2015’in ilk günleri olması gerektiği gibi daha iyiye ulaşmanın umudunu, yeni ve tertemiz bir sayfa açmanın heyecanını barındırmıyor içinde. Yeni başlangıçlar her zaman hatalardan dönme şansı verir. Ancak ülkenin içinde bulunduğu karamsarlık ve birbirine yabancılaşma hali, sokaklara serpiştirilen birkaç ışıkla bile 2015’in parıldamasına, bu ağır ruh halinin kaybolmasına yardımcı olamıyor.
2014’ü nasıl bilirdiniz? Kavga, restleşme, tek tip, muhafazakâr ve itaatkâr bir toplum yaratma süreci, akıl tutulması, darbe, yasaklar, lobiler, ya sev ya git, bizden değilsin… Hal böyle olunca Türkiye içte birbirine yabancı, dışta ise gittikçe yalnızlaşan, paranoyak bir ıssız adama dönüşüyor.
2014 dünya için de pek parlak geçmedi. Hiç olmayacak diyebileceğimiz gelişmeler oldu. Rusya herkesin gözleri önünde Kırım’ı ilhak etti, yaptırımlar konuldu. Nükleer programına rağmen İran uluslararası sisteme dahil olmaya başladı, yaptırımlar gevşetildi. ABD Küba’ya dostluk elini uzattı. Kabul ettiğinde oranın ABD için bakir bir pazara ve kısa sürede bozulup küçük bir Amerika’ya dönüşeceğine şüphe yok… Suriye’deki savaş bu yıl tam 76 bin can aldı, milyonlarca kişi evlerinden oldu. Biz mi? Hâlâ seyrediyoruz… Bölgedeki istikrarsızlıktan beslenen (IŞ)İD gibi terör örgütleri türedi, ordu ve gelir sahibi olup devletçilik oynayabildiler, vahşetlerini sergilemekten çekinmediler. Ebola Afrika’yı sardı, Meksika’da öğrenciler, Nijerya’da genç kızlar kaçırıldı, Taliban okul bastı, İsrail ile Hamas arasında geciken savaş yeniden yaşandı, tüm dünyada terör saldırıları devam etti ve yüzlerce, binlerce kişi hayatını kaybetti.
2015 böylesi bir mirası devralırken Ortadoğu gittikçe daha bölünmüş, kimliklerin her şeyin üstünde önem kazandığı, sınırların silindiği ve bunun sonucunda eski düzenin kaybolduğu bir istikrarsız denize, bir şiddet sarmalına dönüştü. Buradaki tek umut verici gelişme ise Tunus’ta yaşandı. Arap Baharı’nın başladığı yer olan Tunus, bugünlerde Batılıların gözünde bir inci tanesi gibi parlamakta. Demokratik seçimlerle başa geçen hükümetin başarılı olmasına o kadar bel bağlandı ki, Tunus’un yeni bir ‘model ülke’ olarak gösterilmesine, onca çabanın, onca acının özlenen tek iyi sonucu olarak taçlandırılmasına sebep oldu. ABD bir başarı öyküsü bulmanın heyecanı içinde, Müslüman bir ülkede Batı tarzı demokrasinin mümkün olabileceğini gösterebilme telaşına girdi yeniden.
2014’ten devralınmış bir diğer önemli miras ise büyük güçlerin rekabeti. ABD’nin bir süper güç olarak inandırıcılığını kaybettiği, Ortadoğu’dan uzak durmaya çalıştığı sıkça tartışıldı. Çatışmalara kulağını kapatınca bunların yok olacağı inancı Amerikalıların pek işine yaramadı maalesef ve gittikçe tam içine çekildiler. Obama’nın asıl hedefi olan Uzakdoğu’da ise ekonomik güç Çin’in yenidünya düzeninde yer edinme çabaları gerginliği arttırdı. ABD-Çin arasındaki rekabet özellikle çevre konularında işbirliklerini engellemese de Çin ve Rusya arasındaki askeri yakınlaşmayı da durduramadı.
Batı ile Rusya arasında özellikle Ukrayna krizi ile başlayan çekişme Soğuk Savaş dönemini hatırlatır cinsten. Rusya’nın Ortadoğu’da önemli bir güç olduğunu ve Suriye’de kimyasal silah anlaşmasını kabul ettirdiği gibi birçok konuda arabulucu olacağını söylemek mümkün. Rusya’nın Türkiye’nin tersine tüm taraflarla diyalogda olması, nükleer İran konusundan İsrail-Filistin meselesine kadar birçok soruna çözüm konusunda öncülük edebileceğini gösteriyor.
İran-Suudi Arabistan rekabeti mezhep ve kimlik üzerinden devam ederken Sünni kesimin bölünmüşlüğü İran’a yarıyor. Körfez ülkeleri ise ellerindeki petrol gücünü İran ve Rusya’ya karşı kullanıyorlar. Öte yandan Ruhani’nin seçilmesi ile birlikte imaj tazeleyen Tahran devam ettirdiği nükleer görüşmelerle ABD ile ilişkilerini yoluna koymayı başardı. İlişkilerde normalleşme hiç olmadığı kadar telaffuz edilirken, bölgenin iki önemli gücü olan Suudi Arabistan ve İsrail’in bundan hiç hoşnut olmadığını söylemeye gerek yok.
İsrail ise yeni yılı Filistin Yönetimi’nin diplomatik atağı, yolsuzluk iddiaları ve erken seçim yükü ile karşıladı. Hamas ile El Fetih’in kurulamayan uzlaşı hükümeti, İsrail ile Filistinliler için yeni bir barış sürecinin kaybolan ümidi, oralarda pek bir değişiklik olmadığını gösteriyor.
2014 (IŞ)İD’in yılıydı. 2015 ise İran ve Rusya’nın altın dönemi olacağa benziyor. Dünyada ne olursa olsun evinizden sağlık, mutluluk, neşe ve şans eksik olmasın. Mutlu yıllar!