İbrani Üniversitesi´nde görev yapan Prof. Sergio DellaPergola*, Yahudiliğin geleceğine dair fikirler yürütüyor... Barış ve güven ortamı nüfus patlamasına mı yol açacak yoksa belirsizlik ve çatışmalar nüfusu baskılayacak mı?
Yahudi takvimine göre 5776 yılına girdiğimiz bugünlerde Yahudi nüfusunun tüm dünyadaki toplamı yaklaşık 14 milyon 300 bin kişi civarında.
Günümüzde Yahudi, diğer dinlerden insanlar dışında konuşacak olursak, her şeyden önce kendini Yahudi olarak tanımlamayı isteyen, aşırı dindardan din karşıtına kadar çeşitli inanç derecelerine sahip insanlardan olmak anlamına geliyor.
2050 yılına dair tahminler yürütüldüğünde, o yıllarda İsrail ve dünyada iyimser senaryoda toplam yirmi milyon, kötümser ve gerçekleşmesi muhtemel olmayan senaryoda ise on dört milyon Yahudi’nin yaşayacağı görülüyor. Bu ikisinin ortasında yer alan ve olması daha muhtemel senaryoya göre on yedi milyonluk Yahudi nüfusuyla, 2050 yılında, sonunda, Yahudiler Soykırım öncesi toplam nüfus sayısını yakalayacak.
İnsanların geleceği nasıl öngörülebilir?
Sadece Ortadoğu değil, Avrupa Birliği ve dünyadaki başka pek çok bölgede de istikrarsızlığın hüküm sürdüğü günümüzde önümüzdeki yıllarda nasıl gelişmeler olacağını tahmin etmek hem zor hem de tahminler zayıf. İsrail ve Diaspora'daki Yahudi nüfusunun geleceğini öngörmek ise özellikle güç.
Tahminlerimizin altyapısını önümüzdeki yıllarda gerçekleşecek doğum oranı beklentileri, sağlık seviyesi, ölüm oranı, İsrail'e ve İsrail'den göç sayıları, Yahudiliğe geçen veya Yahudilikten kopan insan sayıları gibi rakamlar oluşturuyor.
Yahudilerin geleceği sadece kendi içlerindeki olaylara değil, maalesef gittikçe daha da az kontrol altında görünen savaşlar, terörizm, ekonomide değişimler ve Sovyetler Birliği gibi dağılan istikrarsız ülkeler şeklinde gördüğümüz global olaylara da bağlı. Bölgesel olarak veya dünyada yaşanabilecek felaketleri göz önünde bulundurmazsak, gelecek için üretilen mantıklı senaryolar, genel anlamda olabileceklerin, iyi ve kötü, iki uç noktasında toplanıyor.
İyimser senaryo: Yahudi nüfusu artar
İyimser senaryo; istikrar, barış, güven ortamı, İsrail'de ve Yahudi nüfusunun yoğun yaşadığı ülkelerde yükselişte olan ekonomi gibi verilere dayalı olarak çiziliyor.
İsrail’de barış ve gelişmiş ekonomi halkın tatmin ve iyimserliğini arttırırken bunun sonucunda doğum oranları yükseliyor. En gelişmiş ülkeler arasında yaşam kalitesinin gittikçe artması da ülkenin çekiciliğini yükselterek son yıllarda gerçekleşen göç sayısının hızla katlanmasına katkıda bulunacak. Bu durum sonucunda Diasporadaki Yahudilerin sayısı azalırken, İsrail nüfusu artışa geçecek.
Bu olumlu koşullar altında İsrail'deki Yahudi nüfusu, Yahudiliğe geçmek isteyen ve Yahudi olmayan akrabalar dahil, 2030 yılında 8,5 milyon, 2050 yılında ise 12,5 milyon kişiye ulaşacak.
2030 yılı itibarıyla 2,5 milyon ve 2050 yılı itibarıyla 3,5 milyon Arap da hesaba katıldığında İsrail'in toplam nüfusu, Gazze ve Batı Şeria'da yaşayan Filistinli nüfus hariç, 2030 yılında 11 milyona, 2050 yılında da 16 milyona ulaşacak.
Diaspora Yahudileri konusundaki iyimser senaryoya göre ise, özgüven artışı, asimilasyondaki azalma, Yahudi kimliğini öne çıkarma isteği ve engizisyon döneminden Sefarad Bnei Anousim gibi kayıp kabilelerin bir araya gelmesi gibi olaylar ışığında üreme oranları yükselişe geçecek.
