Balkanların Yeruşalayim´i SELANİK

‘Em Israel’ (İsrail’in anası) ve ‘Yerushalayim de los Balkanes’ (Balkanların Yeruşalayim’i) olarak da anılan Selanik’in yalnız Yunanistan’da değil tüm Sefarad dünyasında özel bir yeri vardır.

Metin DELEVİ Perspektif
17 Eylül 2015 Perşembe

Selanik veya yerel adıyla Thessaloniki, Yunanistan’ın kuzeydoğusunda bir liman kentidir. Kesin kanıtlanmamasına rağmen, Selanik’e ilk yerleşen Yahudilerin MÖ 140 yılında İskenderiye’den geldikleri varsayılıyor. Kentte Yahudilerle ilgili ilk yazılı kanıt İncil’de, Selaniklilere ilk mektup bölümünde yer alır. Bu bölümde Tarsus’lu Aziz Pavlus’un Selanik Yahudilerine Etz Hahayim Sinagogunda 3 Şabat günü peş peşe vaaz verdiği ve sonunda şehirden zorla çıkartıldığı yazılı.

İlk organize Yahudi toplumu liman yakınlarında Etz Hahayim Sinagogu etrafında gelişti. Kentin denetimini ellerine geçiren Romalılar döneminde ise Yahudi toplumuna kısıtlı bile olsa özerklik verildi. Böylece yaşamlarını kentin değişik bölgelerinde devam ettirme imkânı buldular. Tüccar, küçük esnaf, çiftçi ve ipek üreticileri olarak çalıştılar. Selanik Yahudilerinin Roma ve sonrasında Bizans dönemlerinde Yunanca adları vardı ve bir çeşit Grek lehçesi kullanıyorlardı. Bu toplum Romanyotlar olarak adlandırıldı. Toplum bir haham ve altı yardımcısı tarafından yönetildi.

Roma İmparatorluğu’nun 395 yılında bölünmesinden sonra Selanik, Bizans İmparatorluğu’nun İstanbul’dan sonra ikinci önemli merkezi oldu. Bizans imparatorları tabalarını Hıristiyanlaştırmak adına, Yahudi toplumuna büyük baskılar uyguladılar. Büyük Konstantin ve II.Theodosius ilk Yahudi karşıtı kanunları çıkardılar. I.Justinien Şema okunmasını yasakladı ve Yahudileri ikinci sınıf vatandaş ilan etti; Pesah bayramının Paskalya’dan sonra kutlanmasını mecbur etti. III.Leo ve I.Basil, Yahudilerin Hıristiyan olmalarını aksi taktirde ülkeyi terk etmek zorunda kalacaklarını ilan etti. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Selanik Yahudi toplumu fire vermeden gelişmeye devam etti. Yahudilerin çoğu ipek üretimi ve ticareti konusunda uzmanlaştı. 1169 yılında kenti ziyaret eden Tudela’lı Benjamin kentte 500’e yakın Yahudi ailenin bulunduğunu yazdı.

SELANİK’E GÖÇLER

14. yüzyılın ikinci yarısında Selanik, başta Macaristan olmak üzere, Avrupa ülkelerinden çıkartılan Aşkenaz Yahudilerinin son durağı oldu.

1423 yılında Selanik Valisi Andromachos kenti Venediklilere sattı. Venediklilerin, din veya gelir kaynağı gerekçeleriyle Yahudilere ağır vergiler koyması belirli bir Yahudi göçüne neden oldu. Sultan II.Murat 1430 yılında kenti fethederek bu duruma son verdi; son yıllarda kenti terk etmek zorunda kalan Yahudilere geri dönmeleri halinde kolaylıklar sağlayacağını duyurdu. Aynı yıllarda kente Doğu Avrupa ülkelerinden Aşkenaz göçü de devam etti. 1470 yılında Bavarya’da yaşanan pogromlardan kaçan bir Alman Yahudi grubu kentte ilk Aşkenaz Cemaatini oluşturdu. Bu toplum, 20. yüzyıl başlarına kadar diğer Yahudi toplumlarından ayrı kimliklerini devam ettirdiler.

