Çocuğumun neye ihtiyacı var?

Anael Aile Merkezi’nin kurucularından İris Steinfeld’in verdiği bir günlük seminere katıldım. İtiraf etmeliyim ki çoğu annenin ilgisini çekebilecek bir başlığı vardı bu seminerin. ‘Çocuğumun Neye İhtiyacı Var?’ Sevgili Şalom okuyucuları ile bu keyifli seminerde duyduklarımı paylaşmak istedim. İris Steinfeld konu ile ilgili sorularımı cevaplandırdı. Umarım siz de benim kadar keyif alırsınız.

Raquel AŞKANER HABİB Çocuk-Aile
21 Ocak 2015 Çarşamba

Her anne için çok hassas bir soru bu. Neden bu konuyu seçtiniz?

 İnsanoğlu için bilim tarafından da kanıtlanmış olan tek ihtiyacımız bağ kurmaktır! Tabi ki bağ kurmak için en gerekli duygu sevgi ve kendini güvende hissetmektir!

Uyumlu çocuk eşittir bağ kurabilmiş çocuk, uyumsuz çocuk eşittir kopukluk yaşayan çocuk demektir. Çocuk her yaşta ve herkes ile kopukluk yaşayabilir.

Çocuğun ilk temel ihtiyaçı sağlıklı bir anne-baba ilişkisidir. Mesela; baba eve geldiğinde ilk önce anneyi öpmeli sonra çocukları ile ilgilenmelidir. Ebeveynler arasında sağlıklı ve dengelerin iyi kurulduğu bir aile sisteminde çocuklar kendilerini güvende hissederler.

Çocukta bir problem var ise bu ebeveynlere çocuğun bir ihtiyacı olduğu ile ilgili bir sinyal verir. Bu kimi zaman dikkat eksikliği, uykusuzluk, derslerinde sorun veya sosyal sorunlar olabilir. Bunlar bize hep bir ihtiyacın olduğunu söyleyen ipuçlarıdır.

Hayatın odak noktası çocuklar değildir ve bir evliliğin de çocuklar kadar şefkate ihtyacı vardır. Uzman David Code diyor ki; “Mutlu çocuklar yetiştirmek istiyorsanız evliliğe öncelik verin.”

Genelde çocuk doğana kadar evliliklerde iletişim, cinsellik ve diğer her alanda dengeler çok düzgün ilerler iken, çocuk olduğu andan itibaren anne ve baba arasındaki denge bozulmakta. Ve çocuğun ihtiyaçlarına ağırlık verilip, evliliğin ihtiyaçları unutulmakta.

Evliliklerin ihtiyaçları derken ne demek istiyorsunuz? Ve çocuklar bu ihtiyaç üçgenin içinde nerede olmalılar?

Bebek geldikten sonra anne baba arasındaki paylaşımların devamı çok önemlidir. Haftada bir iki kere baş başa yemek yemek, birlikte zaman geçirmek, bir spor yapmak, cinselliği devam ettirmek; dengeleri koruyabilmek açısından gereklidir.

Eşlerin birbirlerinden ne istediklerini bilmeleri ilişkiyi çok rahatlatır. Konuşarak iletişimi korumak, birbirinin zayıf noktalarını bilmek, o noktalara basmamak, dikkat edilmesi gereken en önemli ipuclarıdır.

Çocuklarda içgüdüsel olarak annenin ihtiyacını karşılama mekanizması vardır. Eğer baba, annenin duygusal ihtiyacını karşılayamıyor ise, çocuk bu rolü üstlenmeye başlar ve bunun sonuçunda çocuk duygusal olarak çok yorulur.

Çocuğa gösterilen sevgi ve şefkat kadar, karı kocanın da birbirlerine sevgi ve şefkati göstermeleri gerekir.

Bir anne kendini ilişkisinde yalnız hissediyor ise, çocuk annenin yalnızlık duygusunu farkına varır. Annenin bu duygusunu tamamlamak için anneye yardımcı olmak ister ve ona yapışır.

Babaların çoğunlukta takdir, onaylanma veya ilgi ihtiyaçları, kadınların ise ilgi, şevkat ihtiyaçları olmakta. Bu duygusal ihtiyaçlarımızı çocuklar otomatik olarak besleme ihtiyacı duyar ve roller karışmaya başlar. Oysa bu ihtiyaçlarımızı kendimiz beslemeli veya eşimizden beslenmeliyiz. Çünkü ebevyn olarak bizim görevimiz çocukların duygusal ihtiyaçlarını beslemektir. Bağ kopuklukları olan ilişkilerde çocuk boşta kalan rolü tamamlamaya çalışır.

