Körleşme

Dünya, 21. yüzyılın başlarında yeniden boy veren körleşmenin sonuçları karşısında, tarihin onca büyük felaket getirici benzerlerine rağmen seyirciyi mi oynayacak?

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
30 Eylül 2015 Çarşamba

Savaş zamanında yaşamadım lakin okuduklarımız bize dünyanın o olağanüstü dönemlerinde insanın davranış modelinde sadece tek motifin rol oynadığını gösterir: Hayatta kalabilme mücadelesi.

Büyük yıkımlar, yakınların ölümü, eşi görülmemiş adaletsizlikler ve de benzersiz kötülükler karşısında savaş halinin henüz hedefe koymadığı bir insanın doğal refleksi hep, ‘hayatta nasıl kalabilirim’e yoğunlaşır. Bir anlamda, düşünen bireyden hayvanlar âleminin sadece hayatta kalabilme refleksi moduna geçer. Neticede, ölüm korkusundan kaynaklanan körleşme dediğimiz hastalığa yakalanır.

Sizi bilemem ama bu satırların yazarı, günümüz dünyasında olan bitenler karşısında bireyin tepkisini daha doğrusu tepkisizliğini aynı savaş dönemi insanının davranış biçimine benzetiyor. Elbette, bu bahsettiğim günümüz meseleleri bir dünya savaşı dönemindeki yıkım ve kötülükler boyutunda değil. Lakin, bütün dünyayı saran ekonomik, kültürel ve siyasi kutuplaşmanın yarattığı sorunları göz ardı etmenin bir tür yeni körleşme olduğuna dikkat çekmek istiyorum.

Hepimizin gözü önünde cereyan eden göçmen krizi ve felaketi karşısında ne yapıyoruz? Özgürlüğe ve insan gibi yaşama ulaşmak için debelenen o güzel insanların dramını ah’larla, vah’larla izleyip kendi hayatımızın küçücük sorunlarına dalmaya ve tersine sadece bunları dert etmeye devam ediyoruz. Tekrar neden ortaya çıktığı anlaşılamayan terör yüzünden yitip giden gençlerin bir dakika bile sürmeyen cenaze görüntülerini izledikten sonra benmerkezci hayatlarımıza dönüyoruz, hiç vakit kaybetmeden.

Modası geçmiş solculuk’ suçlamasına maruz kalmamak için, yoksulluktan, eşitsizlikten, eğitimsizlikten şikayet bile etmiyoruz artık. Zira kapitalizmin parlak ışıkları bizi giderek körleşmenin tam merkezine yerleştirdi. Aynı savaş döneminin, çaresiz kalan, kötülükten ve giderek ölümden korktuğu için susan, sinen, duymayan, görmeyen insanına dönüştük.

Oysaki korkan insan, özgürlüğünü ve hayallerini kaybetmiş, robot gibi yaşayan bir bireydir artık. Küçük Prens’in evreninde olduğu gibi etraf, hayal güçlerini kaybetmiş sıkıcı insanlarla doludur artık. Bu ortamda insan sürüden ayrılmak istemez, sürüdekilerle benzer yaşamların peşinden koşar. Tek hedefleri, tüketim modellerini en üst seviyeye çıkarmak olduğu için maddiyata taparlar. Ne kendi özgürlükleri ne de başkalarınınki umurlarındadır. Gözlerinin gördüğü ama beyinlerinin göstermediği dış dünya sorunları ve kötülükleri sohbetlerde sadece çerez yerine geçer.

Peki, bu durum sürdürülebilir bir yaşam modeli midir?

Körleşme nereye kadardır?

***

20. yüzyılın en önemli romanlarından ‘Körleşme’yi yazmış olan Elias Canetti o ayrıksı eserinde, kötülük, iletişimsizlik ve bireycilik üzerinden 2.Dünya Savaşı felaketini haber veren insanın körleşmesini anlatır.

Romanda tüm kahramanlar, kendi küçük dünyalarında kendi dilleriyle ötekiye, anlamadan bakar ama görmez, onu işitir ama duymaz. Tam bir körleşme, bir anlamda iyice içine kapanmadır insanın başına gelen. Roman kahramanı olan ve sadece kendi evinde, binlerce kitapla birlikte yaşayan Profesör Kien kör olmaktan çok korkmasına rağmen adım adım körleşmeye doğru yol alır. Küçük evinin eşyalarını ve kitaplarını simgesel olarak sorun olarak gören Kien onları görmemek için gözlerini kapatmaya, evinin içinde adeta bir kör gibi gezmeye başlar, kitaplarını dahi gözleri kapalı seçecek kadar bilinçli bir körleşme içine girer. Gözlerini kapatarak sorunlardan kaçma ve bilinçli olarak gerçeği ıskalama onun yeni yaşam modeli olur. Kahramanımız giderek kendi olmaktan çıkıp değişime uğrar.

Romanda kötülük her bireyde farklı şekilde tezahür eder. Para için her yolun mubah olduğu, gerçekliğin ters yüz edildiği bir dünyada birey artık birey bile değildir…

Romanın sonu kahramanımız dahil herkes için bir felaket senaryosudur.

Asıl ilginç olan da romanın yazılmasından dört yıl sonra dünya tarihinin en büyük yıkımına neden olacak 2. Dünya Savaşı’nın başlamış olmasıydı.

Canetti, 28 yaşında çevresinde gördüğü duyarsızlığın giderek körleşmeye ve bunun da büyük felakete neden olacağını görecek kadar büyük bir yazar olarak tarihte yerini almış olacaktı.

***

Dünya, 21. yüzyılın başlarında yeniden boy veren körleşmenin sonuçları karşısında, tarihin onca büyük felaket getirici benzerlerine rağmen seyirciyi mi oynayacak?

İnsanoğlu hayatını en iyi şekilde idame ettirecek araçları sürekli geliştirip mükemmelleştirmeye çalışırken, kendisi Adem’den beri değişmiyor.

En büyük trajedimiz bu olsa gerek.