Ne-o-Osmanlı Barışı?

Perspektif
16 Eylül 2015 Çarşamba

Dr. Elif ULUĞ


‘Osmanlıcılık’ ideolojisi ve ‘Osmanlı tebaası’ 19. yüzyılın ürünü: Gayrimüslimler devlet içinde yükseldiler, yaygın olmasa da ‘Osmanlı’ lafı benimsenebildi, bir miktar. E devir milliyetçilikler devri, bir arada tutmak için bir inanç lazım değil mi? Bu inanç deneyi de Osmanlıcılık oldu, ancak başarısız oldu: Milliyetçilikler galip geldi, imparatorluğun çocukları ayrı eve çıktılar. Aradan geçen onca yıldan sonra, Neo-Osmanlı diye bir hayal kuruluyor hâlâ, çokça İslamcılar tarafından.

Kendileri adına üzülerek söylüyorum; Osmanlı, bugün Neo-Osmanlıcı olanların çoğunun hoşuna gitmeyecek bir şeydi! Düşünsenize, Sırplar, Hırvatlar sadrazam olabiliyor, Kürtlerin kendine göre özerk diyebileceğimiz bir halleri var, şeyhülislamlar şarap içiyor, padişahlar resim yapıyor.

Akıncıların ve sultanların Hıristiyanlara, Yahudilere gösterdiği ‘hoşgörüyü’, Alevilere dahi gösteremeyen, canı sıkıldığında “Ermeni dölü” diyebilen bir anlayış, Osmanlı’yı keşfetti, ancak yanlış olarak. Osmanlı hakkında tek birikimleri Kara Murat filmlerine dayandığından olacak, imparatorluğu da onun sultanlarını da, ‘ağır ağabey’ karakterinde diye düşündüler, bunun üzerinden “Türk milletinin güçlü başkan sevdiğine dair” argümanlar ürettiler, kimsenin inanmadığı masallarına. Oysa 600 yıl boyunca, sürüsüne bereket kavmi sadece sopayla idare etmek mümkün müdür? Tabii ki hayır!

İşte bu yanlış bilgi, daha doğrusu bilgisizlik, Osmanlı hülyalarının dış politikaya sirayet etmesiyle vahim bir hal aldı: İsrail-Filistin meselesinde Hamas’ı açıktan destekleyip kavganın bir tarafı oldu, TİKA kendini cami onarmaya vakfetti, krizdeki Yunanistan’ın haline gülündü, Suriye’de Esad’ı yıkmak için İslamcılara açıktan destek verildi. Neo-Osmanlı’dan çok İslamcı gibi görünen bu tavırlar, Türkiye’nin Osmanlı’nın mirasını devralıp eski Osmanlı coğrafyasında ‘büyük ağabey’ rolü oynamasını engelledi. Öyle ya, taraf tutan bir Türkiye’yi İsrail, Filistin sorununda neden arabulucu olarak tanısın? Veyahut Suriye’de bir çözüm masası olursa, kim Türkiye’nin kendini yukarıda konumlandıracağına ikna olabilir kolay kolay? Esad’ın Nusayriliği üzerinden haberler çıkaran kimi medya, Osmanlıcı rolüne katkı getirebilir mi?

Hadi “İsrail’in zaten Türkiye üzerinde hain planları var”, “Yunan’a güven olmaz” ve “Esad Nusayri bir diktatör” diyelim, ama görülüyor ki o coğrafyada ‘İslam kardeşliği’ de pek işe yaramıyor. TİKA ne kadar kafayı Balkanlar’da cami-türbe onarmakla bozarsa bozsun, sözgelimi Arnavutluk kendi milliyetçiliğini Osmanlı’ya başkaldıran İskender Bey üzerinden kuruyor ve şehrin göbeğine kocaman heykelini yapıyor; Kaddafi düzenlediği müzik festivaline Türkleri çağırırken “Osmanlı müziği olmasın da ne olursa olsun” diyebiliyordu! İslamcılar içinde de çok sayıda etnik grup olduğu, bunların da kendi milliyetçilikleri olduğu; Arap ülkelerinin birbirinin altını oyduğu, Arap Ligi’nin bir karar almayı çok nadir becerebildiğini, aldığı kararı da çoğunlukla fiiliyata dökemediğini çok az kişi görüyor. Çünkü sürekli yüceltmekten, Osmanlı’nın aslında ne olduğunu araştırmak ve bunun üzerine düşünmeye vakit kalmıyor.

Türkiye gerçekten hami rolüne bürünecekse ‘etki alanı’ olarak belirlediği eski Osmanlı coğrafyasında, taraflar arasında hakem rolünü üstlenmeli, taraflardan birinin formasını giyip sahaya inince hiçbir taraf ciddiye almıyor; rolün inandırıcılığı kayboluyor. Bunun için öncelikle Neo-Osmanlı hayalleri kuranların biraz Osmanlı okumaları yapması gerekiyor, zira Kanuni’nin şehzadesini öldürdüğünü yüzyıllar sonra dizi izlerken öğrenen bir ‘altın nesil’, ancak saçmalayabiliyor; reel politika üretemiyor, önyargılarından ve cehaletlerinden!

Tüm bu tahammülsüzlük çok önemli bir noktaya işaret ediyor: Ortadoğu’ya nizam verme fantezisi olan bir iktidar, daha kendi evinin içini yönetemiyor; kaldı ki evin içinde kendi tebaasına yaptığı, diğer ülkelerdeki halklar için hiç de iç açıcı değil!