Aktivizm, yandan yemişi

Riva ŞALHON Köşe Yazısı 0 yorum
4 Mart 2015 Çarşamba

Geçenlerde Oray Eğin bir yazısında ‘slaktivizm’den bahsetti. ‘Tembel işi aktivizm’ demekmiş, araştırdım. Yani bir retweet iki ‘like’ iki de siyah bant koyarak dünyayı değiştireceğini sananların yaptığı aktivizme deniyormuş. Slaktivizm ile dijital aktivizm arasında biraz fark var, birincisi bu işin miskin ve sonuçsuz haline deniyor. Kişi, yapınca kendini iyi hissediyor. Sosyal bir davanın içine kolay yoldan sobe yapıyor. Bir tık ile. Davadan çok kendi egosuna faydalı bu eylem. Kişisel bir bedel ödemeden sözde bir aktivizm gerçekleşiyor. Fildişi kulelerinden tepki yağdırarak. Aynı kişi iki gün sonra aktivizmden yorulup kedi yavruları ile profil resmi yapıyor. Tahminimce slaktivizm, davayı desteklemekten çok davanın içini boşaltıyor. Slaktivistlerle yola çıkılan davalarda bilginin kaynağı ve kimden geldiği pek araştırılmadığı için hızlıca sloganlar yayılıyor. Davayı destekler görünenler tam bağlılık göstermediği için çabaların çoğu bir farklılık yaratmaya yetmiyor. Derinlikli bilgiye ulaşma çabası olmadığı için aktivizm de gücünü yitiriyor ve farklılık gerçekleşemeden yeni aktivizm konularına sıçranılıyor. Örneğin Soma madenlerindeki facia sonrası gerçek eylem pek az sayıda gerçekleşirken sosyal medya üzüntü ve protesto doluydu. Mayıs ayı bitmeden her şey unutulmuştu…

Dijital aktivizm bu işin biraz daha planlı olanına deniyor. Amaç belli, dijital platform kitlelere iletişim için kullanılıyor. Lobi faaliyetleri, boykotlar ve para yardımları için bir imkân olarak devreye giriyor. Ayrıca sadece tıklama beğenme ile değil, bloglar, vloglar ve podcastler ile planlı bir yol haritası ile. Üzülerek söylüyorum ki bu planlı aktiviteler de manipülasyona çok açık. Birey, bir gruba ait olmak adına hemen imzayı basıyor, içeriğine ait çok derin bilgi sahibi olmasa da… Her yerde olduğu gibi dijital aktivizmde de planı daha iyi olan kazanıyor. Hedefe yönelik olduğu için genelde dijital katkı sönüp gitse de, fiziksel aktivizm devreye girerek eylemi sonuçlandırıyor.

Bu yüzdendir ki, sosyal medyada büyük yankı yaratan protestolara ve eylemlere artık hüzünle bakıyorum. Görev süresi bitecek ve hiçbir yere varmayacak.

Geçen hafta sonu Kars’taydım. Dijital aktivizm yapacak gücüm olsa o şehrin imarını protesto ederdim gönülden. Emsal teşkil edecek güzelim taş yapılar varken şehir kıt bir müteahhit anlayışı ile çirkin düzensiz sahipsiz. Baltık mimarisinin en güzel taş yapıları burada. Azıcık gözü olan, hah şurada güzel bir yapı var bari onu örnek alayım der… Emniyet Müdürlüğü binası eski yapı, ama beyaz pimapen girişi acıklı. Soğan kubbeli binaların kubbeleri sökülmüş, zamanında kilise olan pek çok yapı, tarih içinde ‘dönüştürülmüş’. Şehirde gözle görülür bir tarihsel vandalizm var. Aklıma Kudüs şehri geldi; fakiri de zengini de aynı taşı kullanarak şehri inşa etmişler, uyuma sadık kalmışlar. Kars kadar güzel bir şehri katlederken ne düşünüyorlardı? Muhtemelen düşünmüyorlardı…

O zaman ben de Teoman gibi bitireyim: “Çok mu ayıp hâlâ mutluluk istemek - Neyse zaten hiç halim yok…”

 

1 Yorum