam da -deyimdeki isim benzerliğinden bağımsız- böyle görünüyor. Gelin konuyu irdeleyelim, eğrisiyle doğrusuyla

Selin SEVİNDİREN Diğer 0 yorum
19 Kasım 2014 Çarşamba

Muhammed: İsrail'de bir numaralı bebek ismi

İsrail Nüfus Müdürlüğü'nün iki ay önce yayınladığı ‘2013’de İsrail’de erkek bebeklere takılan ilk 10 isim’ listesinde birinci sıraya ‘Muhammed’in oturması, dahası bu ismin silinip, bir numaraya ‘Yosef’in çıkarıldığının ortaya çıkması, İsrail’de yankı uyandırmıştı. Her ne kadar Muhammed Müslümanlar arasında fazlasıyla tercih edilen bir isim olsa da, yüzde 20’lik azınlığın inkâr edilemez bu baskınlığı İsraillileri sarstı. Fakat ismin silinmiş olması ikinci bir boyutu beraberinde getirmişti. Bazıları konuyu İsrail’in ‘ırkçılığına’ indirgerken, bazıları listeyi duyuran Sabine Haddad’ın açıklamalarını ön planda tutmuştu: Olay bir yanlış anlaşmaydı, Roş Aşana’da açıklanan listenin doğası gereği Arapça isimlere yer verilmemiş; tam liste talep edenlere anında temin edilmişti, kesinlikle siyasi amaç güdülmemişti.

Yalnızca bu olay bile İsrailli Araplar konusunun ne kadar çetrefilli olduğunu gösteriyor. Arapların doğal bir ‘demografik bomba’ olarak İsrail’de çoğunluğu ele geçirecekleri tezi son yıllarda çürütüldü. Yahudiler, Arapların doğal nüfus artışını yakalamaya yakınlaşırken, dünyanın dört bir tarafından göç eden Yahudiler de İsrail Devleti’nde Yahudilerin hep çoğunlukta kalacağını temin ediyor. İsrail’in ‘Yahudi ulus devleti’ karakterini, dünyadaki tüm Yahudilerin sığınabileceği tek ülke olmasından dolayı koruması gerekirken, Araplar demokrasiyle çeliştiği gerekçesiyle bu teze şiddetle karşı çıkıyor. Bir yandan Ortadoğu’nun en demokratik ülkesi olan, bir yandan bazı kesimlerce Apartheid rejimi uygulamakla suçlanan İsrail, Arap azınlığına karşı adil mi? Peki, Arapların çoğunluk olduğu Yeşil Hat’ın yanındaki Qalansawe’de arabadan rastgele indirdikleri insanlara “Yahudi misin” diye sorarak İbranice cevap verenlere linç girişiminde bulunmalarını bu denklemde nereye koyacağız?

İsrailli Arapların ara sıra terör eylemlerine katıldıkları bilinse de genel olarak sadık vatandaşlar olduğu söyenebilir. 1967, 1973 ve 1982 savaşlarında devlete ihanet etmemiş topluluğun 16 mensubu İkinci İntifada sırasındaki protestolarda İsrail güvenlik güçlerince öldürüldü. İsrail’de protesto etme hakkını kullanırken öldürülen vatandaşların tümü Arap kökenli.

İsrail’de Arap vatandaşların maruz kaldığı haksızlıklar Türk kamuoyunu da oldukça meşgul eden bir konu. Konuyu etraflıca irdelemeden önce Arap nüfusu ile ilgili kısa ve genel bir bilgi paylaşalım.

 

Arap nüfusunun demografisi

İsrail’in 8,1 milyonluk nüfusunun yüzde 20,7’sini (1,7 milyon) Arap vatandaşlar oluşturuyor.

Arap toplumu, yüzde 70 Sünni Müslüman, yüzde 12 Bedevi, yüzde 9 Dürzi ve yüzde 9 Hıristiyan olarak ayrılıyor. Yüzde 70’lik kesimin, Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan ve sayısı 4 milyona yaklaşan Filistinli halkla akrabalıkları bulunuyor. Doğu Kudüs (310.000) ve Golan Tepeleri’nde (24.000) yaşayan Arapların çoğunluğu vatandaşlık teklifini geri çevirmekle beraber daimi oturma izni ve belediye seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip. Arapça, İbranice ile birlikte devletin resmi dili.

