Yahudilikte kadının gücü

Her cuma akşamı okunan Eşet Hayil duası kadının Yahudi toplumundaki yerini açık ve net bir şekilde dile getirir. Kadının erkekten güçlü olduğunu veya tersini savunacak bir konunun tartışılması yanlış bir olaydır. Çünkü gerek kadın gerekse erkek yaratılıştan itibaren farklı özelliklere sahip olsalar da Yahudilikte eşittir. Zaten bu farklılık ikisinin birbirini tamamlaması amacındadır.

Kavram
18 Şubat 2015 Çarşamba

Rav Naftali Haleva

 

“Koca, eşine verdiği değeri Kral Şelomo’nun yazdığı Eşet Hayil ilahisindeki cümleler şu şekilde dile getirir.”

Erdemli kadını bulduğunda bil ki onun değeri mücevherlerden bile üstündür.

Kocası ona tüm kalbiyle güvenmelidir ki serveti hiçbir zaman eksilmesin.

O da kocasına tüm hayatı boyunca iyilikle karşılık verecektir.

O yün ve keteni ararken elleriyle avuçlarıyla can-ı gönülden çalışır.

Bir tüccar ihtiyaçlarının gelmesi için nasıl gemileri beklerse, o da gerekirse ekmeğini uzaklardan getirir.

Gece vakti iken uyanır, ev halkına yemeğini, çalışanlara da paylarını verir.

Bir arsa düşünün, onu alır ve kendi eli avucuyla ektiği meyvelerle bir bağa dönüştürebilir.

Belindeki kuşağı sıkıp tasarruf yapmayı bildiği gibi çalışmak için kollarına da kuvvet vermeyi bilir.

Kazancının iyi olduğunun farkındadır o yüzden gece lambası hep yanar.

Bulduğu yün ve keteni elleriyle avuçlarıyla ipliğe dönüştürür.

Fakir fukaraya, ihtiyacı olanlara elini uzatıp yardım eder.

Evdekilerin kar kış ve soğuktan korkmasına gerek yoktur çünkü hepsinin al yünlü giysileri vardır. (Mişle 31:10-31)

 

Her cuma akşamı okunan Eşet Hayil duası kadının Yahudi toplumundaki yerini açık ve net bir şekilde dile getirir. Kadının erkekten güçlü olduğunu veya tersini savunacak bir konunun tartışılması yanlış bir olaydır. Çünkü gerek kadın gerekse de erkek yaratılıştan itibaren farklı özelliklere sahip olsalar da Yahudilikte eşit derecede olduklarını vurgulamak isterim. Zaten bu farklılık ikisinin birbirini tamamlaması amacındadır. Bu nedenle kadın ve erkeğin faklı rolleri mevcuttur. Yahudilikte güçlü kavramı kişinin sahip olduğu dış görünüşle hesaplanmaz. Çünkü gerek kadın gerek erkeğin gücü Yahudilikte dışa bağlı değil, aksine tamamen içiyle alakalıdır.

Maalesef bugün yaşadığımız toplum kadının gücü hakkında tezat oluşturabilecek soru işaretleriyle karşı karşıya kalmakta ancak gerçekte kendi içinde var olan gücü bilmiş, fark etmiş olsa bu soruyla karşı kaşıya kalmayacağı kesindir.

 

Tora’da Tanrı Moşe’ye Sina Dağı’nda şöyle der: “Ko tomar lebet Yaakov

vetaged lebene İsrael. – Bu söylediklerimi Yaakov’un evine söyle ve İsraeloğullarına anlat.”

Bet Yaakov-Yaakov’un evi denince kadınlardan bahsedilmektedir. Bene İsrael kelimeleri ise erkekleri dile getirmektedir. Tanrı Moşe’ye diyor ki Tora’yı ilk önce kadınlara söyle. Neden ilk önce kadınlara verildi? Çünkü kadın öyle bir yapıya sahip ki, mitsvalar olsun, midraş’ın belirttiği diğer sevaplar olsun, en iyisini yapabilmek için çalışırlar ve bunda da başarılı olurlar. Tora’nın yolunda yürüyebilmek, Tanrı’nın gösterdiği yolda yürüyebilmek için can atarlar. Bunu da tüm kalpleriyle yaparlar. Bu nedenle Tora öğretilerinin ilk önce kadınlar tarafından benimsenmesi gerekiyor ki erkekler bu konu daha rahat kavrayabilsin. Ancak tüm değerlerin geleceğe aktarılması kadının ilk onay ve kabul görmesi ile mümkün olabilecektir. Yaratılıştan itibaren kadının gerçek kimliğinde iyilik yapmak tüm arzusudur ve ruhu da Tora’yı, mitsvaları tüm kalbiyle uygulayacak bir niteliktedir. Arzuladığı gerçek mutluluğa da kişisel olarak da bu değerleri gelecek nesle aktarması ve ailesiyle birlikte ulaşacaktır.