Sağlıklı bir ilişki için anne veya baba fark etmeksizin, önce ‘ben’ sonra ‘evlilik’ sonra ‘çocuk’ gelmelidir.

Çocuğun ihtiyacı, kendi gücüne sahip çıkmış, hayatta neşeli, pozitif, duygularını net bir şekilde ifade edebilen şeffaf bir ebevyndir. Ebeveynler üzgün de olabilir, kızgın da, tüm pozitif duygular gibi negatifleri de yaşabilirler. Ancak bu duygularımızı rahatça ve doğru şekilde ifade edilebilen bir ortam oluşturmamız çocuklarımızın kendi ruh sağlıkları için çok önemlidir.

Boşanmış çiftlerde ebeveynler bu dengeyi nasıl sağlayabilirler? Bu çiftlerin çocuklarının rol karmaşası yaşamamaları nasıl sağlanabilinir?

Ebeveynler boşanır ise tabii ki bu çocuklar için bir travma olacaktır. Ancak bu durumlarda da ayrı ayrı yaşayan mutlu ebeveynlerin sağlayacakları huzurlu ortamlar çocuklar için daha yararlı olacaktır. Çocuklar için ebeveynlerini yeni ve sağlıklı başka ilişkilerde görmek, uzun vadede daha mutlu ve sağlıklı ilişkiler kurmalarını sağlayacaktır.

Dikkat edilmesi gereken bir nokta ise, bu boşanma ve devamındaki süreçlerde çocuklara her zaman şeffaf olunmalıdır. Boşanan çiftlerin vicdan azabı çektikleri için yaptığı hata olan  kendini çocuktan daha geri planda bırakmak çocuğun duygusal sağlığı için daha zararlı bir etki yaratır. Bazen boşanma kişilerin kendi iç güçlerine ulaşmalarını sağlar ve ayrı kalarak daha sağlıklı bireyler olabilirler.

Çocuklar için bağ kurmaya ihtiyaç ne demek? Ve kimler ile bağ kurmaya ihtiyaç duyarlar?

Çocuklar ilk bağı anne karnında iken anneleri ile kurmaktalar. Ancak çocukların anne kadar babaları ile de bağ kurmaya ihtiyaçları vardır. Hatta doğumdan önce bile baba ile bağ kurabilirler.

Aile içi kurulan bağların da çok önemi vardır. Özellikle büyük anne ve babalar ile kurulan bağlar çok sağlıklı ve yararlıdır. Günümüzde bazı ebeveynler çocuklarını çok şımardıkları için büyükannelere göndermiyorlar, ancak bu davranıştan vazgeçmek gerek. Çünkü herkesin çocuklar ile kendi ilişki modelleri vardır. Çocuklar aileleri ile ne kadar derin bağ kurabiliyorlar ise gelecekteki hayatlarında o kadar sağlıklı ilişkiler yaratabilirler.

Özellikle büyükanneler ve büyükbabalar torunlarına koşulsuz sevgi verirler. Bu koşulsuz sevgi çok önemlidir! Bu sebepten aile bağlarını kuvvetli tutmak çok önemlidir.

Çocukların güvende hissedebilmesi ve bağ kurabilmesi için en önemli kilit konu nedir?

 Sınırlar: Çocukların güvende hissetmeleri için sınırlara ihtiyaçları vardır. Aile bir ağaç gibidir. Çocuğun sallandığı dallar sürekli esner ise, kurallar her gün değişir ise, çocuk dala güvenmez ve düşeceğini düşünür. Oysa dallar hiç esnemeden sağlam dururlar ise çocukta tüm dallarda güven ile sallanır ve çocukluğunu yaşayabilir. Güvensiz hisseden çocukların otonom sinir sisteminde sempatik durumu çalışır ve daha fazla hareket etmeye başlarlar, bu sebeple de düşünme ve konsantrasyonları azalabilir, kimi zaman bu durum çocukların akademik başarılarını bile etkileyebilir.

Bağ kurabilmek için ikinci en önemli konu ise ebeveynlerin kendi ruhsal durumlarıdır. Ebeveynler kendilerine zaman ayırmalıdır. Evli ya da boşanmış fark etmez, yoga, meditasyon, sanat, spor, arkadaşlar, gibi konularda kendinize vakit ayırırsanız içinizdeki mutluluk gözlerinize yasıyacaktır. Olumlu yüz ifadesi ve pozitif beden dili ile çocukla bağ kurmak kolaylaşır ve bu tarz yaklaşımlar çocuğu rahat ettirir, güvende hissettirir.