Diasporadaki Yahudi nüfusu sayısı ya istikrarla devam edecek ya da dünyadaki pek çok Yahudi cemaatinde görüldüğü gibi nüfusun yaşlanmasından ve İsrail'e göç artışından dolayı azalacak.
2030 yılında Diasporada yaşayan Yahudi sayısının hâlâ 8 milyon olması beklenirken bu sayının 2050 yılında az bir düşüş göstererek 7,5 milyona gerileyeceği tahmin ediliyor.
Toparlayacak olursak, İsrail'de Yahudi olarak kayıt altına alınmamış akrabaları saymazsak, 2030 yılında tüm dünyada 16,5, 2050 yılında ise 20 milyon kişilik bir Yahudi nüfusu olacağı öngörülüyor.
Karamsar senaryo: Doğum oranı azalır, göç artar
Karamsar senaryoda her şey tersine dönüyor: İsrail'de güvenlik yok, şiddetli çatışmalar gündemde, yatırım, gelir, istihdam ve ekonomide sarsıntı var, doğum oranları gittikçe düşüyor, göç alımı azalıyor ve göç edenler artıyor.
Yahudi nüfusunun artışı düşük rakamlarda seyrediyor. 2030 yılında İsrail'de yaşayan Yahudi nüfusu 7,5 milyona, 2050 yılında ise 9 milyona ulaşıyor. Yine nüfus artışı yavaş ilerleyen İsrailli Araplarla beraber, İsrail'in toplam nüfusunun 2030 yılında 9,5 milyon kişiye ve 2050 yılında da 12 milyon kişiye ulaşması bekleniyor.
Diaspora Yahudileri de, güvenlik sorunları, asimilasyon artışı, antisemitizm, düşük doğum oranları ve bunlarla beraber nüfusun gittikçe yaşlı bir nüfus haline gelmesi sorunlarıyla karşı karşıya gelecekler. 2030 yılında Diasporadaki Yahudi sayısının 6,5 milyona, 2050 yılında ise bu rakamın 5 milyon kişiye düşmesi bekleniyor. Karamsar bir senaryoda, 2030 yılında tüm dünyadaki Yahudi nüfusu sadece 14 milyon kişiyken, 2050 yılında bu rakam değişmiyor.
Haredi sayısı nüfusun üçte birine ulaşacak
Gerçekleşecek senaryo muhtemelen iki uç noktanın ortasında bir yerde oluşacaktır. Toplum içindeki farklı kesimlerin değişik oranlarda ve hızda nüfus arttıracağını ve bu artışın zaman içerisinde tüm toplumu yavaş yavaş değiştireceğini hatırlamak önemli.
İsrail'de ultra-Orthodoks nüfusun yavaşça artarak tüm Yahudi nüfusunun üçte birine ulaşması, diğer yandan da oranı daha az olmakla beraber İsrail'de yaşayan Filistinli nüfusunun da bu rakamlara yaklaşması bekleniyor.
İyimser senaryoda, bahsedilen her iki kesimin de büyük çoğunluklarıyla ve başarılı bir şekilde ekonomik hayata entegre olduklarını ve kendi ailelerinin bakımlarının sorumluluklarını aldıklarını görüyoruz. Kötümser senaryoda ise bu iki kesim de genel toplumdan kopuk, mutsuz ve istikrarsızlık kaynağı olarak yaşıyorlar. Ayrıca sınır dışında haredi kabilelerinin de yüksek oranda ayakta kalacaklarını görüyoruz.
Artan rakamlar, çevrecilik kalitesi ve genel yapı anlamında pek çok güçlüğü beraberinde getiriyor. Diğer yandan, metrekare başına düşen nüfus yoğunluğunda İsrail'den çok daha kalabalık olan, toprak yapısı İsrail'deki Negev Çölü ile benzerlik taşıyan ABD'nin Arizona eyaletine veya Singapur örneklerine bakıldığında bu mücadelenin başarılı sonuçlanabileceği ihtimalini de görebiliyoruz.
Her şeyden önemlisi, 2050 yılı da bir gün geleceğine göre, politik sistemin içinde bu görevi yerine getiren her kim olursa olsun, bu tahminleri göz önüne alması ve ona göre 2050 yılının demografik profiline uygun bir şekilde hazırlanılmasıdır diyebiliriz.
*İbrani Üniversitesi'ne bağlı Çağdaş Yahudilik Enstitüsünün başkanlığını yedi yıl boyunca yürüten ve halen kurumda İsrail-Diaspora İlişkileri Shlomo Argov Kürsüsü Başkanı olan demografi uzmanı Sergio DellaPergola, 2013 yılında göç ve demografi alanındaki çalışmalarıyla Michael Landau Ödülü'ne layık görüldü.