 

Pele Yoets kitabında erkeklere şu şekilde bir tavsiyede bulunuyor: Sen Tora’daki mitsvaları gerektiği gibi yap, çünkü kadın bunları tüm arzusuyla yapabilecek bir nitelikte olduğundan Tora’ya senden daha çabuk yaklaşabilir ve kadın ne yaptığını biliyorsa amaca senden daha kolay ulaşabileceği bir kesindir.

Erkeklerin manevi açıdan bütünlüğe gelebilmeleri için daha fazla mitsva uygulamalarına ihtiyaçları vardır. Buna karşın kadınlar, yaratışlarından itibaren bu bütünlüğe daha yakın olduklarından bu konuda erkekler kadar daha yükümlü değildirler.

Bereşit kitabında Tora bize, Sara’nın Yişmael’in yıkıcı davranışlarını sezdiğini anlatmaktadır. Sara kocası Avraam atamızdan oğlu Yitshak’ın gelişmesi için gereken ruhani ortama zarar verdiği gerekçesiyle, Yişmael’in evden uzaklaştırmasını ister. Avraam buna çok üzülür ve karar vermekte zorlanır. Ama Tanrı ona şu şekilde söyler: “Sara’nın sana söylediği her şeyde onun sözünü dinle.” (Bereşit 21:12) Hahamlarımız buradan yola çıkarak, Sara’nın nevua (peygamberlik gücü) konusunda Avraam’dan daha yüksek bir seviyede olduğunu söylemişlerdir. Nitekim duygusal açıdan kadının kendine ait bir potansiyeli olması sebebi ile kadınlarımızın evin içindeki insanların manevi düzelmesi ve gelişmesi tamamen evin içindeki kadının rolüne bağlıdır.

Tora, sonraki çift Yitshak ve Rivka’da da Yaakov’un dürüst olup Yitshak’ın vereceği berahanın Esav’a değil, Yaakov’a uygun olduğunu özellikle Rivka’nın anladığını anlatılır. Midraş ileride atalarımızın Tanrı’dan İsraeloğullarına merhamet gösterip onları kurtarmasını isteyeceklerinde, Tanrı’nın özellikle Rahel’in sesini işiteceğini yazar. 

 

Kızıldeniz’i aşarken Tanrı’nın mucizesini dile getiren ve ilahiyi söylerin başında yer alan Miryam, Tanah’ta İsraeloğullarına hakimler döneminde liderlik eden Devora Peygamber, Yeuda kralı Yoşiau’nun devrinde yaşayan Hulda Peygamber, üstün tevazua sahip olan Rut ve Yahudileri yok edilmekten kurtaran Kraliçe Ester, Yael, Yudit, Hana gibi kadın kahramanlar Yahudi dini ve tarihinde kadının yüceliğini simgelerler. Diğer tüm kültürlerin kadınları aşağı görüp, en iyi ihtimalle onları köle veya mal gibi kullandıkları dönemlerde kadınlarımızın, peygamber, lider ve eğitimci oldukları görülür.

Nitekim Talmud’da Sara, Miryam, Devora, Hana, Avigail, Hulda, Ester olmak üzere yedi tane kadın peygamber isminden bahsedilir. Rabilerimizin belirtiği gibi kadınlar erkeklerden daha önemli yerlere de gelebilmektedirler.

Rambam, eserinde insanoğlunda Tanrı’nın yansımasını, insanoğlunun zekâsı olarak tanımlar. Bu durumda kadın erkekten biyolojik ve psikolojik olarak değişik olmakla birlikte erkekle eşittir. Talmud’un bilginleri de kadında daha fazla sezinleme kapasitesi saptar. Tora’nın Yaratılış (Bereşit) bölümünde görüleceği gibi erkeğin hammaddesi Tanrı’nın can verdiği toz toprak, kadının hammaddesi ise zaten ilahi kazınmış olan erkeğin kaburgasıdır. Kadın (işa) erkekten (iş) türemiş olup hammaddesi daha üstündür.  

 

Yahudi ailesinin saflığı ve temel taşı büyük ölçüde annenin tutumuna bağlıdır. Kadının çocuklarına ve kocasına göstereceği ilgi çok büyük önem taşır. Yahudi geleneklerinde kadınlara ayrılmış üç önemli mitsva bulunır. Nerot (Şabat ve bayramlarda mumların yakılması), hala (açılan hamurdan bir kısım ayrılması) ve nida-mikve (aile saflığı ve temizliği, kadının adet dönemi ile ilgili kurallar). 