Oysa karşımızdaki ebeveyn gergin ise, huzursuz ise çocuk da bu kişi ile bağ kurmakta zorlanacaktır. Çocuğun her yaştaki tek ihtiyacı bağ kurmaktır. Aynı karı koca arasındaki bağ kurma ihtiyacı gibi.

Sınırları nasıl koyabiliriz?

Ceza sistemi artık eskide kaldı. Sınırları koyarken bağımızı kopartmadan sınır koyabilmeliyiz. Önce çocuğun ihtiyacını anlamak ve ifade etmesini sağlamak gerekir. Mesela klasik bir örnek olan markette iken krize giren çocuk karşısında ilk önce çocuğun duygusal durumunu anlamak gerekmektedir.

Ebeveyn: “Anladım sen şu anda sinirlisin çünkü çikolata istiyorsun, bu yüzden bana kızgınsın,” diyerek çocuğa duygularını ifade etmekte rol model olmalıdır.

Anlaşıldığını hisseden çocuklar biraz sakinleşirler.

Ebeveyn: “Çok üzgünüm şu anda ben bunu doğru bulmuyorum, senin sağlığın için bunu yedirmek istemiyorum,” diye ifade ederek, bağırmadan, cezalandırmadan, gücünde durarak, bağını koruyarak göz ve beden temasını kaybetmeden, çocuğa ulaşabilir. Bunu başardığımızda çocuk tutturmalardan vazgeçer.

Çocuklar biraz ağlayabilir, üzülebilir. Hatta ufak yaşlarda dürtü kontrol merkezlerinin gelişimini sağlamak için her istediklerini hemen vermemek gerekmektedir. Bu sayede sabırlı olmayı, dürtülerini kontrol altında tutmayı öğrenirler.

Hayatta kurallara uyabilmek çok önemli bir başarıdır. Özellikle ileriki iş hayatları ile baş edebilmeleri için küçük yaşta konulan kurallar çok önemli ve etkilidir.

Sınır koyarken ki çocuğa olan yaklaşımımız en çok dikkat edilmesi gereken konudur. Aşağılamadan, bağırmadan ve cezalandırmadan sınır koyarsak sağlıklı ve güvenli çocuklar yetiştirebiliriz.

Çocuk yetiştirirken yapılan en büyük hatalardan biri:

Bazen ebeveynler çocuklarını kendi kimliklerini bulmak için fazla özgür bırakıyorlar. Ancak fazla serbest kalan, sınırlarını netleşmeyen çocuklarda bu yaklaşım aslında korku doğuruyor.

O zaman çocuğumuzun neye ihtiyacı var?

Çocuğunuzun tek ihtiyacı sizin kendinizi tanımanızdır!

Kesinlikle işin özü ama en zoru da bu! Karşımızdaki kişide sorun bulmak ve değiştirmek istemek her zaman daha kolay gelir.

En kolay değiştirebileceğimiz ve değiştirmemiz gereken ilk unsur; iletişim yöntemlerimiz! Maalesef çok yanlış konuşuyoruz, çok çabuk kırıyoruz, yargılıyoruz, aşağılıyoruz. Beden dili ve sözlerin uyumlu olması çok önemlidir. Ben dili çok etkili bir dildir. Bunu kullanarak çocuklarımıza daha kolay ulaşabiliriz. 

“Ben yüksek sesten rahatsız oluyorum. Lütfen bana yardım eder misin bu konuda?” bunu söylediğimizde aşağılamıyoruz, yargılamıyoruz böylece karşımızdaki savunmaya geçmiyor. İhtiyacımızı, olumlu ve olumsuz duygularımızı dile getirmeliyiz.

 O zaman şunu anlıyorum, sağlıklı ve mutlu çocuk yetiştirmek için ilk gerekli olan, çocukların ihtiyaçlarını anlayabilmeden önce kendi davranışlarımızı ele alabilmeli, hangi ihtiyaçlarımız olduğunun farkına varabilmeliyiz.

Aynen öyle! Verdiğimiz tepkileri ve beklentileri anlayabilmemiz için kendi çocukluğumuza dönmeliyiz. Nasıl rol modeller ile büyüdüğümüzün farkına varmalı, kim kimi onurlandırdı, kim kime şefkat verdi; kendi ailemizdeki dinamikleri bilir isek, çocuğumuza yansıttığımız davranış patternlerimizi anlayabilir ve işe yaramayanları değiştirebiliriz.  Çocuklarınız ile uğraşmayın, aslında onların hiç bir problemleri yok. Önce kendimize bakmalıyız. Değişimimiz ile birlikte daha mutlu daha yumuşak olduğumuzda, daha anlayışlı daha az stresli, daha güvende hissederek, herkes ile daha iyi bağ kurabiliriz.