Bedeviler: Müslüman olan Bedevilerin çoğunluğu Negev Çölü’nde göçebe şeklinde yaşıyor. Yarısı İsrail’in kurmuş olduğu kasabalarda, diğer yarısı elektrik ve su hizmetlerinden yoksun isimsiz köylerde oturuyor. Poligaminin de etkisiyle yıllık yüzde 5,5 nufüs artışına sahip Bedevilerin yarısına yakını İsrail’in var olma hakkını tanımıyor.

Dürziler: Ayrı bir dini topluluk olarak görülen Dürziler, Galile ve Hayfa’da 1948’de vatandaşlık aldılar; 1967’de ülkeye katılan Golan bölgesindeki Dürziler ise vatandaşlık istemeyerek daimi oturma izni aldılar. Dürziler Arap milliyetçiliğinden kendilerini ayrıştırıyor ve İsrail ordusunda hizmet ediyorlar.

Hıristiyanlar: Özellikle kuzeyde ve Nazaret şehrinde yerleşen Hıristiyan Araplar son yıllarda askere yazılma eğilimi gösteriyor. Eğitim seviyesi olarak ülkenin Yahudi nüfusuyla benzerlik gösteren topluluk tıp alanında ve özellikle kadınların iş hayatına katılımıyla ön plana çıkıyor.

 

Söylem: İsrail Apartheid suçu işliyor

Yasa: İsrail’in Bağımsızlık Deklarasyonu din, ırk ve cinsiyet ayrımı yapılmaksızın tüm vatandaşlara eşit sosyal ve siyasi haklar tanır. Araplar kendi milletleriyle karşı karşıya kalmamaları için zorunlu askerlikten muaftır.

Eğrisiyle doğrusuyla: Anketlerde, raporlarda ve mahkeme kararlarında İsrail’in Batı demokratik değerleriyle uyum içinde olduğu fakat Arap azınlığına ayrımcılık yaptığı defalarca yayınlandı. Her ne kadar İsrail’in Filistin Yönetimi altında yaşayan Araplara, Apartheid rejimi (1948-94 arasında Güney Afrika’da vatandaşların derisinin rengi sebebiyle dil, din, eğitim, ifade, çalışma, barınma, mülkiyet, hareket gibi özgürlüklerinden esirgenmeleri) uyguladığı suçlaması yapılsa da; kapsam kimilerince İsrail vatandaşı olan Arapları da içine alacak şekilde genişletilmiştir.

İntihar saldırılarının yoğunlaştığı 2003’te geçirilen ‘Vatandaşlık ve İsrail’e Giriş Yasası’nda uygulamada neredeyse yalnızca Arapları ilgilendiren bir evlilik maddesi bulunuyor. Maddeye göre, İran, Irak, Afganistan, Lübnan, Suriye, Pakistan, Yemen, Sudan, Libya ve Filistin Yönetimi’nden biriyle evlenen İsrail vatandaşı, eşine otomatikman vatandaşlık izni çıkarttıramıyor.

Lana Katip eşi ve iki çocuğu ile ancak 25 yaşın üstünde olduğu için hak kazandığı, (erkekler için 35 yaş) oturma izni sayesinde birlikte yaşayabiliyor. Çalışma izni, ehliyeti veya altı aylık oturma iznini yenileyebileceğinin garantisi yok. 15 bin Arap çift bu ayrımcı yasadan dolayı mağdur.

Güney Afrika Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Richard Goldstone’a göre İsrailli Arapların oy verme, mecliste temsil edilme, her tür kamu hizmetinden yararlanma hakları İsrail’in Apartheid rejimi olarak nitelendirilmesini haksız çıkarıyor. Araplar, Yahudilerle aynı okullara,  sinemalara, restoranlara, hastanelere gidiyorlar. Herhangi bir haksızlık Yüksek Mahkeme’de çözülebiliyor.

Başka bir pencereden: Evlilik maddesi oluşturulurken, terör örgütlerinin eylemlerinde kullanmak üzere gerekli dokümantasyona sahip İsrailli Arapları kullandıkları gerçeği etkili oldu. Özellikle Arap kentleri olan Ghajar ve Reineh’de terör yuvaları tespit edildi.

