Yüzüğün fendi

Luiza UÇKİ Kavram
3 Ağustos 2015 Pazartesi

Bu hafta Rav'ımdan duyduğum ve gerçek hayatta yaşanmış bir öyküyü aktarmak istiyorum sizlere. Mutluluğun en önemli nedenlerinden biri olan iyi bir eş seçmek teması üzerine duyduğum en güzel hikâye..

Davit, evlenme çağına gelince gönlünü Luna'ya kaptırır. Luna çok iyi bir aileden gelen içten ve oldukça güzel bir kızdır. Aileler devreye girer. Nişanın ardından düğüne bir hafta kala Davit'in babaannesi gelini yanına çağırır. Herkes nedenini biliyordur. Söze başlar: “Bizim ailede bir gelenek vardır. Aileye gelen tüm gelinlere elmas bir yüzük armağan ederim. Daima beni hatırlasınlar diye. Çok değerli bir yüzüktür. Size şans getirsin” diyerek yüzüğü ona uzatır. Luna hediye kutusunu alırken kendini çok özel hisseder ve bu kadar değerli bir yüzüğü takarken çok heyecanlanır. Ancak yüzük parmağına biraz büyük gelir. Hemen nişanlısına söyler. O da: “Düğünde tak. Düğün bitince kuyumcuma verip küçültürüz. Şimdi düğün telaşımız var” der. Düğünde Luna yüzüğü takar ama sürekli kontrol eder. Her seferinde yüzük yerindedir. Ardından Şeva Berahot geçer ve Şabat gelir. Şabat sabahı sinagog çıkışı yeni evli çift biraz hava almak için sahile inerler, kumlarda gezerler. Şabat bitimi Luna  bir bakar ki yüzük parmağında yoktur. Her yer aranır ama yüzük bulunamaz. Haber Davit'in ailesine ulaşır. Onlar da çok üzülüp hemen koşarak gelirler: “Nasıl düşer? O, iyi ve kötü gününüz içindi” deyince Luna, biraz büyük olduğunu söyler. Bu sefer tepki kızgınlığa dönüşür: “Olamaz. Neden söylemedin? Çocuk musun sen? Bu sorumsuzluk. Düşeceği belli. Büyük yüzük takılır mı?”sözleri ile gerilim artar ve devam eder. Şabat geceleri onların evine gittiklerinde söz dönüp dolaşır hep yüzüğe gelir.

Bir gün Davit çok değerli bir vazo alır. Kardeşinin herkesin ortasında: “Davit sen taşı da vazoya da bir şey olmasın” sözü ile Luna kıpkırmızı olur ve dayanamayıp köpürür: “Ben yüzüğün büyük olduğunu Davit'e söylemiştim. O düğünden sonra hallederiz, dedi. Hep beni suçladınız. Yeter!”diyerek orayı terk eder. Davit de çok üzülür. Aile birkaç hafta konuşmaz. Ardından araya babaanne girer: “Her şeyden haberim var. Biz aileyiz. Ailede dargınlık olmaz” diyerek olayı yumuşatır ama kalplerdeki kırgınlık asla bitmez. Onlar Şavuot'ta evlenmişlerdir. Roş Aşana gelip çatar. Davit: “Karıcığım, bu bayramda düğünde giydiğim kıyafetimi giyeceğim” der. Giysiyi çıkartır ama cebinde bir şişkinlik vardır. Davit elini cebine bir atar ki yüzük ordadır. O an Davit haykırır : “Olamaz; şimdi hatırladım. Yüzüğü buraya saklamıştım. Nasıl unutmuşum?”der. Luna “kaç aydır yaşadıklarımı ben bilirim. Nelere maruz kaldım. Nasıl unutursun?”diye haykırır. Tüm aile evde toplanır. Davit'in annesi çok mahcuptur: “Bu çocuk küçükken de unutkandı. Çok özür dilerim kızım. Bizi affet” diyerek Davit'e söylenir. Herkes Luna'nın üstüne titrer. Nihayet tüm buzlar erimiştir ve bu sefer hedefe Davit yerleştirilir. Önemli bir evrak olsa Luna: “Bana verin. Aman o unutur” diyerek her yerde kocasını iğneler. Davit’in ailesi de onun yanındadır hep. Eşi gülüp geçer. Herkes mutludur. Aile her zamanki gibi bir aradadır. Sadece Davit 'unutkan' lakabını almıştır o kadar. Aile bireyleri ona güvenmez ve her iş Luna'ya verilir. O da bunu sorun etmez.

Ardından yedi çocukları dünyaya gelir. Hepsi bu yüzük olayının en  ince detayları ile büyürler. Bir gün Luna elmas yüzüğünü satmaya karar verir. Kayınvalidesinden aile kuyumcularının  adresini alır. Oraya gider. Kuyumcu: “Çok iyi bir parça ama benden alınmamış” der. Luna şaşkın şaşkın eve döner. Elmasın sertifikasını çıkarır. Tarihine bakar:11 Eylül. Ancak onlar çok daha evvel evlenmişlerdir ve akıllı bir kadın olan Luna olayı çözer. O yüzüğü  kocası satın almıştır ve senelerce onun iğneleyici sözlerine maruz kalarak bu pembe yalanı sırf eşini mutlu etmek için sürdürmüştür. O an eşi içeri girer. Luna’nın elinde sertifika vardır. Luna “neden” diye sorar. Davit: “Senin üzülmene daha fazla dayanamadım. Sen huzurlu olmadıkça ben de olamayacağımı anladım. Bankadan borç aldım ve senelerce ödedim. Seni çok ama çok seviyordum ve hep seveceğim. Senin mutluluğun her şeye değer” der.

O an Luna ellerini havaya kaldırır: “Şükürler olsun Tanrı’m. Ben ne kadar şanslı bir kadınmışım ki bana bu kadar sevgi dolu bir eş nasip etmişsin” diyerek eşine sarılır.

 İşte değerli okuyucularım; Tanrı bizden bunu istiyor: Birbirimizi sevmemizi ve birlikte barış içinde yaşamamızı  temenni ediyor. O nedenle eşlerimizi sevelim, hoşgörü ve dayanışma ile mutlu yuvalar inşa edelim. Çocuklarımıza da verebileceğimiz en büyük servet budur kanımca. Hepinizin manevi bollukla dolu bir aileye sahip olmanız dilekleriyle. Masalarınızdan huzur, bereket, neşe en önemlisi sevgi eksik olmasın...

 

Not: İsimler kurmacadır ve öykü kendi yorumum ve algıma göre yazılmıştır.