Krizin dünya turu

Alber NASİ Köşe Yazısı
28 Ocak 2015 Çarşamba

Avrupa ekonomik krizin etkisiyle aşırı sağın yükselmesinden korkarken, Yunanistan’da ekonomik kriz tam tersine aşırı solcu SYRIZIA partisini iktidara taşıdı. AB’ye olan borçların ödenmemesi, Euro’dan drahmiye dönülmesi gibi radikal fikirleri ortaya atan parti lideri Çipras, ardı ardına ekonomik krizlerle boğuşan Yunanlıların umut kaynağı oldu.

Yunanistan’daki erken genel seçimlerin AB Merkez Bankası Başkanı Draghi’nin ekonomik genişleme paketini açıklamasından hemen sonra yapılması, Çipras’ın bu söylediklerini yerine getirmeden de Yunan ekonomisini düze çıkarabileceğini gösteriyor. Çünkü borçlu AB devletlerinin tahvillerini alacak olan AB Merkez Bankası, ister istemez Yunanistan’ı da kurtarmış olacak. Gerçi Avrupa krize girmeden önce de Yunanistan aynı tehditlerle Avrupa’dan hatırı sayılır bir borç koparmayı başarmıştı. Nihayetinde de bu borçların karşılığında istenen ekonomik tedbirlerin uygulanması SYRIZIA’nın iktidara gelmesinin yolunu açtı. Yunanlılar konjonktürün de etkisiyle artık birkaç sene daha sirtaki ve siestaya rahat rahat devam ederler artık.

Avrupa gerçekte neden ekonomik krize girdi?

ABD gibi parayı har vurup harman savurmasından mı? Olmayan parasıyla aşırı borçlanmasından mı? Olmayan değerleri olmuş göstermesinden mi? Yoksa aşırı tutumluluk, aşırı sosyalist anlayış, aşırı önceden planlama huyları ve Avrupalıların para harcamak konusundaki hassasiyetleri, lükse mesafeli yaklaşmalarından mı?

Hatırlamak gerekir ki standart bir Avrupalıda herhangi bir spontanlık yoktur, her şey önceden planlıdır. Farz –ı misal şu anda Avrupa’da, özellikle de Batı Avrupa’da ortalama bir beyaz yakalı daha  şimdiden yaz tatilinin tarihlerini belirlemiş, uçak biletlerini satın almış, otelde rezervasyonunu yapmış, olası otele ulaşım giderlerini hesaplamış ve bunun önemli bir kısmını ya kenara ayırmış ya da ödemiştir bile.

Bir Türk gibi son dakikada uçak rezervasyonu yapmak, tatil için kredi almak, üç yaşını doldurmamış cep telefonunu yenisi ile değiştirmek, iPhone’un son modelini satan dükkânlar önünde uzun kuyruklar oluşturmak standart bir Avrupalıdan pek beklenen davranış biçimleri değil. Bu nedenle çok alışveriş yapılan mağazalarda, Avrupalılardan fazla yabancı turistlerin olması, lüks mağazaların olmazsa olmazı Rusça bilen satıcıların bulunması, zaten Avrupalıların pek de lükse düşkün olmadığının göstergeleri.

Aşırı harcayan ABD batmanın eşiğinden döndü. Çıkan ekonomik kriz sebebiyle birden bire frene basılması ve aslında dev bir borsa olan ABD ekonomisinin raydan çıkmasına sebep oldu. Öte yandan Avrupa’nın hem ekonomik hem siyasi anlamda bir bakıma muhafazakâr olması krizi kapısına getirdi. Ekonomiyi canlandıran genç tabakanın düşük doğum oranıyla azalması, sermayeyi kabul ederken zorlanması, niteliksiz göçmen kabulü, birliğe üye olan gelişmekte olan ülkelerin üretim açısından Avrupa’ya entegre edilmesine yeterince çaba gösterilmemesi krizi körükledi.

Euro’nun değeri, Avrupa bölgesinin özellikle sanayi ve teknolojik ürünlerde Çin ile rekabet edecek düzeye geleceği noktaya kadar düşmeye devam edecek. Zaten o noktada da kriz, geçen sene büyüme hızı oldukça düşen Çin’e ihraç edilecek.

Öte yandan dünya gittikçe ucuzlarken, Türkiye’de TL’nin Euro’dan ziyade ABD doları ile paralel hareket etmesi psikolojik olarak olumlu görünse de orta vadede sanayi ve dolayısıyla ihracat, ayrıca turizm üzerinde son derece olumsuz etki yaratacak. Deflasyonist ortamda Rusya hariç tüm dünya ülkeleri para birimlerini değersizleştirmek için çaba gösterirken Türkiye’de Merkez Bankası’nın göreceli olarak son derece yüksek bir faiz vererek TL’yi güçlü tutmak istemesi şaşırtıcı bir karar.

Yunanistan erken seçimleri ve ekonomi dışında gündemin bir diğer önemli  maddesi ise 1985 yılında Arjantin’deki Yahudi Merkezi’ne yapılan ve 85 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırısının faillerini arayan savcı Alberto Nisman’ın evinde ölü bulunması. Ne tesadüftür ki Nisman terör saldırısıyla, İran ve mevcut Arjantin Devlet Başkanı arasında bir bağlantı da bulmuştu.

O kadar barizdir ki bazen suçluların suçlu olduğu… Ama bir o kadar da acıdır ki buna karşın hiçbir şey yapılamaz…