Öte yandan gerek İran’da katledilen Bahailer olsun, gerekse Pakistan’ın zulmettiği Ahmedi Müslümanlar olsun İsrail’de güvenli bir yaşam sürmenin ötesinde özgürce ibadet edebiliyorlar. İsrail’de kadın ve eşcinsel hakları da bölgedeki diğer ülkelerle kıyas kabul etmiyor.

 

 

Söylem: İsrailli Araplar yeterince temsil edilmiyor

Yasa: İsrail’de Arap vatandaşlar eşit şekilde seçme ve seçilme hakkına sahipler.

Eğrisiyle doğrusuyla: 1948’den beri Araplar mecliste temsil ediliyor. 2013 seçimlerinin ardından Knesset’teki 120 sandalyenin 12’si Arap milletvekillerinin. Finlandiya’da ve Yunanistan’da büyükelçilik görevini yürüten kişi Ali Yahya, Müslüman bir Arap’tı.  İsrail tarihinde ilk kez 2007’de, Müslüman bir Arap olan Raleb Majadele devlet bakanlığı ve sonrasında bilim, kültür ve spor bakanlığına getirilmişti. Tel Aviv belediye başkan yardımcılığı, içişleri bakanlığında genel müdürlük ve yüksek mahkeme yargıçlığı Arap vatandaşların aldığı görevlerden bazıları. Hanin Zoabi ise meclise Arap bir partiden (Balad) seçilen ilk kadın Müslüman Arap milletvekili olarak görevine devam ediyor.

Yahudi siyasilerin meclisteki Arap temsilini ve ifade özgürlüğünü kısıtlamaya çalışan bir takım kanunlar geçirdiği biliniyor.2002’de Merkezi Seçim Kurulu, İsrail Devleti’nin Yahudi karakterini inkâr eden, ırkçı tahriklerde bulunan, düşman bir ülkenin veya örgütün saldırılarını destekleyenlerin seçimlerd aday olmasını yasaklarken; milletvekillerinin ise dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karar verdi. Milletvekilleri İsrail hukukuna göre düşman sayılan devletlere yapacakları ziyaretler öncesi içişleri bakanlığından izin almak zorunda aksi takdirde cezai soruşturmaya tabi tutuluyorlar.

Başka bir pencereden: Parti kapatma teşebbüsleri ya Merkezi Seçim Kurulu ya da Yüksek Mahkeme tarafından her seferinde reddedildi. 2013’de seçim barajı yüzde 2’den 3,25’e çekildi, bununla birlikte 2013 seçimlerinde geçerli Arap oylarının yalnızca yüzde 1,7’si baraja takıldı (ülke ortalaması yüzde 7,1). Seçimleri boykot etme çağrıları arasında sandıklara giden Arap vatandaşların son oy verme oranı yüzde 56,5 olarak ülke ortalaması olan yüzde 67’nin altında kaldı.

 

Söylem: Eğitimde eşitsizlik var

Yasa: 1949’da çıkan Zorunlu Eğitim Yasası İsrailli tüm vatandaşların 10. sınıfa kadar zorunlu eğitim almasını, 12. sınıfa kadar ise ücretsiz eğitim hakkını garanti altına alır. 2000 yılında çıkan Öğrenci Hakları Yasası eğitmenlerin farklı dinden öğrencilere değişik haklar ve yükümlülükler vermesini, ayrı disiplin standartları uygulamasını yasaklar.

Eğrisiyle doğrusuyla: İsrail’de İbranice, Arapça ve her iki dilde de eğitim veren okullar mevcut. Matematik, fen ve İngilizce derslerinde müfredat tamamen aynı olmakla birlikte Arapça eğitim veren okullar tarih ve edebiyat müfredatını kendi belirliyor. Üniversitelerde yalnızca İbranice ve İngilizce eğitim veriliyor; harçlar ise tüm vatandaşlar için aynı. 2007 yıl ında Eğitim Bakanlığı Arap yerleşimlerindeki okullara daha fazla kaynak aktarılmasına karar verdi.

