Fransa günah çıkarıyor

‘İNSANLIKTAN UZAK’ konusunu Albert Camus’nün romanından alan, yüreklere seslenen etkileyici bir film.

Viktor APALAÇİ Sanat
2 Eylül 2015 Çarşamba

İnsanlık durumu üzerine derin izler bırakan romanlarıyla, Varoluşçuluk akımının öncülerinden Albert Camus, Cezayir doğumlu bir yazar olarak, ‘Misafir’de yaşadığı tecrübelerden yararlanıyor. Atlas Dağları eteklerindeki ücra bir köydeki dramı anlatan ‘İnsanlıktan Uzak’ western soslu bir politik film. İki farklı kültürden gelen, yazgıları birleşen iki insanın, iç savaş fonundaki hayata tutunma mücadelesini izliyoruz. Bu etkileyici ve hüzünlü dram, kader birliği, vicdan, ölüm ve hayatta kalma temaları etrafında ustaca işlenmiş.

Fransızların 130 yıllık koloni yönetimine karşı, 1954’te isyan eden Cezayirliler 1962 yılında bağımsızlıklarına kavuştular. Fransızların Cezayir günahlarını işleyen filmler zincirine, ‘İnsanlıktan Uzakta/Loin des Hommes’ güçlü bir halka olarak ekleniyor.

‘Veba’ ve ‘Yabancı’ romanlarıyla ünlenmiş, Varoluşçuluk akımının öncülerinden, Fransız yazar Albert Camus’nün ‘Sürgün’ ve ‘Krallık’ kitabındaki öykülerinden ‘Misafir’den yola çıkan bu film senarist-yönetmen David Oelhoffen imzasını taşıyor.

Henüz ikinci uzun metrajlı filmini yapan Fransız yönetmen, western tadındaki bu filminde Cezayir direnişinin ilk yıllarında Atlas Dağları eteklerindeki ücra bir köyde geçen bir insanlık dramını anlatıyor.

Cezayirlilerin bağımsızlık savaşına sempati duyan İspanyol kökenli Daru, köy çocuklarına Fransızca eğitimi vermektedir. Buğdayını çaldığı için yeğenini öldüren Muhammed’in başkente götürülmesi için jandarma Daru’yu görevlendirir.

Yollara düşen ikilinin peşinde, Muhammed’den intikam almak isteyen akrabaları ve Fransız görevliler de vardır.

Daru, birden kendisini tarafların ölümcül mücadelesinin içinde bulur.

Cezayir doğumlu bir yazar olan Albert Camus, ülkesinin bu sancılı dönemini, yaşadığı tecrübelerden yararlanarak romanına taşıdı. Ancak zaman zaman Cezayir direniş hareketi FLN’e karşı yakın duran Camus, bu ülkenin bağımsızlık mücadelesi yıllarında, kararlı bir tavır sergilemeyen tutumu yüzünden, Fransız solcuları tarafından çok eleştirildi.

Jean-Paul Sartre ile birlikte Egzistansiyalist düşünce akımına öncülük eden Camus, 1942 yılındaki ‘Yabancı’ romanı ile absurdizm akımının başyapıtına imza atarken, bir filozof olarak insanlık durumu üzerine derin izler bırakan bir yazar olmuştur.

İKİ YALNIZ İNSANIN KADER BİRLİĞİ

Filmin konusuna dönecek olursak, Muhammed cezasının akrabaları tarafından değil, Fransız makamlarınca verilmesinden yanadır. Peşine düşen ailesi tarafından öldürülmesi bir kan davasına dönüşecek, sıra kardeşlerine gelecektir.

İç savaşın vahşi ortamında iki tarafın da sebebiyet verdiği katliamları sergileyen filmde, Fransız askerlerinin silahları atıp teslim olan asilere ateş açıp öldürmeleri, devlet eliyle işlenen cinayetler olarak gösteriliyor.

İki farklı kültürden gelen yazgının bir araya getirdiği iki yalnız insanın, kader birliği etmeleri, insanlık durumunu ortaya koyan bir üslup içinde işleniyor.

