Vosvos’un yediği naneler

Alber NASİ Köşe Yazısı
7 Ekim 2015 Çarşamba

Rusya’nın, Suriye’de kapsamlı faaliyete geçmesi, Volkswagen krizi ve dünya ekonomisine olası etkisi, Hamas ile İsrail arasında alışılageldik ve neredeyse geç kalmış çatışmalar, Filistinlilerden yenilikçi, münferit gibi görünen ama aslında organize olduğu bariz saldırı teknikleri, gündemde önemli yer teşkil ediyor.

Volkswagen krizi bir anda ortaya çıkmasına rağmen aslında bir çağın kapanışının başlangıcını simgeliyor. Her ne kadar konu emisyon krizi gibi görünse de aslında konu teknolojilerin ve ekonomilerin çatışmasının bir sonucu. ABD, Volkswagen dizel araçlarının deklare ettiği karbondioksit salınım değerlerine sahip olmadığını bildiği halde, neredeyse bir sene boyunca hiç ses çıkarmadan bekleyerek Volkswagen’e inen darbenin olabildiğince büyük olmasını sağladı. Olayın çok yönlü artçı etkisi var. Artık hiç kimse, sadece ‘güvenilir, büyük, başarılı’ bir firma deklare ettiği için o değerlere inanmayacak. Tüketicilerin değer ve güven sistemi sarsıldı. Dolayısıyla, bağımsız test raporları sadece otomotivde değil, teknolojik / mühendislik değeri taşıyan herhangi bir üründe daha fazla göz önüne alınacak. Alman malının efsanevi güvenirliliği ve AB’nin ekonomik lokomotifi Almanya, son derece büyük bir darbe aldı. 

Olayın diğer bir yönü ise hem Almanya’yı hem de birçok imalatçıyı hemen etkileyecek. Birçok ülkenin Volkswagen siparişlerini durdurmuş olması, Volkswagen’e parça üreten değişik ülkelerdeki tedarikçi zincirinin çok hızlı darbe alması, zaten kırılgan olan güncel ekonomik durum içerisinde, birçok işyerinin kapanması ve binlerce kişinin işsiz kalması, önümüzde görünen acı tablo. Hem Avrupa’da hem de dünyada en büyük risklerden biri de bu. Ne Volkswagen’de ne de Avrupa’da oluşabilecek tahribatı, şu aşamada kestirmek imkânsız.

Nasıl? Göreceğiz. Ancak Almanya ne yapar, eder Volkswagen’in batmasına izin vermez.

İmalata paralel gelişen test endüstrisi, sistemlerin daha şeffaf olması ve son kullanıcıların daha az kandırılması sağlanmalı; ilk adım bu olmalı. Tabi yeter ki son kullanıcı kandırılmak istemesin.

Ve Suriye! Soğuk Savaş döneminde bile dostane olmasa da, son derece mesafeli ve dengeli temaslarda bulunan Rusya ve Türkiye, Rusya’nın Suriye yerleşmesinin üçüncü haftasında, savaşın eşiğine gelmeyi başardı. Rusların, Suriye’yi okumasıyla, ABD’nin Suriye okuması benzer noktalar içerse de pek örtüştüğü söylenemez. Rusya, Esad aleyhindeki tüm güçleri, IŞİD’in parçası olarak görürken ABD, muhalif gruplarla ilgili dikkatli bir ayrıştırma yapılması gerektiğini söylüyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) ile temasa hazır olduğunu söylerken, diğer yandan da böyle bir oluşumun olmadığından da neredeyse adı kadar emin. Aslında Rusya için ÖSO ile IŞİD arasında pek fark yok ve yaşananlar, Afganistan’da yaşananlara bu açıdan oldukça benziyor.

Biraz daha güneye gittiğimizde, Filistinlilerin silah olarak, bıçağı yeniden keşfettiğini görüyoruz. Bıçakla Yahudileri öldürmek, sonra kendini İsrailli askerlere öldürtmek, sonra da İsrail’e veryansın etmek, Filistinlilerin intihar bombacılarının ardından sivillere karşı giriştikleri terör olaylarında vardıkları son nokta. Bu olaylar, münferit gibi görünse de aslında organize olduğu besbelli. Filistinliler yaratıcı zekâlarını terör yerine barış için kullanmış olsalardı büyük ihtimal Ortadoğu’da, en azından kendi bölgelerinde sorun kalmazdı.