İbrani Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre Yahudi öğrencilerin eğitimine Araplara göre üç katı kadar yatırım yapılıyor. 2004 İnsan Hakları Örgütü’nün raporuna göre eğitim sisteminde Arap öğrencilerine önemli ölçüde ayrımcılık yapılıyor. Arap okulları gerek altyapı gerek tesisler anlamında ve kalabalık sınıflarıyla Yahudi okullarından oldukça geride. Arap öğrencilerin yüzde 32’si liseyi terk ederken bu oran Yahudilerde yüzde 8. Üniversiteye giriş oranları ise Araplarda yüzde 24, Yahudilerde yüzde 45.

Başka bir pencereden: İsrailli Arapların diğer ülkelerde yaşayan Araplara göre okuma yazma oranı (yüzde 95) ve eğitim düzeyi daha yükseklerde seyrediyor. İsrail’in bağımsızlık gününü Nakba (felaket) Günü olarak anan Arapların okullarında, bu terimi kullanmak fonların kesilmesi ile cezalandırılırken, 2013’ten itibaren bu konuda özgürlük getirildi. Yahudi ve Arap çocukların birlikte ve eşit düzeyde eğitim görmesi için çabalayan Hand in Hand merkezi geçen ay aşırı sağcı İsraillilerin anti-Arap ‘price tag’ saldırılarının hedefi oldu.

 

Söylem: Arap vatandaşlar aynı sosyo-ekonomik haklara sahip değil.

Yasa: İsrail’de temel hukuk kişiye haysiyetini koruma hakkı verir. Yüksek Mahkeme ‘minimum yaşam standardı’nı belirlemek için ‘haysiyet’ kavramını genişletir: Evsiz, aç, tıbbi bakıma erişimi olmayan, insani olmayan koşullarda çalışan kişilerin haysiyeti çiğnenmiş sayılır.

Eğrisiyle doğrusuyla: İsrail Merkez Bankası’nın bu yıla ait çalışmasına göre İsrailli Araplar ülkenin en yoksul kesimini oluşturuyor. İstihdamda ayrımcılık, maaşlarda eşitsizlik, eğitimin seviyesinden dolayı kalifiye işgücüne katılamama, kadınların iş gücüne kültürel sebepler yanında yeterince sosyal destek (ör: kreş, servis) görmedikleri için katılamamaları bir kısırdöngü yaratıyor. Yahudi bölgelere nazaran Arap yerleşimlerine okul, altyapı ve sosyal hizmetler için daha az fon aktarıldığı tespit edildi. Arapların askerlik yapmaması iş başvurularında, ev kredisi veya burs taleplerinde dezavantaj oluşturuyor.

2012’de Ekonomi Bakanlığı Arap nüfusun istihdam kalitesini ve belli sektörlerde Arap çalışan talebini arttırmak için sosyo-ekonomik değişim programı başlattı, ayrıca 2010 yılında beş yıllık kalkınma planı çerçevesinde bütçeden 216 milyon dolar ayrıldı. Arap ve Yahudi belediyelere ayrılan kaynak nihayet son yıllarda birbirine eşitlendi. 2011 verilerine göre kamuda yüzde 7,8’lık pozisyon Araplar tarafından dolduruluyor. Tüm Arap bölgelerinin kalkınma bölgesi ilan edilerek vergi teşviki sağlanacağı açıklandı.

Başka bir pencereden: Askerlikten muafiyet durumu yalnızca Araplar için değil ultra Ortodoks Yahudiler için de geçerli. İsrailli bir Arap’ın istatistiksel olarak ortalamada daha az kazanıyor olması gerçeği ayrımcılığın yanında, ortalama Arap işçinin Yahudi meslektaşına göre on yaş küçük olması ve dolayısıyla daha az para kazanması ile de açıklanabilir. Minorities at Risk grubunun raporuna göre İsrailli Araplar ekonomik olarak komşu ülkelerdeki Araplara göre daha iyi durumdalar.

 

Söylem: İsrailli Araplar toprak satın alamıyor

Yasa: Yahudi Ulusal Fonu (Jewish National Fund - JNF) tarafından 20. yüzyılın başından itibaren Yahudi yerleşimleri kurmak üzere alınan toprakların büyük kısmı devletin kuruluşundan sonra İsrail Devleti’ne bağlı Toprak Yönetimi Otoritesi’ne (Israel Land Administration-ILA) devredildi. İsrail topraklarının yüzde 92’sini kapsayan bu topraklar (ILA %80, JNF %12) satılık değil, fakat din, ırk ve cinsiyet ayrımı yapılmaksızın herkese kiralanabilir. Geri kalan topraklar özel mülkiyet olup Araplar ve Yahudilere aittir.