İki insanın vicdan ve yaşam muhasebesi, yaşatmayı savunan bir düşünüce yapısı içinde, yüreklere hitap eden bir tonla anlatılıyor. Bu iki insanın içsel değişimini film, vicdan, hayatta kalma ve ölüm temaları etrafında ustalıkla işliyor.

Yönetmen David Oelhoffen politik konulu filmini western kalıpları içinde anlatmayı tercih etmiş. Atlas Dağlarının eteklerindeki çöllerde nefis görüntüler kaydeden kameramanı Guillaume Desfontaines ile güçlü bir oyuncu kadrosu kendisine destek oluyor.

Nick Cave ve Warren Ellis’in bestelerinden oluşan müzik partisyonu filme değer katıyor.

TÜRÜN BAŞYAPITI: ‘CEZAYİR SAVAŞI’

Uluslararası bir kariyer yapan, son yılların yükselen değeri Danimarkalı aktör Viggo Mortensen, Fransızca ve Arapçaya olan hâkimiyetini sergilediği filmde, elindeki tutsağın haklarını koruyan Daru rolünün hakkını veriyor.

Genç Arap aktör Reda Katep ünlü partnerinin yanında ezilmeyerek iyi oyunculuğunu sergiliyor. Yılların Angela Molina’sı, Signora Martinez rolünde filmin finalinde gözüküyor.

Yazımızı Fransızların Cezayir günahları üzerine hesaplaştığı filmlerin bazılarına değinerek bitireceğiz. Bu konuda yapılan filmlerin en ünlüsü, kült film mertebesine çıkan, Gillo Pontecorvo’nun 1966 yapımı Cezayir Savaşı/La Battaglia di Algeria’ adlı klasiği.

Uzun yıllar Fransız sömürgesi olarak varlığını sürdüren Cezayir’in bağımsızlık savaşını anlatan filmlerin en ünlüsü ve en kalitelisi olan ‘Cezayir Savaşı’ belgesel tadında, son derece gerçekçi bir kurmaca filmi.

Fransızların Cezayir konusunda günah çıkardıkları filmler arasında, 2010 Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü kazanan, senarist-yönetmen Xavier Beauvois’dan ‘Tanrılar ve İnsanlar/Des Hommes et des Dieux’yü sayabiliriz.

1990’da, Cezayir dağları arasında sıkışıp kalmış, Hıristiyan rakiplerin yerel Arap köylülere hizmet götürdüğü bir manastırda geçen konusuyla film, burada yaşayan sekiz rahibin yazgısına odaklanıyor. Teröristler tarafından rehin alınan bu rahipler, Fransız makamlarının rehine-tutuklu takasına sıcak bakmamalarıyla, ilgisizlik içinde, kaderleriyle baş başa bırakılıyor, öldürülmelerine göz yumuluyordu.

Cezayir asıllı Fransız yönetmen Rachid Bouchareb, 2006 tarihli filmi ‘İsimsiz Kahramanlar/Indigenes’de II. Dünya Savaşı sırasında Fransız saflarında savaşan Afrika kökenli 130.000 Arab’ın onur savaşını gündeme getirmişti. 2006 Cannes Film Festivali’nde Fransa adına yarışan bu filmin beş aktörüne jüri tarafından En İyi Erkek Oyuncu Ödülü verilmişti.

Fransız yönetmen Florent Emilio Siri’nin 2007 tarihli ‘İçimizdeki Düşman/L’Enemie Intime’ adlı filmi Fransız ve Cezayirli askerler arasındaki bir savaşı anlatıyordu.

Benoit Magimel’in bir Fransız subayını canlandırdığı film 1959’daki Cezayir’deki bir askeri operasyonu anlatıyordu.

‘LOİN DES HOMMES’

Sen. ve Yön: David Oelhoffen

Gör. Yön: Guillaume Desfontaines

Müz: Warren Ellis

Oyun: Viggo Mortensen- Reda Kateb- Djemel Barek- Vincent Martin- Angela Molina- Nicholas Giraud