Las Vegas´ta yaşananlar Las Vegas´ta kalır

Alber NASİ Köşe Yazısı
3 Haziran 2015 Çarşamba

Seçim zamanında politikacılar seçmenlerin oylarını almak için, seçmenlerin hoşuna gidecek her türlü sözü vermekten ve vaatlerde bulunmaktan kaçınmazlar. Oy uğruna hazırlanmış süper senaryolar ve durumlar yaratarak şov yapmaktan ise hiç çekinmezler. Kaldı ki bu şovları zaman zaman uluslararası platforma taşımak biraz riskli gibi görünse de, mizansen iyi hazırlandığı zaman beklenenden çok daha iyi sonuçlar verir. Seçim bitip de her şey yerli yerine oturunca gerçekte bir temenni niteliğinde olan tüm bu sözler ve vaatler unutulur, kavgalar biter, gerçekçi politikalar ve uygulamalar gündeme gelir.

Bu durumun en yakın örneği hiç şüphesiz birkaç ay önce İsrail’de yaşandı. Seçimlerden önce ABD’ye kafa tutan, tek devletli çözümden bahseden İsrail Başbakanı Netanyahu yerini, iki devletli çözümü destekleyen, İsrail’in en önemli müttefikinin ABD olduğunu söyleyen Netanyahu’ya bırakıverdi. 

Bu arada Obama da boş durmadı ve ABD’nin İsrail’e verdiği desteği gözden geçirebileceği imasında bulunurken, şimdilerde ABD’nin her zaman için İsrail’in arkasında olduğu söylemine geçiverdi. Kaldı ki devlet yönetimleri süreklilik ister ve gerçekte politikalar bir günden diğerine değiştirilemez. ABD Başkanı’nın bu politika değişikliğine zaten yetkisi yok, o da ayrı mesele tabi. Hatırlatmak istedim.

Yönetenler değişse dahi bazı temel şeyleri değiştirmek veya yapmak seçim meydanlarında söylendiği kadar kolay değil. Bunun en somut örneği Yunanistan’da hâlihazırda yaşanıyor. Seçimlerden önce borcunu ödememekten bahseden Çipras AB ile anlaşmanın yollarını arıyor şimdilerde.

Aslında kriz Yunanistan’ın değil Avrupa’nın krizi. Probleme bu açıdan bakılırsa çözümü de pek kolay bulunabilir. Basmayı planladıkları paranın iki mislini basarak krizden çıkabilirler mesela. Zaten ortada gerçekte basılan bir para falan da yok. Olay elektronik ortamda para yaratmak ve transfer etmekten ibaret. Bu bir çözüm. Öte yandan bu krizin etkisiyle Euro’nun değeri anlamsız oranlarda değer kaybederek düşebilir.

Netice itibariyle seçim sürecinde yaşanalar ve söylenenler Las Vegas’ta yaşananlar gibidir; Orada yaşananlar, orada kalır.

Şu anda Türkiye’de de bir seçim süreci yaşanıyor. Meydanlarda söylenenler veya fısıltı gazetesiyle yayılanların birçoğu hiç şüphesiz bu sürecin bitmesiyle beraber unutulacak. Bu bakımdan son günlerde konuşulan, Türkiye’nin seçimlerden sonra Suriye’ye gireceği iddiası da bu manada desteksiz ve mantıksız gelmekte. Atatürk sonrası dönemde Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası kamuoyunun onayını almadan sadece kıbrıs’a harekât düzenledi ve bedeli oldukça ağır oldu. Stratejik olarak bakıldığında bu bedel kıbrıs için ödenmeye değer olabilir. Ama bu tip bir bedel mevcut hükümetin ekonomik istikrar, ekonomik büyüme söylemiyle örtüşmemekte olduğunu da hatırlamakta yarar var.

Öte yandan tarihsel perspektiften bakıldığında Türkiye’nin jeopolitik konumunun dış etkilere çok açık olduğu ve dış konjonktürden gerek siyasi, gerek ekonomik olarak etkilendiği yadsınamaz bir gerçek. Seçimlerden ziyade dünyada yaşanacak değişikliklerin Türkiye’yi doğrudan etkileyeceği de muhakkak.

Her millet hak ettiği yöneticiler tarafından, hak ettiği şekilde yönetilir. En despot, acımasız, totaliter iktidarlar dahi halka rağmen farklı bir yönetim şekli benimseyemezler. Bunu unutmamak gerek…