Eğrisiyle doğrusuyla: JNF’nin doğası gereği Araplara toprak kiralaması bir takım kısıtlamalara tâbi, ancak pratikte JNF, ILA ile kendi arasında toprak değişimi yaparak bünyesindeki toprakları bazen Araplara uzun vadeli kiralıyor. İsrailli Arap olan Ra'adi Sfori’nin JNF’ye yönetici olarak getirilmesi de kayda değer. Araplara ait toprakların yarısı ILA’nın kiraladığı topraklardan oluşuyor. Ayrıca bazı bölgelerde (ör: Berşeva) kira fiyatlarında Araplara pozitif ayrımcılık yapılıyor.

Oldukça ayrımcı bir yasa olduğuna kanaat getirilen ‘Kabul Komitesi Yasası’na göre, Galile ve Negev’de 400 aileden az nüfuslu yerleşimlerde Yahudi Ajansı ile Dünya Siyonist Örgütü’nden birer kişi ile sakinlerin oluşturduğu bir komite ‘yerleşimin sosyal ve kültürel dokusuna uyumluluk’ kriterine göre kimlerin ev alıp alamayacağına karar verebiliyor. Bu bölgelerde Araplar çoğunlukta olmasına karşın Arap yerleşimlerine böyle bir ‘cemaat yerleşimi’ statüsü verilmedi. Yahudi cemaat yerleşimlerinin sayısı 400’e yakın.

 

Başka bir pencereden: Kudüs Müftüsü Ikremah Sabri’nin Filistinlilerden Yahudilere toprak satan olursa idam edileceği fetvasını verdiği sene olan 1996’da yedi Filistinli öldürüldü.  Ertesi sene Filistin Yönetimi Adalet Bakanı İsrail’e bir santim toprak satana idam cezası verileceğini açıkladı. 2010’da yasa Filistin mahkemelerince yeniden onaylandı.

 

İsrailli Araplar ne diyor?

İsrail’in Arap vatandaşlarına ikinci sınıf vatandaş muammelesi yapıp yapmadığı tartışması, azınlığı olan her ülkede olduğu gibi sonsuza dek uzayabilir. Ocak 2014’te Independent Media Review & Analysis tarafından gereçekleştirilen anket sonuçları tartışmaları bir sonuca bağlamasa da, bu ampirik veri konu hakkında kafanızda son bir resim oluşmasına yardımcı olabilir.

 

İsrail ve Filistin barış konusunda mutabakata varırlarsa, iki devlet arasında toprak değişimlerine taraftar mısınız?

Taraftar   %42

Karşı       %53

Bilmiyorum     %6

 

Olası bir barış anlaşması kapsamında evinizin olduğu yerde kalması koşuluyla Filistin Devleti’nin egemenliğine geçmek ister misiniz?

Evet %31

Hayır       %65

Bilmiyorum     %4

 

Genel olarak İsrail vatandaşı olmaktan memnun musunuz?

Memnunum    %70

Memnun değilim     %19

Bilmiyorum     %2

 

KAYNAKLAR

http://time.com/15479/israeli-army-christian-arabs/

https://www.salom.com.tr/haber-92793-yahudi_misin.html?rev=2

http://www.meforum.org/3423/israel-arabs-deprived-radicalized

http://www.tau.ac.il/~yashiv/Israeli%20Arabs%20in%20the%20Labor%20Market%20--%20Policy%20Paper.pdf

http://en.wikipedia.org/wiki/Arab_localities_in_Israel#Jerusalem_District

http://news.bbc.co.uk/2/hi/8552816.stm

http://www.kas.de/wf/doc/kas_33718-1522-2-30.pdf?130308100452

http://www.meforum.org/370/can-arabs-buy-land-in-israel

http://en.idi.org.il/analysis/articles/employment-among-israeli-arabs/

http://www.meforum.org/3637/israel-jewish-majority#_ftn4

 

1 Yorum