1492 İspanya ve 1497 Portekiz kovulma fermanlarından sonra bu ülkelerden ayrılan Yahudilerin büyük bir kısmı Osmanlı topraklarına ve Selanik’e geldiler. Kente en büyük göç dalgası 1492-93 ve 1536 yıllarında gerçekleşti. Selanik’e yerleştikten sonra geldikleri kentlere atfen Kastilya, Katalan, Aragon, Lizbon, Sicilya, Kalabriya olarak adlandırdıkları sinagoglarını açtılar.

Portekiz’den çıkartılan veya kaçan Marranoslar da Selanik’e geldiler. Ancak, mecburen de olsa din değiştirmeleri nedeniyle yerel halk tarafından hoş karşılanmadılar. 1514 yılında Selanik dini liderleri Marranosların tam bir Yahudi olarak görülmesine karar verdi.

Yahudilerin bölgede ticari güçleri de oldukça yükselmişti. 1555 yılında, Ancona Yahudileri Papa IV.Paul tarafından baskı altına alınınca, Selanik tüccarları Ancona ürünlerini boykot etti ve Osmanlı topraklarındaki tüm Yahudi tüccarların bu boykota katılmasını sağladılar. Bu boykot sayesinde Papa geri adım atmak zorunda kaldı.

16. yüzyıl ortalarında Selanik Avrupa’nın Yahudi merkezi konumuna geçti. Zulme uğrayan tüm Avrupa Yahudilerinin sığınağı oldu.

O dönemin şairlerinden Samuel Usque Selanik kentini şöyle tarif ediyordu: “Ir vaEm beIsrael” (İsrael’in anası ve kenti).

KENTTE YAHUDİ YAŞAMI

1553 yılında Selanik’te 20 bin kadar Yahudi’nin yaşadığı sanılmakta. Coğrafi konumu ve Yahudilerin geldikleri ülkelerdeki dindaşlarıyla ticari temaslarını devam ettirmesi sayesinde Selanik Yahudileri ticarette kilit bir rol üstlendiler. Dokuma, ipekçilik, tekstil boyama ve hatta madencilik, balıkçılık ve çiftçilikte uzmanlaştılar.

Kentte yaklaşık 30 bağımsız Yahudi cemaati bulunmaktaydı. Her cemaatin de kendi içinde Hevra Kedişa, Beit Din, Gemilut Hassadim, Bikur Holim, Yeşiva gibi kurumları vardı. Parnassim adı verilen cemaat liderleri hem bu kurumları hem de Osmanlı’ya ödenecek vergilerin tahakkuku ve tahsilâtını organize ediyorlardı.

16. yüzyılda kent, ünleri Selanik ve hatta Osmanlı topraklarını aşan din adamları yetiştirdi. ‘Leha Dodi’nin yazarı Salamon Elkabes, Moşe Almoznino gibi dini liderler bu kentte yaşıyorlardı. Selanik, Safed kentinden sonra ikinci Kabala merkezi de oldu.

17. yüzyıl başlarında beş büyük yangın ve bir kaç salgın yaşandı ve göçlere neden oldu. Bunlara rağmen 17. yüzyıl ortalarında kentte 30 bin Yahudi yaşamaktaydı. Savaşlar ve bazı toprak kayıpları yaşanmasına rağmen ticaret gelişmeye devam etti. Yahudi toplumu, pamuk, yün, ipek ve tekstil alanlarında uzmanlaştı. Tütün endüstrisi de gelişmeye başladı. Selanik bu asırda Yahudi matbaacılığının merkezi oldu. 1512 yılında Don Yuda Gedalia ilk Tanah, 1525 yılında ise Sonsino Ailesi kendi adlarıyla anılan Talmud’un baskılarını gerçekleştirdi.

Bu asırda Selanik’te, tüm Yahudi dünyasını etkileyen sahte Mesih Sabetay Zevi olayı yaşandı. İzmir’den kovulan Zevi, 1657 yılında Selanik’e yerleşti. Önceleri saygı gördü ve Şalom Sinagogunda düzenli olarak vaazlar verdi. Ancak kendini Mesih ilan edince kentin hahamları tarafından sinagoglara girmesi yasaklandı. Bildik olaylar sonrası kendisi ve yaklaşık 300 müridi İslam’a dönünce tüm Yahudi dünyasında hayal kırıklığı yaşandı.

