Bir Yahudi seçimden ne bekler?

Mois GABAY Köşe Yazısı
29 Nisan 2015 Çarşamba

Şu sıralar moda olarak hangi partinin ne kadar azınlık vatandaşını seçimlere aday gösterdiği tartışılıyor. Bunun üstüne geçtiğimiz hafta iktidar ve muhalefet partisinin “Diyanet her inanca eşit mesafede olmalı mı?” tartışması da eklendi. Peki, seçim öncesi her zamanki gibi oy uğruna azınlıklara sunulan vaatler artış gösterirken, sizce bir Yahudi seçimden ne bekler?

Pazar sabahı erken saatlerde Pangaltı Ergenekon Caddesi’ni kaplayan parti afişlerini izliyorum. Şüphesiz Kurtuluş, Pangaltı, Şişli azınlıkların bol olduğu ve oy potansiyeli yüksek bölgeler. İçimde bir umutsuzluk, bir yanda reşit sayıldığımdan beri oy verdiğim partinin bayrakları, “Yine vereceğim de ne değişecek?” diyorum. Öte yanda mor rengi ile farklı dillerde paskalyayı kutlayan bir HDP afişi. Her ne kadar söylemleri ile azınlıklara yakın bir duruş gösterseler de, kendilerini Öcalan’dan ayrıştıramadıkları da bir gerçek. Biraz ileride iktidar partisinin bayrakları, ekonomik ve sosyal düzeyde azınlıklara yönelik ciddi hamleler yapsalar da yine aynı dönemde üstümdeki baskı artmadı mı bir Yahudi olarak? Bu seçimi diğerlerinden farklı kılan şartları hesaplayınca, bir kez daha düşünmeli bir Türk Yahudi’si olarak oy verirken.

Geçmişten günümüze hangi renkte olursa olsun tüm siyasi güçlerle “iyi ve dengeli münasebetler” kurmayı hedeflemiş cemaat yöneticileri özellikle son yıllarda İsrail ile olan herhangi bir gerginlikte, kamuoyu önünde artan baskıdan dolayı zor zamanlar geçirdiler. Şu anda ise tek taraflı mevcut durumunu muhafaza etmeye çalışan bir yapı gelmiştir. Şüphesiz son yıllarda zorlaşan ekonomik koşullarda, cemaat içinde iş adamı ve meslek erbabı çoğunluk yerini orta sınıf bir kitleye bıraktı. Bu sebeptendir ki, günümüzde Yahudi cemaatini homojen düşünüp, tek bir partiye oy verir kanısında olmak doğru değil. Keza, yeni nesilde “Neden Yahudi aday yok?” sorusu artış gösterirken, şimdilik bireysel çabaların fikir düzeyinde kaldığı gözlemlenmekte. Geçmişin “işler yolunda gitsin, istikrar bozulmasın” politikaya bulaşmayalım diyen nesline, aktivist bir gençlik eklendi.   

Yaşadığımız ülkede güvenle nefes alabilmenin olmazsa olmazı ‘demokrasinin’ teminatı bir yana, tüm azınlık cemaatleri gibi Yahudiler de seçimlerden ilk olarak vatandaşlık tanımı altında kanun önünde eşit haklarla savunulacakları bir gelecek bekliyor. Öte yandan, İsrail ile çıkabilecek bir pürüzde topun ağzında olmadan, her türlü olumsuz koşulda dahi diyalog kurup, sıkıntıların dile getirilebileceği bir hükümet dilemekteler. Kriz dönemlerinde kendilerini ‘sosyal demokrat’ olan niteleyen partinin bile gerekli tepkiyi veremeyip, yaşananlara seyirci kalması çoğu seçmende geleceğe yönelik güven eksikliği yaratmıştı. Sayıca azalan bir cemaat yapısında bir Yahudi’nin sadece güvenli bir yaşam değil, değişen şartlarda geleceğe yönelik umutla bakmasını sağlayacak ekonomik ve sosyal düzenlemeleri de beklemesine şaşırmamak gerek. Her ne kadar Edirne Sinagogunun açılışı, vakıflar ile ilgili düzenlemeler, yöneticiler nezdinde olumlu ilişkiler ümit verse de özellikle son dönemde ‘üst akıl’ imaları ile gündemde tutulan, kimi medya ile pompalanan antisemitizm, “Bu milletin dini belli” gibi milli görüşün mirası söylemler ise temkinli bir yaklaşımı zorunlu kılıyor.

Asıl mesele, hangi partinin ne kadar azınlık milletvekili çıkaracağı değil, iktidara geldiğinde azınlık cemaatlerine nasıl bir yaklaşım içinde olacağıdır. Nitekim kimi partilerin işte Ermeni ya da Kürt adayımız diye sunduğu kişiler o toplumun düşüncelerini ne kadar temsil ediyor tartışılabilir. Geçtiğimiz hafta 1915 anmalarında Agos’un önüne siyah çelenk bırakılmasını, bir partinin afişinin meydanlarda boy boy “Ermeni yalanını bitiriyoruz” yazmasını kınayan, işte gerçekten haklarımızı savunacak parti diyebileceğimiz birine rastladınız mı? HDP’nin dinamik söylemleri, şimdilik biz Türkiye’nin partisi olacağız iddiası yanında, iktidarın 400 sayısına ulaşmaması için verilecek ödünç oylar ise bizi nereye taşır zaman gösterecek. İstanbul’un kadim sakinlerinin bir seçim reklamı olarak görülmediği, sorunlarına ciddiyetle yaklaşıldığı, rengi ne olursa olsun kol kola geleceğe güvenle bakacağımız yeni bir dönem dileğiyle…  

Kaynak:

Rıfat Bali makalesi, İş adamları ve siyaset. Pragmatik Bir Aşk Hikâyesi!