Matisyahu

Alber NASİ Köşe Yazısı
19 Ağustos 2015 Çarşamba

Son günlerin en önemli gündem maddesi, Türkiye’de hükümetin kurulamamış olması. AKP ile CHP arasında bir hükümet kurulabileceğini gerçek anlamda kimler bekliyordu? Bunu kestirmek oldukça güç. Koalisyon görüşmelerine katılanlar dahil olmak üzere pek kimse büyük bir beklenti içinde değildi, bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu konuda herhangi bir partiyi veya kişiyi suçlamamakla beraber, bütün bu sürecin teatral bir gösteriden ibaret olduğunu anlamak hiç de zor değil.

Türkiye’de seçim ertesinde başlayan bu süreç devam ederken, Suriye’de ise savaş devam ediyor. Rusya’nın Suriye’ye yedi savaş uçağı yollaması, dengeleri değiştirebilecek önemli bir adım. Şimdilik IŞ(İD)’e karşı yürütülüyor veya yürütülüyormuş gibi gözüküyor bu savaş. Ancak IŞ(İD) dünya yüzünden kaldırılsa, yok edilse bile Suriye’nin sorunları ve oradaki savaş bitmeyecek. Diyelim ki başta ABD olmak üzere en ön plana çekilen sorun olan IŞ(İD)’in kökü kazındı, o zaman savaş kimler arasında ve nasıl devam edecek? Diğer radikal örgütlerin durumu ne olacak? Suriye nasıl toparlanacak veya ne şekilde bölünecek? Bu sorulara yanıt bulmak gerek.

İran Dışişleri Bakanı Zarif’in Türkiye’ye olan ziyaretini iptal etmesi, Zarif’in Rusya’yı ziyaret edecek olması, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Türkiye’yi çok ağır bir dille, hatta diplomatik teamüllerin çok dışında sözlerle itham etmesi, ABD ve Almanya’nıın NATO kapsamında Türkiye’yi savunmak amacıyla konuşlandırılan Patriot füze savar sistemini geri çekme kararı, bazı şeylerin pek de yolunda gitmediğinin önemli göstergeleri. Birbirleriyle geçinmekte zorlananlar bile konu Türkiye olunca ortak bir karar almış gibi, ortak bir tavır takınmış gibi görünüyor.

***

Bu yorucu gündem dışında bu hafta aslında biraz farklı bir konudan, Rönesans’tan bahsetmek istiyorum. Geçen hafta dört günümü değişik İtalyan şehirlerinde dolaşarak geçirdim. Şirin İtalyan kasabası San Remo, Christof Colomb’un doğduğu şehir olan Ceneviz, kulesiyle ünlü Pisa ve Rönesans’ın doğduğu yer olan Floransa...

Elbette Floransa deyince ister istemez şehre ve şehir bazında nerdeyse tüm İtalya’ya hakim olan Medici ailesini görmezden gelmek imkansız. Aristokrasi ile alakaları olmamalarına rağmen ticaret ve bankacılık kökenli ailenin Floransa’ya ve özellikle Avrupa Rönesansı’nın oluşumuna katkıları yadsınamaz.

Yurtdışına çıktığın zaman, hele Avrupa’nın bu güzel şehirlerini dolaşırken ister istemez bir karşılaştırma yapıyorum. Floransa’yı gezerken XVI. yüzyılda İtalya’da varılan açık fikirliliğe ve aydınlanmaya, günümüz Ortadoğu’sunda halen varılamadığını görmek ister istemez üzüyor.

Floransa, özgürlükçü, açık fikirli, demokrat Medici’ler sayesinde ticari yönden gelişirken, diğer yönden sanata ve bilime olan açık fikirli yaklaşımları sayesinde Rönesansı başlatmış oldu. İtalya’da bunlar yaşanırken İspanya’da ise Yahudiler 1500 yıllık vatanlarından kovuluyorlardı. İspanyollar Yahudileri ülkeden uzaklaştırmakla, servetlerini yağmalamakla, zorla din değiştirtmekle meşgulken, Floransa’da Tevrat’ın tercümeleri yapılıyor, kopyaları matbaada çoğaltılıyordu.

Bugün ise benzer bir ayrımcılık İspanya’nın adını bir kez daha lekeliyor. Rototom Sunplash Reggae Müzik Festivali günümüzün önemli sanatçılarından Amerikalı Matisyahu’yu konser vermesi için davet etti. Yıldızı gittikçe parlayan Hasidik kökenli sanatçı, festival organizatörlerinden ‘Filistinlilerin devlet olma hakkını tanıması’ konusunda baskı gördü. Sırf Yahudi olduğu için bu konuda bir açıklama kaleme almasına veya bir video mesajı hazırlamaya zorlayan festival organizatörleri, bu taleplerini reddeden sanatçıyı programdan çıkardılar. Yahudi karşıtı olmadığını söyleyen, sadece İsrail karşıtı olmakla ‘övünen’ BDS’nin baskısı organizatörlere bu seçeneği empoze ederken, bu açık antisemitizm, kovduğu Yahudilerden özür dilemek için vatandaşlık haklarını geri vermeye hazırlanan İspanya’nın karanlık tarihini bir kez daha hatırlatıyor.

Aydınlığa, sanata, pozitif bilimlere, özgür düşünceye kapıların açan Floransa’nın bugün küçük bir şehir olmasına karşın Avrupa’yı temelinden değiştirdiği yadsınamaz. Unutmamalı ki, her kim ki özgür düşünceyi, pozitif bilimleri, sanatı baskı altında tutar, içine tükürür, dışlar, eninde sonunda kaybetmeye de mahkum olur.