1680 yılında 30 değişik cemaat ve kurum tek bir çatı altında birleşti. Bu yeni çatı ömür boyu görevde kalan üç haham ve yedi toplum lideri tarafından yönetiliyordu. Bet Din’de ihtisas konularına ayrıldı. Her ihtisas konusu hahamlar tarafından seçilen üç haham tarafından yönetildi. Tarafsızlıkları ve adil kararları nedeniyle, Yunanlılar Yahudilerle olan sorunlarını laik mahkemeler yerine bu mahkemelere getirmeyi tercih ediyorlardı.

ŞABAT RESMİ TATİL GÜNÜ

18. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin gerilemesine paralel olarak, Yahudi toplumunun iktisadi durumu da düşüşe geçti. Birçok ticaret alanı Fransız tüccarların eline geçti. 1720-30 yılları arasında Frankos adı verilen çok sayıda Portekiz Marranos’u kente yerleşti. Yahudiliğe dönmelerine rağmen cemaate vergi vermeyi reddettilerse de sonunda cemaat üyeleri olarak maddi katkılar yapmaya başladılar. 18. yüzyıl sonlarında kentte Yahudi nüfusu 25-30 bin kişi olarak tespit edildi.

19. yüzyılın ikinci yarısında, kent idaresi şehrin gelişmesi amacıyla önemli adımlar attı. Ticareti daha geliştirecek yeni bir liman 1889 yılında hizmete açıldı. Batıya açılma tüm hızıyla devam etti. Batılılaşmadan Yahudi toplumu da payını aldı. 1873 yılında Alliance Israelite Universelle (AIU) kentte ilk okulunu açtı. Batı ayarında eğitim veren birçok Yahudi eğitim merkezi de açıldı. Batıya açılma ticaretin gelişmesine de katkıda bulundu. Liberal ve laik görüşler Yahudi toplumu da etkiledi ancak geleneksel dini eğitimlere ara verilmedi. Bu dönemde okullar yanında çok sayıda yeşiva da açıldı. 1899 yılında İbranice dil eğitimi vermek amacıyla Hevrat Kadima Okulu açıldı.

Sefarad kültürü açısından da büyük gelişmeler yaşandı. Judeo-Espanyol dilinde çok sayıda gazete, dergi yayınlanmaya başlandı. 1864 yılında El Lunar, 1875’te La Epoca ve hemen ardından El Avenir gazeteleri çıkartıldı. Yahudi toplumuna yönelik Judeo-Espanyol dili haricinde, Fransızca, İbranice ve Yunanca dergiler de yayınlandı. Çoğu da II. Dünya Savaşına kadar aralıksız yayınlandı. 1887 yılında eski sistem olan üçlü haham dini yönetimi yerine Rav Yaakov Kovo hahambaşı görevine getirildi. 20. yüzyıla girerken toplam 173 bin nüfuslu Selanik’te 80 bin Yahudi yaşamaktaydı.

1908 yılındaki Jön Türk hareketine çok sayıda Yahudi katıldı veya destek verdi. Ancak bölgedeki karışıklıklar nedeniyle ABD’ye büyük Yahudi göçü de yaşandı. Liberal ortamın oluşması ve pekişmesiyle Yahudi sendikal, sosyalist ve Siyonist akımlar da gelişti.

Jön Türk hareketi döneminde Selanik Yahudileri yeni bir altın dönem yaşamaya başladı. Yahudiler geleneksel meslekleri yanında, diğer tüm alanlara da girmeye başladılar. Tıp, hukuk, eğitim alanlarında da başarılı oldular. Tütün ve liman işçiliği gibi şimdiye kadar girmediklerde mesleklerde de çalıştılar. Devlet kademelerinde de görevler edindiler. Dönemin önemli bir özelliği ise Şabat gününün tüm kent için resmi tatil ilan edilmesiydi. Tren ve liman bile Şabat günleri durdu. 1930 yılında 300 kadar Selanikli deniz ve liman işçisinin aileleriyle birlikte Filistin’e göç edip Hayfa Limanı çevresine yerleşmesi ilk toplu Aliya hareketini oluşturdu. Zaman içinde başka aileler de göç edip Tel Aviv Limanının kuruluşunda çalıştılar.

