Las Ultimas Palavras

‘Ladino’ veya daha yerinde bir tanımlama ile ‘Judeo-Espanyol’, ancak her halükarda yanlış bir ifade ile ‘Musevice’ değil… Sefarad Yahudilerinin kültürünü oluşturan bu lisan can mı çekişiyor? Eğer öyle ise bunun müsebbibi geçmişte Yahudi okullarında öğretilmemiş olması mıdır? ‘Las Ultimas Palavras’ belgeselinden ve sonrasında yazılanlardan yola çıkarak konuyu irdeliyoruz.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
2 Eylül 2015 Çarşamba

Eski Büyükadalılar bilir; bir zamanlar üç açık hava sineması vardı, çekirdek yenen, ayaklarınızı rahatlıkla öndeki boş sandalyeye uzatabileceğiniz, yeni flörtlerin el ele tutuşabileceği, kimi zaman da konserlerin verildiği Lale, Yeni ve Mehtap.

Günümüzde binalar arasında sıkışıp, alanı küçülse de varlığını sürdürebilen bir tek Lale Sineması kaldı. Kısa bir süre önce, bu mekânda Av. Rita Ender’in senaryosunu yazdığı, Yorgo Demir’in çekimini gerçekleştirdiği ‘Ladino’dan kalan kelimelerin peşinde bir belgesel’ olarak tanımlanan ‘Las Ultimas Palavras’ın (Son Sözcükler) gösterimi yapıldı.  Filim daha önce de Paris’te Judeo-Espanyol Yaz Üniversitesi kapsamında gösterildi.

Rita Ender’i Şalom’dan tanırım; ilkeli ve ödün vermez bir kişiliğe sahiptir. Girişimleri Türk Yahudi Cemaati’nin etkinliklerinin de ötesinde yoğunlaştı, bir dönem Azınlık Vakıflar Meclis Üyesi Laki Vingas ile birlikte, azınlık haklarına ilişkin pek çok organizasyon içinde yer aldı. Agos Gazetesi için söyleşiler yaptı. Kısa bir süre önce korseci, şapkacı, avizeci, gramofon tamircisi, lostracı gibi yok olmuş veya yok olmaya yüz tutmuş pek çok meslekler ve zanaat sahipleri ile gerçekleştirdiği söyleşilerin yer aldığı ‘Kolay Gelsin-Meslekler ve Mekânlar’ adlı kitabı yayımlandı.

Las Ultimas Palavras’ belgeselinde röportaj yapılan 30-35 yaş arası gençlerden sadece birinin ‘Ladino’ lisanını konuşabildiğini, diğerlerinin tek tük kelimeler bildiklerine dikkati çeken Ender; “(…) çok azı bir fiil hatırladı. Hatırlanan fiillerden biri de, ‘Aman, çok konuşma’ anlamını hissettiren ‘kayadez’ idi” demekte.

24.07.2015 tarihli Agos Gazetesi’nde yayımlanan söyleşide Rita Ender; Rum, Ermeni azınlıkların hala kendi ana dillerini akıcı bir şekilde konuşabildiklerini, belgeseldeki iki kişinin Yahudi kişiliği ile lisan arasındaki ilişkiye çok zıt ve net cevaplar verdiklerini, birinin anadilinin Türkçe olduğunu, “Öldü diyenlere “Nasıl öldü?” sorusunu yönelttiğini ve can çekişen bu dilin yaşatılamadığını belirtti.

Bir süre önce Şalom Gazetesi’nin Judeo-Espanyol sayfasında yazmaya başlayan ve yazılarını ilgi ile izlediğim gazetenin eski genel yayın yönetmenlerinden Silvyo Ovadya’nın 19.08.2015 tarihli köşesinde, belgeselin gösterisi sonrasında gerçekleştirilen soru-cevap bölümünde söz alarak yaptığı açıklamalardan Rita Ender’in tedirgin olduğunu ve ; “siz her şeyi bilirsiniz?” diyerek kendisinin de anlamadığı bir nedenden dolayı tepki verdiğini yazdı.

Ovadya açıklamasında özetle; Rum ve Ermenilerin okullarında kendi lisanlarını öğrendiklerini ancak Yahudilerin bu olanağa sahip olmadıklarını, hükümetin Türk Yahudi Cemaati yetkililerine ‘Alliance’ okullarında öğretilen Fransızca yerine eğitimin hangi dilde yapılmasını istediklerini sorduğunda Türkçe’nin tercih edildiği bilgisini vermişti.

Ermenistan dâhil dünyadaki tüm Ermenilerin müşterek lisanı Ermenicedir, Türkiyeli bir Rum Yunanistan’a gittiğinde de aynı lisanı konuşur. Yahudilerin ortak dillerinin Judeo-Espanyol olmadığı, günümüzde iki milyon Sefarad Yahudi’sinden sadece pek azının bu dili kullandığı bilinmektedir.

Kanımca cemaat yetkililerinin Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim dili olarak Türkçeyi, ikinci lisan olarak da İbraniceyi kabul etmeleri yerinde olmuştur. Hatta dönemin Maarif Vekaleti’nin (Eğitim Bakanlığı) Judeo-Espanyol dilinde eğitim yapılmasını da bu lisanın Yahudilerin ortak dili olmadığı gerekçesi ile kabul etmediği söylenir. Hangimiz Türk Yahudilerinin Türkçeyi kötü bir şiveyle konuşmasından ve mizah dergilerinde alay konusu olmasından rahatsızlık hissetmezdik?..

Rıfat N.Bali;Bir Türkleştirme Serüveni’ adlı kitabında; konuyu tarihi boyutları içinde derinlemesine ele almıştır. Azınlıklar içinde Yahudilerin ayrık durumları ile ilgili olarak şöyle yazmaktadır: “Bu durum, Rumca ve Ermeniceyi Rumların ve Ermenilerin milli dilleri olarak kabul eden ancak İspanyolcayı Yahudilerin milli dili olarak kabul etmeyen kamuoyunun Türkçe konuşma konusunda Rumlara ve Ermenilere nazaran Yahudilere daha çok baskı yapmasına ve tepki göstermesine neden oldu.” ( age. s. 514.)

Judeo-Espanyol lisanının yaşatılması için uğraş verenleri takdir ediyorum. Çünkü Ladino bir lisandan çok şarkıları, mutfağı, örf ve ananeleri, özlü sözleri ile bir kültürdür. Sefarad  kültürü bilinmeden Yahudi kültürünün tümünün kavranması mümkün değildir. (Bkz. YouTube, Ell talks, Sarah Aroeste, Sepharadic Culture is Jewish Culture.)

ŞANA TOVA…