Şimdi ben kime?

Estreya Seval VALİ Köşe Yazısı
24 Haziran 2015 Çarşamba

Gazetemizde okumuşsunuzdur sevgili okurlar. Eşimden beş ay sonra, annemi de kaybettim. Çok üzgünüm ama isyan edecek ya da yakınacak değilim. Aşem öyle istedi. O ne yaptığını bilir. Yazıyorsam, size annemi anlatmak içindir.

Eşimin ölümünden çok etkilenen annem, iki üç ay sonra rahatsızlandı. Gittiğimiz doktorların hiçbiri bize durumunun ne kadar ciddi olduğunu söylemedi. Yenilenen ve sürekli değiştirilen tedavilerin hiçbiri, onun kötüye gitmesini önlemedi. Buna rağmen son üç ayını ayakta, hep sokağa çıkacakmış gibi giyimli ve bakımlı geçirdi. Oysa kötü ve tedavi edilmeyen bir düşme sonucunda zamanla küçücük olmuş, bütün iç organları yer değiştirmişti.  Zorlukla hareket ediyordu. Kendini eve kapamıştı ama her gün dolaşan, sürekli insanlarla birlikte olan kişiler kadar günceldi. Hiçbir iş yapamıyordu. Babam onun kolu bacağı olmuştu. Adamcağız hiç yakınmadan bütün ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılıyordu.

Aklımızı başımıza getiren, unvanlı bir doktorun “Benim bu hasta için yapacak başka bir şeyim, atacak başka bir kurşunum kalmadı” demesi oldu. Bir ara yıkıldık ama hemen aynı gün, çoğunuzun tanıdığı ‘insan’ Dr. Cemil Beyi yeniden aradık. Hemen geldi sağ olsun. Annemi serumlarla güçlendirmeye, ilaçlarıyla oynayarak ‘bıçak sırtında’ bir tedavi uygulamaya çalıştı. Bize, ne kadar endişelenirsek endişelenelim, korkularımızı anneme yansıtmamamız gerektiğini söyledi. Yeniden umutlandık ama serumlarının sona erdiği akşamın sabahı, hayata çok acılı bir şekilde veda etti.

Küçükken anneme çok düşkündüm. Gözümden bir an ayrılmasına bile dayanamaz, hemen ağlamaya başlardım. Kucağından hiç inmek istemezdim. Bana kitaplar okur, resimler çizerdi. Okuldan almaya gelir, dersimi çalıştırırdı. Karnımı beslediği gibi, zihnimi de beslerdi. Hasta olduğumda başımda oturur, sözleriyle bana şifa verirdi. Gazete ya da kitap okuduğunda gözü dünyayı görmezdi. Öyle bir yoğunlaşırdı ki, dikkatini çekmek için defalarca seslenmek gerekirdi. Kayınvalide ile oturan nesildendi. Mutfağa girmesi, pencere yanındaki koltuklara yaklaşması yasaktı! Duyarlı ve duyguluydu. Reddedilme korkusuyla arkadaşlarından bir dergi bile isteyemezdi. Benim daha gerçekleşmeden bozulan bir nişanım yüzünden “artık kimselerin yüzüne bakamam” diyen o olmuş, ben de kalkıp işe gitmiştim.

Annem çok akıllı ve mantıklı bir kadındı ancak yaşadığı devir gereği (İkinci Dünya Savaşı yılları) ağabeyi okuyup doktor olsun diye liseden ayrılmak zorunda kalmış ve ağabeyinin çok pahalı olan okul kitaplarını alabilmesi için çalışmaya başlamıştı. Birlikte ders çalıştıklarından, yarı doktor sayılırdı. Teşhisi oldukça kuvvetliydi! Çocukluk hastalıklarımızı (sarılık dâhil) hep o tespit etmişti. İngilizceyi kendi kendine öğrenmiş, bilgisini roman okuyabilecek seviyelere getirmişti.

Annesiz kaldım. Aşem babama sağlıklı, uzun bir ömür versin inşallah. Şimdi ben her sabah merakla kimi arayacağım? Bu sorunun cevabı kolay. Babamı tabii. Uyuyakalırsam “nerede kaldın?” diye kim telefon edecek? Yine babam. Eşime olan özlemim depreşince kimin kollarına sokulacağım? Kim “mi ijika” (benim küçük kızım) diyerek bana sarılacak?  Kimin göğsünde ağlayacağım? Artık ağlamamam gerekiyor, öyle değil mi? Unuttuğum yemek tariflerini kimden alacağım? Kim kimin oğlu/kızıydı, kimden öğreneceğim? Küçük zararsız dedikoduları bana kim anlatacak? Dedikodu deyince sakın laşon ara anlamayın lütfen. “Kim kiminle nerede ne zaman” türünden olaylar. Yoksa annem kimse hakkında kötü konuşmaz, kendisine yapılan haksızlıkları hatırlamaz, sözünü etmezdi.

Başta da yazdığım gibi annemi bir kere bile gecelikle, pejmürde görmedim. Saçları taralı, tırnakları bakımlıydı. Her gün gazetesini okur, bulmacasını çözerdi. Şalom Gazetesini her hafta, Şalom Dergi’yi her ay aksatmadan baştan sona mercekten geçirirdi. Akşamüstleri mutlaka “Questions pour un Champion” izler, maç olduğu zaman babamla futbol, basketbol ve voleybol maçlarını seyrederdi. Hayatı severdi. Şimdi bana kim ‘hayat güzel’ diyecek? Kendimi ağır hissettiğim zaman kim beni okuyup üfleyecek? (Nasıl okuduğunu merak ediyorsanız ya da hatırlamak için “Bir annenin okuyup üflemesi” yazımı arşivden bulabilirsiniz.)

Doğum günümde kimi arayıp “anne olduğun gün kutlu olsun” diyeceğim? Çikolatalar, pastalarla kimi şımartacağım? Çevirdiğim kitapları daha taslak halinde iken kime okutacağım?

Annesiz kaldım… Eşimle beraber iki meleğim oldu.  Ölümün ânının nispeten kısa ama çok acılı olmasına karşın annemi her güler yüzüyle hatırlayacağım. O görüntüyü gözlerimin önünden silmek istiyorum.

Annem… Işıklar içinde ol. Mekânın cennet olsun. Amen.