Kadınların sahip olduğu o iç dünyaları sayesinde bilin ki birçok şey değişebilir: Aile hayatı, çocuklarımızın geleceği, manevi değerlerin artması, cemaatimizin geleceği, sağlam bir nesil oluşturmak… Bunların hepsi yalnız kadınların elinde.

Halkın geleceği olan yarının çocuklarını büyütmek kadınların eline teslim edildiğinden günün her anında sorumluluk ve esneklik gerektiren bu görevi sadece belirli zamanlarda bağlayıp yerine getirmek mümkün olmadığından, Tora zamanın sebep olduğu Mitsva Ase olumlu mitsvalardan kadını muaf tutmuştur.

 

Yahudilerin kadına bakışıyla ilgili en çok sorulardan biri de sabah duaları içinde erkeklerin “şelo asani işa” (beni kadın yapmadığın için) şeklinde beraha (dua) söylenmesidir. Kadınların ise “şeasani kirtsono” (beni istediği gibi yaptığı için) şeklinde beraha (dua) söylemesi güya kadının aşağılandığı izlemini verir. İlk bakışta erkek, kadın olarak doğmadığı için sevinerek “beni kadın yapmadığın” şeklinde teşekkür etmektedir. Benzer şekilde kadın da sanki erkek olmayı tercih edermiş “beni erkek yapmadığın” şeklinde beraha söyleyememekte ve çaresiz “beni istediği gibi yapan” demektedir. Tüm bunlar, yüzeysel bakışla varılan sonuçlardır. Ancak gerçekte durum farklıdır.

Bunu anlamak için iki tane hizmetkârı olan bir kralı düşünelim. İlki, halkı yönetmekle görevli ve ikincisi kralın ev işlerinden sorumlu olsun.

Kralın evinde görev yapan hizmetkâr, kralı gün boyunca tahtında, avluda, sarayın odalarında olmak üzere birçok kez görmektedir. Buna karşın devlet işleri ile sorumlu bakan, kral ile sadece haftada bir haftalık toplantılarda görüşmektedir. Devletin başındaki bu adamın krala “beni kralın evinde hizmetkâr yapmadığın için teşekkür ederim. “ demesi hem iyi hem de kötü şekilde anlaşabilir. Kişinin “Bakan gibi saygı değer bir görevde olduğundan dolayı teşekkür etmesi övgü dolu bir söz olarak anlaşılır. Ancak, eğer bu kişi, kralın onu evinde hizmetkâr yapıp, her gün kralı görmek zorunda bırakmadığı için teşekkür ediyorsa, bu onun kralı hiç görmek istemediği anlamına gelir. Diğer taraftan, kralın evinde hizmetkâr olan kimsenin “beni devletin başına koymadığı için” sözleriyle minnettar olması sadece krala övgü olarak anlaşılır.

“Beni devletin başına koyup senden uzak kalmak zorunda bırakmadın ve seni her gün görebilir ve seni görevim itibari ile her gün daha çok övebilirim.”   

Aynı durum Kralların Kralı için de söz konusudur. Kadının “beni erkek yapmadığın için” şeklinde beraha söylemesi şu şekilde anlaşılabilir. “Erkekler gibi tüm mitsvaları yapmak zorunda olmadığım, tefilaya zamanında kalkıp erkek gibi tallet ve tefilin takmadığım için vs. sana minnettarım.” Bu sebeple kadının bu şekilde beraha söylemesi uygun değildir. (örnekteki bakan gibi) Ancak, “beni kadın yapmadığın” şeklinde beraha söyleyen erkeğin tek bir amacı vardır: “Tanrım beni daha az mitsva ile yükümlü olan bir kadın olarak yaratmadığın ve görevim gereği mitsvalardan yükümlü olduğum için sana teşekkür ederim” (örnekteki hizmetkâr gibi).

Anlaşıldığı gibi sabah kalktığımızda söylediğimiz berahalar, erkek ve kadının statüsü ile ilgili olmayıp, Tanrı’ya bize verdiği mitsvalardan dolayı duyulan şükranı yansıtmaktadır. Sabah kalkış berahalarında Tanrı’ya bizi Yahudi olarak, hayatımıza anlam verip bizi sonsuz hayata götürecek olan mitsvalarını yerine getirmemizi mümkün kıldığı için teşekkür ederiz.