YUNAN YÖNETİMİ ALTINDA SELANİK YAHUDİLERİ

1912 yılında Yunan ordusu kente girdikten sonra Kral George Yahudiler dâhil olmak üzere tüm azınlıkların eşit haklara sahip olacaklarını ilan etti. Ancak Balkan Savaşı ertesinde kent artık Balkanların Akdeniz’e tek çıkış  limanı olarak kullanılamadı ve büyük bir gelir ve istihdam kaybedildi. Buna rağmen ticaretin gelişmesi hızını kaybetmedi.

1917 yılında büyük bir yangın kentin büyük kısmını yok etti. 50 bine yakı n Yahudi evsiz kaldı. Yunan hükümeti evlerini kaybedenlere kentin değişik bölgelerinde yeni evler vermeyi taahhüt etti. Kenti Yunanlaştırmak amacıyla alınan bu karar bir Yahudi göçüne daha neden oldu. 1922’de kent yönetiminin aldığı bir kararla tatil günü cumartesiden pazara kaydırıldı. Tüm itirazlara rağmen karardan geri dönülmedi ve birçok Yahudi bu nedenle işini kaybetti.

1931 yılında, seçimlerin hemen ertesinde, Yahudi karşıtı gösteriler başladı ve Campbell Yahudi mahallesinin tamamıyla yıkılması ve tahrip edilmesiyle sonuçlandı. Gelişmeye başlayan Yahudi karşıtlığı da yeni bir göç dalgasını tetikledi.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, II. Dünya Savaşı arifesinde kentte yaklaşık 60 bin Sefarad Yahudi’si yaşamaktaydı. Yunan toplumuna tamamıyla entegre olmalarına rağmen kültürlerine, geleneklerine ve dillerine sıkı sıkı sarılmışlardı. Belirtmek gerekir ki hem Balkan Harbi, hem I. Dünya Savaşı, hem de İtalyanlara karşı savaşta Yahudiler Yunanistan saflarında cepheye gitmişlerdi.               

 

RODOS

Yahudilerin Rodos’taki varlığından ilk kez MÖ 2. yüzyıla dayandırılan Makabiler kitabında bahsedilir. Tarihçi Josephus da 1. yüzyılda Rodoslu Yahudilerden söz etmişti. 1116 yılında adaya gelen Tudela’lı Benjamin, 400-500 Yahudi’nin yaşadığını yazmıştı. 1467 yılında adayı ziyaret eden İtalyan Rav, ”Şimdiye kadar dolaştığım Yahudi toplumlardan hiçbirinde, burada olduğu gibi, en yaşlısından en gencine, bu kadar zeki, prens ve prensesler gibi güzel ve yakışıklı insanlar görmedim” diye hayranlığını kaydetmişti.1480 yılında adayı Osmanlılara karşı savunanlar arasında neredeyse tüm Yahudi toplumu bulunmaktaydı. Savunma sonrasında yalnız 22 aile hayatta kalabildi. 16. yüzyılda Şövalyeler Konseyi çok sayıda Yahudi’yi adadan çıkartma kararı aldı.  Buna karşılık bir süre sonra Selanik’ten gelen Sefaradlar sayesinde, Rodos önemli bir Sefarad merkezi oldu. Bundan sonraki 4 yüzyıl boyunca ada Yahudileri tekstil, ipek gibi alanlarda uzmanlaşarak önemli bir refah seviyesine ulaştılar. 1888 yılında AIU Okulu açıldı. Rodos Yahudileri toplu olarak iki bölgede yaşıyorlardı ve iki sinagogları vardı.  II. Dünya Savaşı arifesinde Rodos’ta 1800-2000 Sefarad yaşamaktaydı. 

  (devam edecek)

Yazının 1. bölümü

Balkanlarda bir zamanlar Sefardlar yaşardı

https://www.salom.com.tr/haber-96278-balkanlarda_bir_zamanlar_sefaradlar_yasardi__yunanIstan_.html