Kadının “şeasani kirtsono” (beni istediğin gibi yaptığın için) şeklinde beraha söylemesi ise Tanrı’nın isteğini kabul eden bir kimse gibidir. Tanrı’nın isteğine uygun olan bundan mutluluk duymak büyük bir derecedir. Bunun gibi normal (Kohen ya da Levi olmayan) bir Yahudi erkeğin de Kohen olmayıp Bet Amikdaş’taki görevleri yerine getiremediği için üzülmesi söz konusu değildir. Tanrı her Yahudi’yi kendi isteği doğrultusunda görevlendirirmiştir. Tüm Yisrael bir bütündür ve her Yahudi bu bütünü tamamlayan bir parçadır.

Rabiler, Yisraeloğulları’nın her neslinin dürüst kadınlarının, o nesli meziyetlendirdiklerini belirtirler; kadınsız bir erkek, neşesiz ve kutsamasız yaşar. Bir erkek karısını kendisi kadar sevmeli ve ona kendisinden fazla saygı beslemelidir. Görünüşte erkek ön planda gibiyse de hemen hemen her erkeğin arkasında yönlendirici bir kadın olduğudur. 

 

Talmud’da dile getirdiği üzere Bene Yisrael Mısır’dan o nesildeki Tanrı korkusu sahibi kadınlar sayesinde kurtuldular. Neden kadınlarımız?

Mısır’da erkek – kadın herkes köleyken erkekler bu dünyayı çoğaltmak istemediler, bu şekildeki bir ortama çocuk getirmeğe gerek olmadığını düşündüler. Kadınlarımız ise “Şu anda içinde bulunduğumuz durum iyi olmayabilir Firavun erkek çocukları öldürürken bizlerde evlenmemek ve çoğalmamakla potansiyel doğabilecek kızları yok etmektesiniz. Bizim amacımız gelecek inşa etmektir ve geleceğimiz de iyi olacak” diyerek çoğalmaya devam ettiler. Bunun üzerine Tanrı “Kadınlar Tanrı inancını gösterdiler, Tanrı imanından ayrılmadılar ve çoğaldılar. İşte onlar için hepinizi Mısır’dan çıkarıyorum” dedi.

 

Kadınlarda, ruhani dengeyi koruma konusunda erkeklerden daha gelişmiş bir sorumluluk duygusu bulunmaktadır. Kadınlar erkeklerin aksine Altın buzağı günahına katılmamışlar; ayrıca Tanrı’ya güvenip casusların İsrael toprağı için konuştukları kötü itirafları da kabul etmeyerek İsrael topraklarına girmeye hak kazanmışlardır.

Eğer siz kadınlar Tanrı’ya aynı şekilde sonsuz inançlı ve Yahudi milleti çocukları için tüm gücünüzle gerçek kimliğinizle gösterirseniz, toplumuzda o zaman geleneklerine bağlı güçlü nesiller oluşacağından hiç şüpheniz olmasın.

Yazımın başında Kral Şelomo’nun derlediği ve kadını öven metinde belirtilen esas tema kadın iş hayatına atılsa da ve kariyer sahibi olsa da kendisini güçlü yapan iç dünyasının kuvvetidir. Kadınlarımızın topluma verebilecekleri en büyük katkı cemaatimizde kaybolmaya yüz tutan manevi değerlerin artmasını sağlamak ve çocuklarımıza aktarabilmektir.

Tora öğretilerin güzelliğini canla başla öğretmeye çalışan annelerimizi saygıyla anarken, bu vesileyle Tora sevgisini aşılamaya çalışan tüm kadınlara hazaka beruha dualarımı sunmak isterim.

Cemaatimizdeki saygın hanımefendiler; bilge hükümdar Şlomo Ameleh’in en önemli özdeyişlerinden biri olan “Şema Beni Musar Aviha Veal Titoş Torat İmeha – Evladım Babanın öğütlerini dinle ve annenin Tora’sını bırakma” sözünü sıradan bir özdeyiş olmaktan çıkarıp somut bir gerçek olarak yaşama geçiren mutlu kişilerdir. Yeşalem Ad… Paolhem. Tanrı eylemlerini ödüllendirecektir.

 

Kadın, erkeğin kaburgasından yaratıldı. Ayaklarından yaratılmadı!

Öyle olsa ezilirdi.

Üstün olsun diye başından da

Yaratılmadı…!

Ama göğsünden yaratıldı.

Eşit olsun diye…

Kolun biraz altında… Korunsun diye

Kalp hizasında… Sevilsin diye….

Kadın Adam’dan yaratıldı.

Ama her erkek bir kadından doğar…